Nafaka sorununun çözümü yargının güçlendirilmesinde
Av. Elif Eskin’e süresiz nafaka tartışmalarını sorduk: Katı kurallarla sınıflamaya kalktığınızda büyük mağduriyetlere yol açarsınız.
Çözüm çeşitli uzmanlıklardan yararlanılan bilirkişiliği daha etkin kullanarak, hâkim yardımcılığı gibi kurumları devreye sokarak, mahkemelerin iş yükünü azaltarak, hâkimlerin kararlarını daha doğru verebilmesinin yolunu açmaktır!
Çekişmeli boşanmalarda karşımıza çıkan “yoksulluk nafakası”, 1988 yılında yapılan düzenlemeden beri Medeni Kanunumuzda “süresiz” olarak ele alınıyor. Madalyonun bir yüzünde yoksulluk nafakasını alanlar var, diğerinde ödeyenler. Çeşitli mağduriyetlerden yola çıkarak nafaka ödeyenler süresizlik konusuna itiraz ediyorlar. Bunlara göre bir kadın, çalışan olarak iş akdi ortadan kalktığında nasıl ki ömür boyu işsizlik maaşı almıyorsa, eş olarak evlilik akdi ortadan kalktığında da ömür boyu nafaka alamamalı. Bunun bir sınırı olmalı. Devlet nafakayla kadını mağduriyetten kurtarırken erkeği mağduriyete sokmamalı, bir noktadan sonra gerekirse nafaka alan tarafı koruma sorumluluğunu kendi üstüne almalı. Nafaka ödeyen taraf ömür boyu borç yükümlülüğü altında ezilmemeli.
YASA TAVRI EŞİT
İşi ve uzmanlığı dolayısıyla madalyonun her iki yüzünü de iyi tanıyan Avukat Elif Eskin, nafaka konusunu anlattı:
“Özüne ve Yargıtay kararlarına baktığımızda yoksulluk nafakasının ahlaki yükümlülük ve sosyal dayanışma ilkelerine dayandığını görüyoruz, yani toplumsal bir kavram... Evlilik, ölünceye kadar süreceğine söz verilen bir sözleşme, evliyken de boşanırken de sonuçları var. Boşanma ise hayatın bir gerçeği, kimse boşanayım diye evlenmiyor. Süresiz deniyor ama aslında belirsiz sürelidir nafaka. Hâkim takdir ediyor. Nafakanın belirlendiği koşullar devam ettiği sürece ödenmeye devam ediyor. Aylık olduğu gibi, bazı durumlarda, örneğin kısa sürmüş evliliklerde, taraflar gençse, çalışma imkânları varsa bir defada topluca ödenmesine hükmedilebiliyor. Taraflardan biri boşanmadan dolayı mağduriyet yaşayacaksa ahlaki sorumluluk gereği nafaka ödenmesi gerekiyor. Kadın ya da erkek olarak değil, yasa eş diyor, taraflar diyor, bu açıdan tam bir eşitlik söz konusu.”
GENEL OLARAK DÜZGÜN İŞLİYOR
“Nafaka alacaklılarının daha ziyade kadınlar olması, kadınların suçu değil. Durum burada kadınlar aleyhinedir. Yoksulluk nafakası adı üstünde, talep edenin yoksulluk durumu olacak, boşanma nedeniyle bu yoksulluğa düşüyor olacak, nafaka ödeyenin mali gücü olacak. Ama nafakayı kim alır, kim verir, tutarı, süresi nedir, ihtiyaçlar, koşullar nedir, yasada bunlar net biçimde kurala bağlanmıyor. Zaten bağlayamazsınız da… Her biri kendi içinde ayrı bir dünya, katı kurallarla sınıflamaya kalktığınızda büyük mağduriyetlere yol açarsınız. Bunun çözümü nedir? Aile mahkemelerinin hâkimlerini güçlendirmektir. Çeşitli uzmanlıklardan yararlanılan bilirkişiliği daha etkin kullanarak, hâkim yardımcılığı, vb. kurumları devreye sokarak, mahkemelerin iş yükünü azaltarak hâkimlerin kararlarını daha doğru verebilmesinin yolunu açmaktır. İstisnai tek tek mağdurlar olabilir ama genele baktığımızda büyük oranda düzgün işleyen bir uygulama olduğunu görüyoruz.”
NAFAKA İHTİYACI ORTADAN KALKMALI
“Çalıştığını gizlemek, gelirini gizlemek, ilişkisini gizlemek, mal kaçırmak gibi nafakayı alanın da ödeyenin de başvurabildiği çeşitli istismarlar, evet oluyor. Nafaka tahsilinde sıkıntılar oluyor. Ancak bunlar oluyor diye kanundaki esası bozacak düzenlemelere gitmekten kaçınmalıyız. Ayrıca hiçbir olaya kadın şöyle, erkek böyle diye bakmamalıyız. Kadın hakkı savunayım diye de bakmamalıyız. Bir toplum kadın erkek birlikte ayakta durabilir. Genel kanı olarak da genel durum olarak da yoksulluk nafakasının kadını koruduğu doğrudur. Çünkü sosyal gerçekliğimiz maalesef kadının aleyhinedir. Mesele bu gerçekliğin kadın lehine gelişmesi meselesidir. Kendimize nafaka alacaklısının niye çoğunlukla kadın olduğu sorusunu sormalı ve bunun üzerine gitmeliyiz. Nafakaya mecbur bırakan temelleri nasıl ortadan kaldırırız diye bakmalıyız.”