Nasrallah ve ‘Modernleşme’

Yeni, eskinin şimdiki zamanın koşullarında yaratılmasıyla hayat bulur. Fakat bir şeyin yalnızca ‘yeni’ ya da ‘eski’ olması o şeyi ‘ilerici’ ya da ‘gerici’ yapmaz. Herhangi bir şeyin ilericiliğini onun devrime, mazlum milletlere ve insanlığa katkısıyla ölçebiliriz

Hasan Nasrallah, ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmiyle en önde kahramanca savaşarak şehit oldu. Ölümsüzler kervanına katıldı. İnsanlığın başı sağ olsun. Hizbullah yaşıyor.

İsrail yanlılığının Türkiye'de hangi siyasetlerle ve söylemlerle karşılık bulduğunu anlamak, mazlum milletlerle aramızdaki kardeşlik duygularını artırmak açısından önemli olur.

Geçtiğimiz yıllara bakalım. Afgan milletinin Taliban önderliğinde ABD'yi rezil ettiği tarihî zaferi hatırlayalım. Birtakım çevreler "ABD'ye karşı olmam Taliban'ı savunacağım anlamına gelmez" demişti. General Kasım Süleymani'nin şehadetinde de benzer söylemler ortaya çıktı. Bu defa İran dostluğu, "molla yanlılığı" söylemiyle hedef alınmıştı.

Bugün Filistin davası için de "İsrail'e karşıyım ama HAMAS..." ile başlayan söylemler görmekteyiz. Nasrallah'ın şehadetinden sonra birtakım kesimler, "İsrail için sevinmiyorum ancak Hizbullah için de üzülmüyorum" gibi bir söylemle İsrail yanlılıklarını ifade ettiler. Oysa "mazlumu arayanın zalimin attığı oku takip etmesi" gerekirdi. Mezhepçiliği de içerisinde barındıran "modernleşme", mazlum milletlerle Türk milletinin arasını açmanın siyaseti oldu.

Türk milletinin ABD düşmanlığı açıktır. Amerikancılar, söylemlerinin içine sözde biraz ABD-İsrail karşıtlığı katarak esasen Türkiye'nin mazlumlar dünyasıyla işbirliğini hedef almaktalar. Ancak burada dikkate değer nokta, eleştirilerin çoğu zaman "modernleşme" zemininden geliyor olmasıdır. Emperyalizmle en önde savaşan kahramanlar, hep bu tarz eleştirilerle hedef alındılar.

Modernlik ve çağdaşlık, Batı kültürünü örnek almanın ve emperyalizmle mücadele eden mazlum milletlerin kendine has karakterlerini küçümsemenin, aşağılamanın bir ifadesi oldu. Hayatı bu kavramlarla okuyanlar Afganistan'da, Suriye'de, İran'da, Yemen'de, Lübnan'da ya da Filistin'deki mücadelelerde hep ABD'nin yanına düştüler. Rusya ve Çin karşıtlıkları da bu anlamda tutarlıdır. Bu çevreler Türkiye içindeki meselelerde de ABD-İsrail tarafındadır. Bugün Türkiye'deki Arap düşmanlığı aynı kaynaktan beslenmiyor mu?

General Kasım Süleymani'nin şehadetinde de benzer söylemler ortaya çıktı. Bu defa
İran dostluğu, "molla yanlılığı" söylemiyle hedef alınmıştı.

NASRALLAH'I MODERNLİKLE ANABİLİR MİYİZ?

Türk milleti Hasan Nasrallah'ı anmaya ihtiyaç duyuyor. Nasrallah'ı "modernlikle" anabilir miyiz? Türk milleti kendi tarihini keşfetmeye ihtiyaç duyuyor. Bu kavramla, "dünya teferrücündeyiz" diyen Yunus Emre'yle buluşabilir miyiz? Milli Marşımızı bir modernleşme marşı olarak okuyabilir miyiz?

Kim daha modern? Nasrallah mı daha modern Netanyahu mu? Fransa dronunu sapanla vurup düşüren Afrikalı kahraman çocuk mu daha modern yoksa Macron mu? Diyarbakır Anneleri ile Polonez Gıda işçileri mi daha modern yoksa çocukları dağa kaçıran DEM-PKK ile işçilere zulmeden işveren mi? Bu kavramlar Türk milletinin kafasında emperyalizmle mücadeleyi uyandırmıyor.

Emperyalizmle mücadelenin bir parçası da olamıyor. Batı'daki cinsiyetsizleşmeyi, ırkçılığı, uyuşturucu kullanımını vd. "modernlik" ve "çağdaşlık" kavramlarıyla eleştirebiliyor muyuz? Bu kavramlarla yapılan eleştiriler nedense yüzünü hep mazlum milletlere dönüyor.

Hasan Nasrallah, ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmiyle en önde kahramanca savaşarak şehit oldu. Ölümsüzler kervanına katıldı.

YENİLİK ÖZLEMİNİ ‘DEVRİMCİLİKLE’ GİDERELİM

Günümüzde modernleşme ve çağdaşlaşma kavramları, eskimiş olanı bertaraf etmek gibi bir anlamı çağrıştırabiliyor. Dolayısıyla bizde "yenilik" düşüncesini uyandıran birçok şeyi aslında Batıcılığın bir ifadesi olan modernleşme potasında eritme yanılgısına düşebiliyoruz.

Yeni, eskinin şimdiki zamanın koşullarında yaratılmasıyla hayat bulur. Fakat bir şeyin yalnızca "yeni" ya da "eski" olması o şeyi "ilerici" ya da "gerici" yapmaz. Herhangi bir şeyin ilericiliğini onun devrime, mazlum milletlere ve insanlığa katkısıyla ölçebiliriz. Bir şeyi içinde bulunduğu zamandaki konumuna bakarak ilerici ya da gerici olarak nitelendirebiliriz. Yeni, ilericiliğin günümüzde vücut bulmuş hali de olabilir gericiliğin günümüzdeki yansıması da.

Fransa dronunu sapanla vurup düşüren Afrikalı kahraman çocuk mu daha modern yoksa Macron mu?

Modernleşmenin getirdiği yenilikler, Batı'nın dayattığı "küreselleşmenin", "Küçük Amerika" olmanın uygulamalarından ibarettir. Ayrıca modernleşmenin ne kadar yenilik getirdiği de tartışmalıdır. Nitekim bugün modernleşme ile dayatılan "yeni" uygulamaların aynılarını köleci toplumların çöküş dönemlerinde ve ortaçağ ilişkilerinde buluyoruz.

Yeniye duyduğumuz özlemi devrimcilikle giderelim. Çünkü bugün bizi köklerimizle buluşturan; Afrika'dan Latin Amerika'ya, Çin'den Rusya'ya, İran'dan Filistin'e kadar bütün mazlumlar dünyasını kucaklayan devrimciliktir. Bizi Hasan Nasrallah ile buluşturan, devrimciliktir. Allah insanlığın bütün şehitlerine rahmet eylesin!

Sonraki Haber