Uzmanlar NATO planını değerlendirdi: Türkiye'yi oldu bittilerle zora sokacak

Vilnius zirvesi sonrası NATO’nun 4 bin 400 sayfalık planının bazı maddeleri basına yansımıştı. Planın ciddi kışkırtmalara yol açabileceği vurgulandı. İttifakın saldırgan yapısına dikkat çekilirken, sadece Türkiye değil, Rusya ve Çin için de bir çevreleme politikasının oluşturulduğu belirtildi.

Alman Bild gazetesinin sızdırdığı NATO planını uzmanlar Aydınlık’a değerlendirdi. Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Dr. Mehmet Perinçek ve Doç. Dr. Deniz Tansi planın uygulanması halinde ittifakın daha da saldırgan bir hale geleceğini belirtti. Perinçek bu planın Türkiye’de iktidarı bile değiştirebilecek kışkırtmalara yol açabileceğini söylerken, Tansi de silahlı müdahaleler açısından önemli sorunlara yol açabileceğini vurguladı.

Bild’in haberine göre planın içerisinde, NATO Başkomutanının yetkilerinin genişletilmesinden, Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı daha saldırgan birliklerin inşa edilmesine kadar birçok madde yer alıyor.

‘AMAÇ BİZİ ÇARESİZ HALE GETİRMEK’

4 bin 400 sayfalık NATO planını değerlendiren Dr. Mehmet Perinçek, “Kesinlikle Türk ordusunu Rusya’ya karşı bir savaşa sokamazsınız.” yorumunu yaptı.

Ordunun komuta kademesini ya da Türk devletini böyle bir şeye ne ikna etmenin ne de zorlamanın mümkün olduğunu vurguladı.

Perinçek planda öngörülen NATO Başkomutanına “danışmadan karar alma yetkisinin” verilmesinin çeşitli oldu bittiler açısından büyük riskler taşıdığını belirtti. Perinçek şöyle konuştu: “Türkiye’yle Rusya belki Ukrayna’yla Rusya’nın savaştığı gibi savaşmayacak. Ama bir oldu bitti durumunda Türk ordusuna veya Türkiye’ye danışmadan topraklarımız üzerinden Rusya’ya karşı NATO güçlerinin yapacağı bir hamle çok büyük kışkırtmalara yol açabilir. Biz bunun ne derece tehlikeli sonuçlar doğurduğunu 15 Temmuz öncesinde uçak krizi sırasında yaşadık. Davutoğlu ve FETÖ ekibi birlikte Türkiye’yi belki de yıkıma götürecek bir kışkırtmanın içerisinde yer aldılar. Uçak krizi, 15 Temmuz’un önünü açmak ve Türkiye’yi müttefiklerinden yoksun bırakmak için yapıldı. Bu durumda da ABD’ye karşı çaresiz kalıp kolay yem haline gelecektik.” Bu yetkinin, Türkiye’de çeşitli iktidar değişikliğine bile yol açabileceğinin altını çizen Perinçek, “Türk ordusunu Suriye’de PKK’ya, Doğu Akdeniz’de gerçek tehditlerin karşısında yalnız bıraktırabilecek bir kışkırtmaya yol açabilir. Bu açıdan bunun tehlikesini görmemiz gerekir.” ifadelerini kullandı.

‘NATO İZMİR’İ HEDEF HALİNE GETİRİR’

Bu plana göre İzmir’deki üssün nasıl kullanılıp kullanılmayacağını henüz bilmediğini söyleyen Perinçek, “NATO Başkomutanına verilen yetkide, bu kişi Türk hükümetinin kararının dışında da rol oynayabilecek. Böyle yetkiler verdiğinizde, daha önce belirttiğim kışkırtmalarda Türkiye’deki üsler de kullanılabilecek.” yorumunu yaptı.

Perinçek, bunun ötesinde Türkiye’nin bu plandaki içeriklere daha önceden itirazlarının olduğunu belirtti. Bu itirazların Boğazlar ve Kıbrıs’ın coğrafi adlandırmaları konusundaki anlaşmazlıktan kaynaklandığını belirten Perinçek, “Demek ki bu plan içerisinde sadece İzmir yok. Bunun yanında boğazlar da geçiyor Kıbrıs da geçiyor. Buralardan da Rusya’ya yönelik

saldırılar için bazı planlar öngörülmüş. Bu bakımdan da ayrı bir üs kurulması İzmir’e tamamlayıcı bir unsur olduğu gözüküyor. Eğer Türkiye kendi üslerini kullandırmayacağı bir çizgiye girerse bu üs İzmir’e alternatif olur. Ama Türk hükümeti bu planlara uyarsa tamamlayıcı olur.” şeklinde konuştu. Bu üslerin kullanımında Rusya’ya karşı bir şüphe uyandırmanın, ilişkileri bozabileceğini vurgulayan Perinçek, “Bu dört bin dört yüz sayfalık anlaşmanın altına imza attığınızda Rusya doğal olarak oradan bir tehdit gelebileceği fikrini her zaman bulundurur ve ona karşı çeşitli planlar geliştirir ve bu bile ilişkilerinin olması gerektiği gibi gelişmesini engeller. Hatta bozma konusunda da rol oynayabilir.” değerlendirmesinde bulundu. Dolayısıyla Perinçek bu kararın altına imza atılmasıyla birlikte, “Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirip, böylece İzmir’i (boğazları da) de Rus turistlerin geleceği bir yer olmaktan çıkartıp Rusya’nın hedefi haline getirmiş oluyorsunuz.” dedi.

‘NATO’NUN DOĞRUDAN SAVAŞMA PLANI YOK’

Perinçek en azından Ukrayna savaşı çerçevesinde NATO’nun şu an Rusya’yla doğrudan savaşma gibi bir planının olmadığını belirtti. NATO’nun da bunu vurguladığını hatırlatan Perinçek şu şekilde konuştu: “Fakat farklı senaryolar açısından bu tür planlar her zaman yapılır. ABD’nin Ukrayna savaşını genişletmek, daha geniş bir cepheye yaymak gibi hep planı vardı. Bir ara Moldova’yı cephenin içerisine sokmak istediler. Aynı şekilde Baltık ülkeleri üzerinden çeşitli kışkırtmalar oldu. Rusya’nın Ukrayna’da yoğunlaşmış olan gücünü yayarak Rus ordusunu zaafa uğratmak istiyorlar. Bunun da provası yapıldı. Hatırlarsanız bir füze düşmüştü. Bu füzeyi Rusya’nın attığı söylendi. Sonradan bunun Ukrayna’nın savunma sistemi olduğu ortaya çıktı. Fakat Rusya’nın soğukkanlı tutumlarıyla bu kışkırtmalar işe yaramadı.”

‘POLONYA UKRAYNA’NIN TOPRAĞINA GÖZÜNÜ DİKTİ’

Perinçek Polonya’ya dikkat çekmek gerektiğini de söyledi. Ukrayna’nın zaafa uğraması veya savaşı kaybetmesi durumunda Polonya’nın Ukrayna’da gözünü diktiği bölgeler olduğunu söyleyen Perinçek, “Ukrayna’nın artık tarih sahnesinden kalkacağı ve savaşı tam anlamıyla kaybedeceği anlaşılınca Polonya, sanki Ukrayna’ya yardım ediyormuş görüntüsüyle ülkenin batısındaki bazı bölgeleri kendine katmak veya kendi kontrolü altına almak için müdahalede bulunabilir. Bunu da göz önünde bulundurmak gerekir.” ifadelerini kullandı.

‘DÜNYA’YI MACERAYA SÜRÜKLEYECEK BİR PLAN’

Doç. Dr. Deniz Tansi de bunun bir plan olarak gözüktüğü ama uygulanması çerçevesi üzerine düşünülmesi gerektiğini vurguladı. Sebebini ise NATO’ya üye olan bütün devletlerin egemen devlet olmasına bağlayan akademisyen, “Biliyorsunuz bir karar alırken özellikle oy birliğiyle alınması gerekir. Ama bu çerçevede bakıldığında böyle bir plan yaşama geçerse NATO’nun aslında kendi tanımıyla aykırı bir durum ortaya çıkıyor. Hele ki bu tür silahlı müdahaleler söz olduğunda bu durum dünyayı da daha fazla maceraya sürükleyebilecek bir çerçeveyi oluşturabilir.” şeklinde konuştu.

‘NATO TAARRUZ ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞÜR’

Tansi planın özellikle İskandinavya genişlemesiyle beraber bakıldığında, aslında Rusya açısından Avrupa’da bir çevreleme politikası ortaya koyduğunu söyledi. Fakat bunun sadece Rusya ile sınırlanmadığını düşündüğünü belirten Tansi, “Bu planı Rusya ile sınırlamak eksik kalır. Tabi ki Rusya açısından bakıldığında kutuplarda buzlar eriyor. Rusya’nın çok kuvvetli buz kırıcıları ve donanması var. Baltıklarda Kaliningrad, Karadeniz’de Kırım, Doğu Akdeniz’de Tartus, Afrika’da Sudan var. Bu dikey deniz stratejisi olarak görüyorum. Bir de bu anlamda baktığınız zaman bir yatay deniz stratejisi var. O da Pasifik’e doğru. Fakat bu biraz tartışmaya açık çünkü kurucu antlaşmasının değiştirilmesi lazım. Bu değişirse Pasifik genişlemesinden söz edeceğiz. Biliyorsunuz geçen yıl Madrid zirvesinde Güney Kore, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda gözlemci olarak çağırılmıştı. Bu strateji değişimi, henüz erken olmakla beraber NATO’yu bir savunma örgütü olmaktan çıkartıp bir stratejik taarruz örgütüne dönüştürür.” ifadelerini kullandı. Tansi bunun Çin stratejisiyle ilgili bir boyut olduğunu söyledi.

‘DANIŞMADAN KARAR ALMA RİSK TAŞIR’

NATO Başkomutanına “danışmadan karar alma yetkisini” de değerlendiren Tansi, “Böyle bir şey söz konusu olursa, dolayısıyla bütün bunlar değerlendirildiğinde bu tabii beraberinde çok büyük riskleri taşır.” dedi. Bunun yürürlüğe girdiği takdirde bir takım oldu bittileri beraberinde getireceğini vurgulayan akademisyen, “Bu riske dikkat çekmek gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

‘NATO ÜYELİĞİ HER ŞEYİN ÇÖZÜMÜ OLARAK GÖSTERİLİYOR’

Tansi, Doğu Avrupa ülkelerinin silahlanma konusunda daha hevesli olduklarını söyledi. Doğru Avrupa ülkelerinin bu konuda cevval davranarak Rusya’ya karşı korunmadan ziyade kendilerini taarruz zemininde riske attıklarının farkında olmadığını söyleyen Tansi, “Çünkü NATO üyeliği her şeyin bir çözüm olarak gösteriliyor. İsveç için de aynı durum var. Dikkat ederseniz NATO üyesi olduğumuz zaman ‘Rusya bize saldıramaz’ gibi hep böyle bir düşünceyle hareket ediyorlar.” ifadelerini kullandı.

‘PASİFİK DAHA FAZLA GÜNDEME GELECEK’

Rusya ile birlikte Çin sürecini de göz ardı etmemek gerektiğini söyleyen Tansi, “Orta Doğu’daki süreçlerinden vazgeçmiş olmasalar da ben Pasifik’in önümüzdeki dönemlerde çok daha fazla gündeme geleceğini düşünüyorum.” dedi. Çin’i çevreleme politikasını Rusya’yla beraber eş zamanlı olarak götürüleceğini çok net bir şekilde görebiliyoruz.” ifadesine yer veren akademisyen, “Temel çerçevenin o zeminde ele alınması gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Sonraki Haber