Tehdidin büyümesini alkışladılar
NATO'nun 74. kuruluş yıl dönümünde Finlandiya resmi üye oldu. Atlantik İttifakı, Türkiye ve Rusya'yı kuşatırken Milli Savunma Bakanlığı 'Birlikte güçlüyüz!' mesajı yayınladı
NATO'nun 74. kuruluş yıldönümü dün Brüksel'deki karargahta kutlandı. Tüm İttifak üyelerinin dışişleri bakanlarının katıldığı törende, Finlandiya'nın resmi üyelik süreci de tamamlandı.
Finlandiya'nın katılım protokolünü son onaylayan ülke Türkiye, dün gerekli belgeyi Washington Anlaşması'nı saklayan ülke olan ABD'ye NATO karargahında teslim etti. Bunun ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Finlandiya'ya bir bildirim yaptı. Finlandiya da kendi katılım belgelerini teslim ederek resmen NATO'nun üyesi oldu. Böylece kuruluşundan bu yana 6. kez genişleme dalgası yaşayan NATO'nun üye sayısı, 31'e yükseldi.
Halbuki NATO, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Rus liderlere defalarca doğuya genişlememe sözü vermişti. Şimdilerde Batılı ülkeler böyle bir güvencenin hiçbir zaman verilmediğini iddia etse de, arşiv yaşananları unutmadı.
HEPSİ SÖZ VERMİŞTİ
SSCB dağıldıktan sonra Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde NATO’ya katılma eğilimi gelişmişti. Yeltsin bunu Rusya'nın bir tür “neo-izolasyonu” olarak gördü ve “İki Artı Dört Antlaşması’nın ruhu, NATO'nun doğuya doğru genişletilmesi seçeneğini engelliyor.” dedi.
1990’da Fransız Dışişleri Bakanı olan Roland Dumas da, NATO birliklerinin eski Sovyet topraklarına yaklaşmayacağına dair söz verildiğini açıkladı.
Zamanın ABD Moskova Büyükelçisi Jack Matlock ise NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceğine dair “kategorik güvenceler” verildiğini ifade etti.
Daha sonra ABD, İngiltere ve Almanya, Kremlin'e Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin NATO üyeliğinin söz konusu olmadığını bildirdi. Mart 1991'de İngiltere Başbakanı John Major, Moskova'yı ziyareti sırasında “Böyle bir şey olmayacak.” diye konuştu.
Yeltsin de Batı'nın kendisini NATO’nun genişlemesini kabul etmeye zorladığını ifade ederek verilen sözleri hatırlatan bir konuşma yaptı.
Alman Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher, 31 Ocak 1990'da, NATO'nun “Varşova Paktı'na ne olursa olsun, topraklarını doğuya ve Sovyetler Birliği sınırlarına daha yakın bir yere genişletmeyecek.” şeklinde bir bildiri yayınlamasını önerdi. Bu bildiri önerisi de; İngiltere, ABD, Fransa ve İtalya tarafından olumlu karşılandı. ABD Dışişleri Bakanı Baker, Genscher’in açıklamaları için “Şu anda sahip olduğumuz en iyi şey bu!” değerlendirmesinde bulundu. Rusya’ya da “NATO'nun doğuya doğru ilerlemeyeceğine” dair sağlam garantiler sundu. Gorbaçov, NATO genişlemesinin "kabul edilemez" olduğunu söylediğinde yine Baker, “Buna katılıyoruz.” ifadelerini kullandı. Neticede Genscher, Rusya’ya şu güvenceyi verdi: “Bizim için NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceği kesin.”
Dönemin NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner ise Batı ittifakının genişlemesine açık bir şekilde karşı olduğunu ifade etti.
Son olarak Putin de geçen yıl yaptığı açıklamada, “Bize 1990'larda NATO’nun doğuya bir karış genişlemeyeceğini söz vermiştiniz.” ifadelerini kullandı. Putin, bunu “güvenliğin bölünmezliği” ilkesiyle gerekçelendirdi.
6 KEZ GENİŞLEDİLER
NATO, 1990'dan sonra tam 6 kez genişledi. İlk olarak 1999 yılında üç eski Varşova Paktı devleti (Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya); daha sonra 2004'te Karadeniz ve Baltık ülkeleri (Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Estonya, Letonya) NATO’ya üye yapıldı. 2009'da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017'de Karadağ ve 2020'de Kuzey Makedonya İttifak'a dahil edildi. Son olarak da dün, Finlandiya bayrağı karargaha çekilerek İttifak'ın üye sayısı 31'e yükseldi.
Bu genişleme dalgasına, Rusya'yı çevreleme politikasının fikir babası olan George Kennan bile geçen yıllarda itiraz etmişti. Kennan, genişleme kararını eleştirerek “Soğuk Savaş atmosferinin Doğu-Batı ilişkilerine yeniden yerleşmesinin, Rus dış politikasını kesinlikle kendilerinin hoşuna gitmeyecek yönlere itmesinin beklenebileceğini” ifade etmişti.
ALTERNATİF BÜYÜME
NATO'nun genişleme politikası resmi üyeliklerle de sınırlı kalmadı. 1992 ve 1997 arasında ABD, NATO'ya üye yapmakta zorlandığı ülkeleri de çevreleme politikasına katabilmek adına “Ortak Temas Ekibi (JCTP)”, “Eyalet için Ortaklık (SPP)”, “Barış için Ortaklık (PfP)”, “Akdeniz Diyaloğu” ve “Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi” gibi programlar başlattı. Bu programlar başta eski Varşova Paktı ülkelerinin “kendi ordularını ve demokrasilerini kurmalarına destek olmak” gerekçesiyle oluşturulmuştu. Daha sonra ilgi alanını genişleterek bütün Avrasya kıtasını karaya kapatma programına dönüştürüldü. Örneğin SPP, ilk ortaklıklarını 1993'te Estonya, Letonya ve Litvanya ile; sırasıyla Maryland, Michigan ve Pensilvanya eyaletlerini eşleştirerek imzalamıştı. Daha sonra Illıonis Polonya ile, Georgia da Gürcistan ile işbirliği yaptı. Iowa Kosova ile eşleşirken, Kosova'nın ilk yabancı konsolosluğu da bu eyalette açıldı. Bugün ise Eyalet Ortaklığı Programı 6 kıtada 85 ortakla yürütülüyor.
NATO'nun 1994'te aktif hale getirilen Barış için Ortaklık (PfP) Programı da 22 ülkeyle devam ediyor. Bu program ile ülkeler doğrudan NATO üyeliğine hazırlanıyor. Örneği bu programa dahil edilen Ukrayna, 2008'deki Bükreş Zirvesi'nde resmi üyelik sürecine başladı. Aynı zirvede Gürcistan’a da “Üyeliği Hedefleyen Devlet” statüsü tanındı.
Bu programlardan herhangi biri, bir kez başladıktan sonra, ev sahibi ülkenin diğer üyeliklerine bakılmaksızın devam ediyor. ABD'ye göre bu programlar, doğası gereği yakın müttefikler yaratıyor.
Son olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de New Jersey Eyaleti Milli Muhafızı ile eşleştirilmesi de yine NATO kapsamında değerlendirilmeli.
JEOPOLİTİK KUŞATMA HATTI DEĞİŞTİ
NATO'nun genişlemesi her ne kadar Rusya'yı çevreleme politikası olarak görülse de, şimdilerde Türkiye'nin de benzer şekilde kuşatıldığı görülüyor. Önceleri Atlantik, küresel hegemonyasını kurabilmek adına Avrasya kıtasını karaya sıkıştırmaya çalışmış (Spykman - Kenar Kuşak Teoremi), bunun için de Türkiye, İran, Afganistan ve Çin gibi ülkeleri de kendi jeopolitik aksına dahil etmişti.
Fakat güvendikleri bu ülkelerden İran 1979'da, Çin 1990 sonrasında, Türkiye 15 Temmuz 2016'da ve Afganistan da 2021'de ABD denetiminden ayrıldı ve hedef ülkeler haline geldi. Dolayısıyla kırılan jeopolitik aks, bu kez Yunanistan'dan Güney Kıbrıs'a ve İsrail'e yöneldi. Böylece Türkiye de Atlantik'te çevrimdışı bırakılarak Kalpgah'a doğru itildi. Şimdilerde Dedeağaç'tan Girit'e, oradan Doğu Akdeniz'e ve Suriye'nin kuzeyine kadar büyük bir kuşatma içine alınıyoruz.
ÇEVRELEME POLİTİKASI NEDİR?
1946 yılının soğuk bir kış gününde Rusya'da bulunan ABD'li diplomat George Kennan, Washington'a gönderdiği 17 sayfalık meşhur “Long Telegram”ı ile Soğuk Savaş'ın düşünsel temellerini attı. Kennan daha sonra Temmuz 1947’de Foreign Affairs dergisinde “X” imzasıyla “Sources of Soviet Conduct” (Sovyet Tutumunun Kaynakları) başlıklı bir makale yayımlayarak ABD’nin “Çevreleme Politikası”nın temel parametrelerini ortaya koydu.
Çevreleme Politikası (Containment Policy), ABD’nin Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından başlayarak izlediği ve SSCB’nin II. Dünya Savaşı sonrasında artan etkisini sınırlamayı hedefleyen doktrine verilen isim oldu. Doktrin, “yayılmacı eğilimleri durdurulduğunda komünist yönetimlerin çökmelerinin kaçınılmaz olacağını” ileri sürüyordu. Kennan’a göre, “Rus yayılmacı eğilimlerinin önü uzun erimli, sabırlı, ancak kararlı ve uyanık bir çevreleme yoluyla” alınabilirdi. Bu politikanın ilk somut örneği 12 Mart 1947’de açıklanan Truman Doktrini olmuş, Soğuk Savaş boyunca ABD’nin küresel politikalarına biçim vermeyi sürdürmüştür.
'GÜVENLİĞİMİZ İÇİN KARŞI TEDBİRLER ALACAĞIZ'
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Finlandiya'nın NATO'ya katılmasının mevcut gerginliği artıracağını belirterek “Taktiksel ve stratejik açıdan kendi güvenliğimizi sağlamak için karşı tedbirler alacağız.” dedi. Peskov, başkent Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğini değerlendirdi.
NATO’nun genişlemesine, Rusya’nın çıkarları ve güvenliği açısından olumsuz baktıklarına işaret eden Peskov, “Bunun mevcut gerginliği daha da artıracağına inanıyoruz. NATO, pek çok yönden Rusya'ya düşmanca tavır sergileyen bir kurum olmaya devam ediyor.” ifadesini kullandı.
Rusya’nın Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda çeşitli adımlar atacağını vurgulayan Peskov, “Taktiksel ve stratejik açıdan kendi güvenliğimizi sağlamaya yönelik karşı tedbirler alacağız. Bu tedbirler, gerek gördüğümüz şekilde alınacak.” diye konuştu. Peskov, NATO altyapısının ve silahlarının Finlandiya’ya konuşlandırılmasıyla ilgili süreci yakından takip edeceklerinin altını çizdi.
Ukrayna’nın olası NATO üyeliği ile Finlandiya arasında önemli farkların bulunduğuna işaret eden Peskov, iki ülke arasındaki durumun kıyaslanmasının mümkün olmadığını kaydetti.
TOPLANTININ ANA GÜNDEMİ ÇİN-RUSYA YAKINLAŞMASI
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Brüksel'deki NATO karargahında düzenlenen dışişleri bakanları toplantısından önce gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Toplantıda Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki güvenlik sınamalarının ele alınacağını dile getiren Stoltenberg, Japonya, Avustralya, Güney Kore, Yeni Zelanda olmak üzere Asya Pasifik bölgesindeki ortaklarla, giderek birbirlerine yaklaşan Çin ve Rusya'ya karşı işbirliğini geliştirmenin önemini masaya yatıracaklarını ifade etti.