Necati Cumalı’yı ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz! ‘Viran Dağlar’ 23 yıldır öksüz

Yaz günlerinde bile hep kül rengi pardösüsüyle düşlere giren, 2000’e Doğru dergisi yazarı Cumalı, aydın sorumluluğu ile yazdığı eserlerle Türk sinema ve edebiyat tarihinin unutulmazları arasına adını yazdırdı

Necati Cumalı takvimler 10 Ocak 2001 gününü gösterdiğinde aramızdan ayrıldı. O, Cumhuriyet Türkiye’sinin değerleriyle yetişmiş bir yazardı. Cumalı; gözlediği insanların yaşadığı olayları, seçtiği her konuyu değişik türlerdeki yapıtlarında gerçekçi bir anlatımla okuyucuya ulaştırdı. Yazarın Susuz Yaz eseri Metin Erksan’ın yönetmenliğinde Hülya Koçyiğit, Ulvi Doğan, Erol Taş’la sinema tarihindeki yerini aldı. Susuz Yaz filmini; şairin şiirleri, öyküleri, romanları, oyunları, denemeleri, incelemeleri, günceleri, ödülleri izledi. Peşinden, Yağmurlu Deniz, Başaklar Gebe, Bozkırda Bir Atlı, Kısmeti Kapalı Gençlik, Ay Büyürken Uyuyamam, Makedonya 1900, Tütün Zamanı, Mine, Nalınlar, Boş Beşik, Senin İçin Ey Demokrasi eserleri geldi.

Cumalı; ‘Kaderim bana yaşama şansı verdi. Ben de bunun hesabını vermeliyim. ‘Bu yaşıma kadar ne yaptın?’ diye sorulacak olursa alacaklı çıkarım ben. Yaşamımı iyi değerlendirmeye çalıştım çünkü yaşam, bir alacak verecek sorunudur. Kimsenin haylazlık etmeye hakkı yok yaşamda.’

YETİŞME KOŞULLARI

13 Ocak 1921’de, bugün Yunanistan sınırları içinde olan Florina’da doğan altı çocuklu ailenin en büyük çocuğu olan Ahmet Necati Acar’ın ailesi, 1923 Türkiye-Yunanistan nüfus değişimi kapsamında Türkiye’ye göç ederek İzmir’in Urla ilçesine yerleşir. Zaman içinde Ahmet Necati Acar da Necati Cumalı adını alır. İlk ve ortaöğrenimini Urla ve İzmir’de yapan Cumalı, Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra, bir süre Ankara’da çalışır. Ardından Urla ve İzmir’de avukatlık yapar. Avukatlık yıllarındaki nice gözlemin beslediği yazarlık yaşamını daha da donanımlı kılmak için kısa süreli de olsa Paris ve İsrail’de yaşar. Cumhuriyetin eğitim ve kültür seferberliğinin önemli göstergelerinden biri olan halkevleri, o günlerde verdiği eğitim hizmetinin yanı sıra, çıkardığı yayın organlarıyla da çokça gencin sanat alanındaki çalışmalarına destek verir. Cumalı’nın da ilk şiiri Urla Halkevi dergisi Ocak’ta yayımlanır. Yazar, şair daha sonraları şu değerlendirmeyi yapar; "Önce öğrendim şiirin ne olduğunu; sonra yazmaya başladım. Liseyi bitirdikten sonra şiir yazmaya başladığımda Yunus’tan başlayıp o güne uzanan tüm şairleri çok iyi öğrenmiştim. Çok çabuk buldum şiirde kendi sesimi."

KÖY ENSTİTÜLERİ RÜZGÂRI

Daha sonra Ankara’ya yerleşir. Cumalı, başkentin 1940’lı yıllarında kendisini besleyen kültürel kaynakların merkezindedir... O yıllarda, Köy enstitüleri rüzgârı esmekte, dünya klasiklerinin çevrilmesi kültür hayatına canlılık ve heyecan katmaktadır. Yine o yıllarda, Sabahattin Ali’nin ve çevirmenliği, Nurullah Ataç’ın eleştirmenliği, Cahit Sıtkı Tarancı’nın eserleri edebiyat dünyasında canlılık getirmiştir. Bu ortam Necati Cumalı’nın da edebiyata sanat olan bağlığını artırır ve bu yanını besler. Daha sonra dönüp gittiği Urla’daki avukatlık yıllarında sıkıntı çekerken, Güzel Aydınlık, Karakolda ve Bozkırda Bir Atlı’daki şiirlerini yazar. Oyun ve romanlarının yazılmasına da bu mekân ev sahipliği yapar.

‘VİRAN DAĞLAR’

Kendisi de bir muhacir olan Necati Cumalı’nın, Viran Dağlar romanında göç konusunu işler. Makedonyalı bir uç beyi olan Zülfikar Bey’in hayatının anlatıldığı romana eşlik eden Balkan Savaşı ve savaşın bir sonucu olarak göç konusu romanın ana eksenini oluşturur. Romanda, göçün, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla işlenir. Roman aynı zamanda Makedonyalı Müslüman halkları göçe mecbur eden sebepler üzerinde durur. Necati Cumalı’nın kimi yapıtları, adının da önüne geçmiştir. Kızılçullu Yolu şiiri bunlardan biridir. Çocukluk yaşamından izler taşıyan şiirde şu dizelerle okuruz: “Hıdırellez günü, / Kızılçullu yolu / Beni herkes severdi çocukluğumda / Arabacı yanına oturtur / Kırbacı bana verirdi.”

AYDININ TOPLUMSAL SORUMLULUĞU

Sanat anlayışını, Garip akımı ve 40 Kuşağı’nın etkilerinden arındırarak kurmaya çalışır. Cumalı; yalın, aydınlık, duyarlığı yoğun, lirik şiirler yazar. Bu şiirlerde bireyin günlük kaygılarını, aşklarını, cinselliğini, sevinç ve özlemlerini, ayrılık acısını iç içe verir. Emeğini, çağına tanıklık eden bir yazarın, bir şairin, bir aydının toplumsal sorumluluğuna bağlar. "Kaderim bana yaşama şansı verdi. Ben de bunun hesabını vermeliyim. ‘Bu yaşıma kadar ne yaptın?’ diye sorulacak olursa alacaklı çıkarım ben. Yaşamımı iyi değerlendirmeye çalıştım çünkü yaşam, bir alacak verecek sorunudur. Kimsenin haylazlık etmeye hakkı yok yaşamda" der.

TÜRKÇEYE SEVDALI

"Yaşım ilerledikçe Türkçe’ye hayranlığım artıyor. Bana Paris’te tanıdığım Yunanlı bir bilgin ‘Dünyada tanıdığım üç büyük şiir dili var: Türkçe, Rumca, İngilizce’ demişti. Bu dillerin şiirdeki imkânlarına hiçbir dil sahip değildir. Yüzyıllarca ihmal edilmiş bir dille yazıyoruz. Bu dildeki esneklik, bu dildeki mimari, hiçbir dilde yoktur..." diyerek Türkçe’ye olan hayranlığını anlatır. Şükran Kurdakul’a göre Cumalı; "Doğayı ve yaşamı bir türkü hafifliği içinde yansıtan" bir yazın insanıdır. Sanatçının ölümü sonrasında yayımlanan bir yazıda onun; "Yazın hayatı boyunca 579 şiirden oluşan 14 şiir kitabı, biri uyarlama olmak üzere 29 oyun, dokuz hikâye kitabı, altı roman, altı deneme, bir senaryo, bir anı kitabı, beş çeviri ve iki inceleme olmak üzere toplam yetmiş üç eseri"nin yayımlandığı belirtilir. Necati Cumalı onca yapıtına, doğduğu toprağa yönelttiği düşler çerçevesinde Makedonya 1900 ekler. Bu kitapta, değişik kökene sahip asırlarca birlikte yaşayan halkların birbirine düşman kesilmesini anlatır.

2000’E DOĞRU DERGİSİ YAZI KURULU ÜYESİ

Edebiyat hayatına şiir, hikâye ve denemelerini, Urla Halkevinin dergisi Ocak’ta yayımlayarak (1939) başladı. Daha sonra yazı ve şiirlerini Varlık, Servet-i Fünûn-Uyanış, Küllük, Yeni İnsanlık, Ülkü, Ankara, Yücel, Seçilmiş Hikâyeler, Yenilik, Yeditepe dergileri ile Ulus, Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde yayımladı. 1986 sonrasında haftalık 2000’e Doğru dergisinin yazı kurulunda ve sürekli yazarları arasında yer alır. Şiir, hikâye, roman, deneme ve oyun alanında verdiği eserlerle yirminci yüzyılın en üretken yazarlarından biri oldu. Her türden eserleri yirmiyi aşkın dile çevrildi. Bazı oyunları yurtdışında birçok kez oynandı. Doğu Perinçek, yakından tanıdığı, 2000’e Doğru dergisinde birlikte çalıştığı yazarın ardından şöyle yazar; “Cumalı, yaz günlerinde bile hep kül rengi pardösüsüyle düşüme girer ve hep yakası kalkıktır. ‘Niçin’ diye sordum kendime. Çünkü Necati Cumalı, 1980’lerden beri hep gelen kışın kaygılarıyla, hep üşüyerek yaşadı. Arkasında ‘Viran Dağlar’ bırakarak gitti.”

GÜZEL AYDINLIK

Akdeniz göklerinden Köpüklerden, limon çiçeklerinden
Gözlerimde kalan
Güzel aydınlık
-Nesrin'i bir defa öptüm
Beyaz badanalı odam
Annemin yüzüne, soframıza
Gençlik hülyalarıma düşen
Güzel aydınlık
-Ümitsiz kaldıkça seni düşündüm
Biz fakirdik ama iyi insanlardık
Bolluk yıllarında da
Felâket günlerinde de
Seni yanı başımda gördüm
Güzel aydınlık
Tatlı aydınlık

ÖDÜLLERİ

Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, Yeditepe Şiir Armağanı, Sait Faik Hikâye Armağanı, Kültür Bakanlığı Tiyatro Ödülü, Orhan Kemal ve Yunus Nadi Roman Ödülleri ile Dil Derneği’nin düzenlediği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü sahibi Cumalı’ya; Tiyatro Yazarları Derneği tarafından Türk tiyatrosuna katkılarından dolayı "Onur Ödülü" verilmişti. Necati Cumalı, ölümünden sonra Dünya Şiir Günü nedeniyle PEN Yazarlar Derneği 2001 yılı "Şiir Büyük Ödülü"ne değer bulunmuş, ödül, eşi Berin Cumalı’ya sunulmuştu.

Sonraki Haber