Neoliberal gericiliğin 'toplumsal cinsiyet' dayatması

Kadın erkek ilişkilerinin pornografikleştirilmesi insanı bedensel haz almaya indirgeyen fetiş karakterlerin yaratılması süreciyle el ele ilerlemektedir. Burada özgür kalan bedenler değildir. Burada özgür olan tek şey fetiş karakterler üzerinden ilerleyen neoliberal, postmodern kültürdür.

CHP'nin Kadıköy Meclis Üyesi İrfan Gümrah 12 Şubat’ta, eşcinselliğin bireysel bir tercih olduğu, bireyin bedenini istediği gibi kullanma hakkı bulunduğunu, eşcinsel yönelime karşı çıkılmasının ‘Osmanlı'nın eski kör bakışı’ olduğunu ve medeni ülkelerin aynı cinsiyetten kişilere evlilik hakkı tanıdığını söyledi. Yazımızda bu açıklamaların arkasındaki noeliberal ve postmodern gericiliğe ışık tutacağız.

Açıklamalar İrfan Gümrah'ın kişisel düşüncelerinin ötesinde kurumsal bir tutumu yansıtıyor. Daha önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yasayla eşcinselliği dezavantaj olmaktan çıkaracaklarını ilan etti. Buradan anlaşılıyor ki CHP kurumsal olarak 'kendinde' eşcinselliği 'kendisi için' eşcinselliğe dönüştürmek istiyor. Meselenin bam teli de tam olarak burasıdır. Sıradan bir eşcinsel bireyin uğramış olduğu haksızlıklarla mücadele etmek başka bir şeydir. Fakat eşcinselliğin bir "toplumsal cinsiyet" olduğu, ‘kendinde eşcinsel bireyin cinsel yönelimini’ kamusal alana takdim etme uğraşı yani 'kendisi için' eşcinsel olmaya çabalaması bambaşka bir şey. Birincisi tekil boyutta ceza hukukunun hükümlerince çözülmesi mümkün bir sorunsal oluştururken ikincisi toplumsal kültürün yeniden inşaasını gerektiriyor. CHP'nin ve İrfan Gümrah'ın "kör Osmanlı bakışından" toplumu "kurtarmak"diye bir dertleri olduğu için ikincisini kastettikleri açık. Osmanlı bakışını ‘kör’ diye niteleme durumu ise başlı başına bir yazı konusu.

TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ CHP’NİN GÜNDEMİ

500 günden fazla bir zamandır Diyarbakır HDP İl Binası önünde evlatlarını terör örgütü PKK'nın elinden kurtarmak isteyen annelerin talepleri arasında "bedenlerini özgürce kullanmak isteyen eşcinsel bireylerin" sorunları olduğunu duydunuz mu? Ya da çocuklarını uyuşturucu belasından kurtarmak için "Anneler Hareketi" başlatan Cumhuriyet Kadınları Derneği'ne (CKD) sormak lazım. Kaç anne eşcinsel olan çocuğunun toplumda kabul görmeyişinden şikayetçi? Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde elektrik faturalarına isyan eden esnafa bir soralım. Eşcinsel bireylerin evlenememeleri onları ne kadar bağlıyor? Türk miletinin esas gündem maddesini terör belası, uyuşturucu bataklığı, yükselen zamlar, tarikat yurtlarında intihar eden gençler oluştururken "eşcinselliği yasayla dezavantaj olmaktan çıkarmaya uğraşan" CHP yönetimi gündemini kimlerden alıyor? Önceliğimiz Türk Mileti'nin yaşadığı sorunlar olmalı. O zaman sorumuzu bir kez daha yineleyelim. CHP'ye gündemini kim veriyor? Kimlere şirin görünerek iktidara gelmeyi umuyorlar?

EŞCİNSELLİK DAYATMASI

İrfan Gümrah

Eşcinsellliği en çok dayatana ödül veriliyormuş. Anlaşılan CHP bu ödüle göz dikmiş. Eğer bu dayatmada birinci olunursa kendisine iktidar bileti kesileceğini hesaplayan CHP yönetimi gözü dönmüşçesine ödüle odaklanmış durumda. Fakat üzerlerindeki Atatürk giysisinden kaynaklı olarak büyük bir çelişme yaşıyorlar. Çünkü hem Atatürk'ün partisi olduğunu iddia edip hem de Atatürk'ün hayatı boyunca savaştığı Batılı emperyalistlerin toplum modelini Türkiye'ye dayatmak büyük bir çelişki oluşturuyor. Eşcinselliği topluma dayatırken ister istemez üzerlerindeki Atatürk giysisi onları terletiyor. Ama giysiyi çıkartırlarsa sadece Atatürk giysisine odaklanmış uyuşmuş kitlesinin desteğini kaybetme gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacaklar. CHP yönetiminin en büyük açmazı tam olarak burada yatıyor. Tabanıyla emir aldıkları yer arasında bir çelişme var. Mevcut çelişmeyi çözebilmenin iki yolu var. Ya Atatürk'ten vazgeçeksin ya da Batı'nın dayattığı toplum modelinden. Üçüncü bir yol bulunmuyor. Burada üçüncü yol olduğunu iddia etmek kaçınılmaz bir biçimde Batı'nın toplum modelini kabullenmek anlamına gelir. Yani çıkacağı yol Batı'nın yoludur.

ÖZGÜRLÜK ALDATMACASI

Yaşadığımız çağda bütün tartışmaların özünde özgürlüğe olan yaklaşımınız yer alır. 21. yüzyılda modernizmin ve onun tutarlılaştırılması olarak onu aşan Marksizmin özgürlük anlayışıyla postmodernizmin ve neoliberalizmin özgürlük anlayışı karşı karşıyadır. Bu karşıtlık kadın, erkek ilişkileri ve cinsellik alanında da kendini göstermektedir. Çünkü devrimci modernist ve Marksist özgürlük anlayışında İrfan Gümrah'ın iddia ettiği gibi birey bedenini istediği gibi kullanamaz. Burada doğal cinsel kimliğin dışındaki (Kadın ve erkek olmak üzere 2 cinsel kimlik vardır. Bunun dışındaki cinsel tanımlamalar doğal cinsel kimliğe ideolojik bir müdahele içerir.) yapay cinsel kimliklerin kamusal alana taşınması söz konusu olamaz. Kamusal alanda ben sosyalistim, ben liberalim, ben muhafazakârım diyerek politika yapılır. Ben kadınım, ben erkeğim, ben eşcinselim diyerek değil. Özgürlüğün tutarlı ele alınışı bunu gerektirir. Özgürlüğe dair en özlü tanım Bilimsel Sosyalizmin büyük öğretmeni Engels tarafından ifade edildi. "Özgürlük zorunluluğu kavramaktır." Bilimsel sosyalistlerin özgürlüğe dair tanımının en özlü ifadesi budur. Birey bedenini istediği gibi kullanmayı "özgürlüğün" bir biçimi olarak tanımlayamaz. Emperyalizmin postmodern kültürünü savunmak özgürlüğü katleden anleyışa teslim olmaktır.

İçinde bulunduğumuz süreçte Ortaçağ'ın özgürlük anlayışıyla eşcinselliğe karşı çıkanlar da var. Ama artık onlar ülkemiz için bir tehdit unsuru değildir. Özellikle 15 Temmuz'dan sonra Alparslan Kuytul, Halis Bayancuk gibi temsilcileri olan ‘klasik gericilik’ artık ülkemiz için bir risk unsuru oluşturmuyor. Artık onları ABD bile kullanmak istemiyor. Bu dönemde Türkiye'de gericiliği ‘klasikler’ üzerinden değil neoliberaller üzerinden tanımlamak Türkiye'nin gerçekliğine uygundur. Eşcinselliğin dayatılması neoliberal gericiliğe uygun olarak Kemâl Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin siyasetleri üzerinden dile getiriliyor. Dikkat edilirse bu isimlerin hepsi İstanbul Sözleşmesi tartışmalarında sözleşmeden yana taraf olmuşlardı.

CHP ve HDP’li milletvekilleri LGBT bayrağı altında buluşuyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARDI

Bütün liberal İstanbul Sözleşmesi'nden yana tavır almıştı. "Toplumsal Cinsiyet", "Cinsel Yönelim", "Cinsel Kimlikler" adlandırmaları üzerinden kadın ve erkek doğal cinsel kimliğine ideolojik bir müdahele yapılmasından yana olmuşlardı. Kadın ve erkek cinsiyeti dışında yeni cinsiyetler üreten İstanbul Sözleşmesi cinsiyetler üzerinden kamusal alanda siyaset yapılmasını garanti altına alıyordu. İstanbul Sözleşmesi'nde "toplumsal cinsiyet" kavramı, Sözleşme'nin 2, 3/c, 4/3, 4/4, 6, 49/2, 60/1 ve 60/2 maddelerinde geçiyor. Sözleşmede toplumsal cinsiyet doğadaki cinsiyetten farklı bir cinsiyeti oluşturuyor. Yeni cinsiyet türleri yaratılıyordu. 5 bin yıllık uygarlık tarihinde kültür, esas itibariyle kadın ve erkek cinsel kimliğinin olgusal bir gerçeklik olarak ele alınması sonucunda oluşmuşken bir sözleşme bütün kültür tarihinin kodunu değiştirmek amacını güttü. Eşcinsellik tarihin birçok döneminde görüldüğü halde 20. yüzyıla gelinceye kadar marjinal bir cinsel sapma olarak kabul edilirdi. Bunu çok basit bir mantıkla algılamak zor değil. Ekim Devrimi'nin önderi Lenin'in gündeminde eşcinselliğin yaygınlaşmasına karşı alınması gereken tedbirler yoktu. Ya da örneğin Atatürk'ün programında eşcinsellik bir gündem maddesi değildi. Çin Devrimi'nin lideri Başkan Mao Zedong'un gündeminde de eşcinsellere yönelik uygulanması gereken politikalar bulunmuyordu. Eşcinsellik özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yükselen toplumsal hareketler bağlamı içinde kendine yer bulmaya başladı. Kamusal bir temsil hakkına girip yeni bir kültürel ortamın oluşturulmasının aracı olarak kullanıldı. Bütün bunlardan dolayı 21. yüzyılın devrimcileri olarak bizlerin gündemine kültürel nitelikte boyutları olan toplumsal bir sorun olarak girmiş bulunuyor. Yapay olan toplumsal birleşmenin içindeki doğal gidişatın kendi geleceğiyle uyumsuz olduğunun bilincinde olan emperyalist kapitalist sistem, doğal gidişata yapay müdaheleler yaparak tarihsel gelişmeye engel olmak istiyor. Eşcinselliği Netflix gibi kültürel aygıtlarıyla, İstanbul Sözleşmesi gibi siyasal, kültürel sonuçları olan hukuki metinlerle yaygınlaştırıp toplumsal birliği parçalama amacı güdüyor. Kadın ve erkek arasındaki cinsel çelişmenin sınıflı bir toplumda hem kadın hem de erkek lehinde en akılcı çözümünü oluşturan tek eşli aile kurumunu eşcinsel ilişkiyi yaygınlaştırarak çökertmeye çalışıyor. Bütün bu süreçler cinsiyetsizleşmenin adımlarıdır.

CİNSİYETSİZLEŞMEYE GEÇİT YOK

Lenin'in çok özlü ifade ettiği gibi, “Cinsel hayatta dizginsizleşme burjuvacadır. Bir çöküş belirtisidir.” Cinsel hayatta dizginsizliğin varacağı yer cinsiyetsizliktir. Kadın erkek ilişkilerinin pornografikleştirilmesi insanı bedensel haz almaya indirgeyen fetiş karakterlerin yaratılması süreciyle el ele ilerlemektedir. Burada özgür kalan bedenler değildir. Hele cinsellik hiç değildir. Burada özgür olan tek şey fetiş karakterler üzerinden ilerleyen emperyalizmin neoliberal, postmodern kültürüdür. CHP'nin ve neoliberal gerici muhalefetin eşcinsellere yönelik siyasal taleplerinin arkasındaki toplumsal yıkıcılığı görmek ve buna karşı devrimci, vatansever kültürü kadın-erkek ilişkileri bağlamında da oluşturmamız gerekiyor. Bu mücadele, emperyalizmin hedefindeki milli devletimizi ve temel dayanak noktalarından biri olan aile kurumunu korumak bakımından ertelenemez, ihmal edilemez bir görevdir.

Sonraki Haber