Postmodernizmin vardığı nokta: Sanatta bonzai etkisi

New York’ta Modern Sanat Müzesi’nde ziyaretçilerin ortada duran ayakkabıyı sanat eseri sanıp fotoğraf çekmesi, neoliberalizmin sanattaki ve bilinçteki tahribatını bir kez daha gözler önüne serdi

ABD’nin New York kentinde bulunan Modern Sanat Müzesi’nde bir genç ayakkabısının tekini kenara koyarak şaka yapmak istedi. Buna karşın, müzede bulunan ziyaretçiler ayakkabıyı sanat eseri zannederek fotoğrafını ve videosunu çekti. Yaşanan bu olay çağdaş sanatın ne olup olmadığı tartışmasını yeniden gündeme getirdi.

İzleyicilerin bir gencin bu eylemini, sanat eseri olarak zannetmesi ise sanat eğitiminin gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu. Yaşanan olay ayrıca Andy Warhol'a atfedilen “Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır” sözünü akıllara getirdi. Neoliberalizmin yarattığı Gösteri Toplumu’nun sanatı nasıl metalaştırdığı ve içini boşalttığı bir kez daha görüldü.

Prof. Caner Karavit, bu tarz girişimlerin sanatı kolaycı ve emeksiz göstermekten başka bir şeye hizmet etmediğini dile getirdi. Joe Morford ile Maurizo Cattelan'ın duvara yapıştırılan muz örneğini hatırlatan Karavit, kolaycılığın karşılıksız kalacağını belirterek şunları kaydetti;

SANATI KOLAYCI VE EMEKSİZ GÖSTERME ÇABASI

Caner Karavit

“Bu tarz girişimler oluyor. Örneğin, son yıllarda adı sık sık geçen, Joe Morford ile Maurizo Cattelan'ın duvara yapıştırılmış muzu ve bu muzu müzeye gelip yiyen ve bu hareketiyle performans yaptığını söyleyen izleyicinin eylemi, çok ses getirmişti. Sanatla değil, çağdaş sanat unsurlarını kullanarak onun uğraşısız ve kolaycı tarafıyla meşgul olan, sansasyon yaratmayı ve sosyal medyadaki gibi bir fenomen olmayı hedefleyen bu grubu anlamaya çalışmanın da bir anlamı yok. Sanatı bu kadar kolaycı ve emeksiz gösterme çabası elbette karşılıksız kalıyor ve kalacak da.”

15 SANİYELİĞİNE MEŞHUR OLDU HEPSİ O KADAR

Muhsin Bilyap

Ressam Muhsin Bilyap ise bu türden bir sanat anlayışının tiner gibi uçucu olduğunu ve hiçbir zaman insanların kalbine işlemeyeceğini söyledi.

Ziyaretçilerin fotoğraf çekmesinin yadırganmaması gerektiğini kaydeden Bilyap, “Bunun ömrü ne kadardır? 15 saniyeliğine meşhur oldu bitti. Dolayısıyla bir sanat çalışmasının, sanat yapıtı olması için sanat rastlantısal çalışmasının yaşıyor olması lazım. Gelecek kuşaklara kalıyor olması gerekiyor. Ya da ilk yapılan bir şey çok ilgi çekebiliyor. Mesela klozet olsaydı ilk olmayacaktı.

"İnsanların özellikle ABD’li insanların medya kanalıyla elde edebildikleri birikim bu kadar. Hepsi için bunu söyleyemeyiz. Converse ayakkabı giymeyi çok severdim ama bunun bir sanat eseri olarak değerlendirilmesi komik kaçıyor. Eğer bir sanatçı yapsaydı, yine fotoğrafını çekeceklerdi. Ziyaretçi bile sanata bulaşmış durumda. Şakayla karışık bir sanat yapmış durumda. Bu bir ömür meselesidir. İzleyicileri eleştirmeye gerek yok bunlar geçici şeyler.” dedi.

‘DEVRİMCİ SANAT ÖLMEYEN SANATTIR’

İyi sanatı ve devrimci sanatı “ölmeyen sanat” olarak tanımlayan Bilyap, “Devrimci sanat dünden bugüne yaşayan aramızda kalan ölmeyen bir sanattır. Bir tane örnek vereyim: İnci Avcıları’ndan Nadir’in Aryası. Bu bir aryadır neticede ama ölümsüz bir şekilde ele alınıyor. Ama Michael Jackson’un şarkılarını ele alalım, yavaş yavaş yok oluyor. Devrimci sanat yok olmayan sanattır. Bu Converse işi ise iki gün sonra yok olup gidecek espri mahiyetinde bir şeydir. İnsanlar bir sanat yapıtının resmini çektiklerini zannettiler ama kim bilir.” ifadelerini kullandı.

SANAT KAVRAMINA SALDIRI YAPILIYOR

Zafer Bilgin

Ulusal Kanal’da Sanat Hayatı programını sunan, Gazeteci-Yazar Zafer Bilgin, ABD’nin tek tipçi anlayışına ve kültürel dayatmalarına dikkat çekti. Bilgin, “Kavramlarla bakmak lazım. ABD yıllarca bir yapının ana sözcüsü. Ekonomisiyle, ideolojisiyle, kültürde tek bakışın dayatılmasıyla bir merkez. Bu merkez sanat kavramına müdahale ediyor.” dedi.

Geçmişte de benzer eylemlerin olduğunu kaydeden Bilgin, modernitenin devrimlerin karşısına getirildiğini kaydetti. Devrim ve sanat kavramlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Bilgin, “Yaşanan tarihte büyük değişime emek verenlerin, yokluklarla, büyük baskılar altında giderken karşılaştıkları en temel şey kavramların içeriğidir. Burada yapılan eylem sanat kavramının içeriğine müdahaledir. Özgün de değil bu eylem.

"Dada akımının çıkışında bir tarih vardı, orada bir tavır vardı. Oyun vardı, dalga geçme vardı, karşı çıkış vardı. Bugün doğrudan kavramın içeriğine saldırı var. Devrimlerin karşısına getirilen modernin ne olduğu açık biçimde görülmeli. Devrim ve sanat kavramları yeniden gözden geçirilmeli. O zaman insanlık yeniden bir yapıya giderken, sanatın karşılığı olan ürünle, eserle karşılaşacak.” ifadelerini kullandı.

YÖNLENDİRİLMİŞ ALGI ANLAMI DEĞİŞTİRİYOR

Prof. Dr. Bedri Karayağmurlar

Sanatçı, Prof. Dr. Bedri Karayağmurlar, yönlendirilmiş algıya dikkat çekti. Karayağmurlar, "Burada ilginç olan, insanların, ortamın etkisiyle, ayakkabıya önemseyerek bakmaları. Çünkü her nesne, bulunduğu yerde, diğer varlıklarla ilişkisinde anlam kazanır. Çöpün yanında duran ekmek, fırındaki ekmekten daha taze, besleyici ve lezzetli olabilir ama herkes fırındaki ekmeği tercih eder.

"Ayakkabının müzede hem de modern sanatlar müzesinde olması, müzeyi gezen herkesi, bir sanat nesnesi gibi izlemeye yönlendiriyor. Bu bir şaka olabilir ama müzede öylece duran ayakkabı, bir sanat yapıtı olarak değerlendirilmiş olabilir.” tespitini yaptı.

Medyanın etkisiyle bütün anlamların değişik bağlamlarla akıl almaz kılıklara girdiğini söyleyen Karayağmurlar, “Yönlendirilmiş algı, izleyenlerin yüklediği anlamı değiştirir. Yaşadığımız günlerde, medya ve etkileri o denli güçlü ki, bütün anlamlar, değişik bağlamlarla akıl almaz kılıklara giriyor. Yitirilmiş gerçekliğin yerini sanal ürünler hemen dolduruyor. Bir başka açıdan bakalım. Filistin’de, bombalar altında titreyen ölen insanların arasına düşen bu bantlanmış muz, bize neler düşündürür?” ifadelerini kullandı.

Sonraki Haber