Netanyahu ve Sinvar: Biri batıyor diğeri yükseliyor
HAMAS’ın Gazze’deki lideri Sinvar savaşın bu aşamasında iradesi ve becerileriyle ön plana çıkıyor. Netanyahu ise koyduğu hiçbir hedefe ulaşamadığı gibi ülkesini bölmekle ve uluslararası desteği kaybetmekle suçlanıyor
Yahya Sinvar, savaşın yedinci ayında hâlâ yakalanmadı, ayakta kalmayı başardı ve başta İsrailli rehineler meselesi olmak üzere Tel Aviv rejiminin başarısızlıklarının sembolü haline gelmiş durumda. Bu değerlendirme İsrail’in yakın müttefiki New York Times’a (NYT) ait. HAMAS 7 Ekim’de İsrail’in üzerine kabus gibi çöktüğünde, Tel Aviv yöneticileri Sinvar’ı Aksa Tufanı Operasyonu’nun baş mimari ve uygulayıcısı dolayısıyla Tel Aviv’in bir numaralı düşmanı ilan etmişti.
Sinvar 2022 Aralık ayında 7 Ekim’den yaklaşık bir yıl önce “Allah'ın izniyle size kükreyen bir sel halinde geleceğiz. Size sonsuz roketlerle geleceğiz, size sınırsız bir asker seliyle geleceğiz, size milyonlarca insanımızla geleceğiz, tıpkı tekrar eden gelgit gibi” diyor, olacakların haberini veriyordu.
ADIMLARINI DÜŞMANA GÖRE ŞEKİLLENDİRİYOR
Tel Aviv, Filistinli lideri ele geçirmeyi veya ortadan kaldırmayı çok istiyor. Fakat İsrailli yetkililer oluşan kamuoyu baskısı nedeniyle kalan esirleri kurtarmak için onunla masaya oturmak zorunda kaldı. NYT’ye göre Sinvar, sadece “irade sahibi, güçlü bir lider” değil fakat aynı zamanda düşmanlarını pazarlık masasına oturmaya zorlayan, Tel Aviv'in savaşta kazanmasını engelleyen “becerikli ve kurnaz” bir müzakereci olarak da dikkat çekiyor. Filistinli lider hem “azılı bir düşman” hem de İsrail kültürünü anlayabilen ve fikirlerini buna göre değiştirilebilen yetenekli bir siyaset ustası olduğunu gösteriyor.
Sinvar, 1989’dan 2011’e kadar İsrail hapishanelerinde tutsaktı. Savaş başladığından beri özellikle İsrail iç istihbarat servisi Shin Bet yetkililerinin açıklamalarından anlıyoruz ki Sinvar hapisteyken İbranice öğrendi ve Yahudi kültürünü kavradı. ABD'li yetkililer de Gazze’deki liderin bunu İsrail toplumunda çatlaklar yaratmak böylelikle Başbakan Binyamin Netanyahu üzerindeki baskıyı arttırmak için kullandığına inanıyor.
Buna en net örneklerden biri de Sinvar'ın ateşkes görüşmelerinin çıkmaza girdiği anlarda, bazı İsrailli rehinelerin görüntülerini yayınlayarak, kamuoyunda Netanyahu'ya ve onu iktidarda tutan aşırılıkçılara karşı öfke uyandırmayı başarması. Amerikalı yetkililer, Filistinli liderin bu tip durumlarda zamanlamayı çok iyi ayarladığını düşünüyor.
TEL AVİV’İN ULUSLARARASI ‘İTİBARINI’ ZEDELEDİ
İsrail ve ABD istihbarat kaynaklarına göre Sinvar'ın amacı “İsrail'in dünya çapındaki itibarını zedelemek ve baş müttefiki ABD ile ilişkilerine zarar vermek.” Birleşmiş Milletler’de Filistin Devleti lehinde atılan adımlar, Avrupa’dan dahi yükselen ateşkes çağrıları, Güney Afrika’nın Lahey’de açtığı dava fakat hepsinden önemlisi İsrail’in dünya halkları tarafından “soykırımcı” ilan edilmesi Sinvar’ın stratejisinin işlediğini gösteriyor.
NYT’ye bakılırsa ABD Başkanı Joe Biden'ın, Refah'a operasyon başlatılmasının ardından İsrail politikalarına yönelik en sert eleştirisini getirmesi ve kenti bombalamak için kullanılacak 3 bin 500 bombanın Tel Aviv’e sevkiyatını durdurması da Filistinli lider lehine yazılacak bir başka puan. Biden, İsrail tam ölçekli bir işgal başlatırsa gelecekte de bazı silah sevkiyatlarını engelleyeceğini söyledi. Böyle olmakla beraber Washington’ın Tel Aviv’e silah vermekten vazgeçtiği sanılmasın. ABD, İsrail’e “savunma amaçlı” kisvesi altında mühimmat aktarmayı sürdürüyor.
Washington Post'un ismi açıklanmayan kaynaklara dayandırdığı haberine göre ABD, Refah’a topyekun girmemesi karşılığında Sinvar ve diğer liderlerin yerleri hakkında İsrail’e “hassas istihbarat” teklif etti. Önceki haftalarda bazı HAMAS kaynakları Sinvar’ın tünellerde sakladığına dair inanışın yanlış olduğunu, kendisinin direnişi sahada organize ettiğini açıklamıştı. Yine birkaç gün önce ABD, Gazze’deki liderin Refah’ta değil, Han Yunus’ta olduğu istihbaratını aktarmıştı.
Bugün gelinen noktada Yahya Sinvar’ın planı işliyor gibi görünüyor. Peki ya Netanyahu?
‘İLK KEZ MEŞRUTİYETİMİZDEN ŞÜPHE DUYULUYOR’
İsrail’in köklü gazetelerinden Haaretz pazartesi günkü başyazısında, Netanyahu'nun iktidara geldiğinden bu yana elde ettiği başarısızlıkları sütunlarına taşıdı. Makalede İsrail Başbakanı’nın ülkeyi güçlendirmek yerine zayıflattığı şu ifadelerle belirtildi: “Yedi yıl önce İsrail’in kuruluşunun yüzüncü yılına kadar ülkeyi savunmak için her şeyi yapacağına söz verdi ancak her zamanki gibi söz verdiğinin tam tersini yaptı ve onu savunmak yerine zayıflatmak ve parçalamak için çalıştı.” Gazeteye göre Netanyahu o kadar başarısız ki İsrail’i “ilk kez meşrutiyetinden şüphe duyulan bir ülke haline getirdi.”
Yazıda, çok cepheli savaşın ülkeyi zayıflatacağı uyarılarını dikkate almayan Başbakan’ın İsrail’i “parçaladığı” ve “Sinvar'ın ekim ayında kendisine kurduğu tuzağa gözleri açık bir şekilde düştüğü” ifade edildi. Savaş başladığından beri Netanyahu’nun “en büyük hedefi siyasi olarak hayatta kalmak” diyen Haaretz’e göre Başbakan “başarısızlığın sorumluluğunu üstlenmeyi reddediyor ve halkı bölmeye, arasında çatışmayı kışkırtmaya, rejime karşı darbeyi zorlamaya ve ertesi gün için herhangi bir siyasi çözümü reddedip, Refah'a girmekte ısrar ederek İsrail'i ABD ile feci bir çatışmaya sürüklemeye devam ediyor.”
'ZULÜM HÜKÜMETİ'
İsrail gazetesi Netanyahu'nun ihmalinin ağır sonuçlarının tüm cephelerde açık olduğunu da yazdı: “132 tutuklu hâlâ HAMAS'ta; Lübnan sınırındaki yerleşimler terk edildi ve İsraillilerin buralara tekrar yerleşip yerleşemeyeceği bilinmiyor; Eilat'a giden hayati nakliye yolu kapatıldı ve uluslararası havayolları Ben Gurion Havaalanı'na uçmayı durdurdu.”
Bunlara ek olarak, “İsrail'in kredi notu düşerken, bütçe açığı ile enflasyon patlamanın eşiğinde” ve “İran, kendisini tek başına savunamayan İsrail'e yüzlerce füze ve insansız hava aracı fırlattı. Bugün İsrail soykırımla suçlanıyor.” Haaretz, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında bir tutuklama emri çıkarmış olabileceğini de hatırlattı. Gazetenin başmakalesi, Netanyahu'nun istifa edip kurduğu “zulüm hükümeti belasını” düşürerek İsrail için hâlâ iyi bir adım atabileceği sonucuna vardı.
‘TEK MİRASI 7 EKİM BAŞARISIZLIĞI’
Bir yanda elindeki sınırsız imkanlara rağmen on binlerce sivilin ölümüne neden olarak tüm dünyada bir nefret objesine dönüşen, ülkesini bölünme noktasına getirerek gazetelerde darbeden söz edilmesine neden olan İsrail Başbakanı. Diğer yanda tüm imkansızlıklara rağmen ortaya koyduğu irade ile direnişi ayakta tutan, Tel Aviv rejiminin “prestijini” müttefikleri arasında dahi yerle bir ederek Filistin davasına dünya çapında milyonlarca taraftar kazandıran HAMAS’ın Gazze’deki lideri. Biden’ın Senato’daki en yakın müttefiki Demokrat Chris Coons’un pazar günü söylediği gibi Netanyahu'nun ardında bırakacağı tek miras “7 Ekim’deki başarısızlık ve onun doğurduğu trajik sonuçlar olacak.”
‘ASKERLERİMİZ BOŞUNA ÖLÜYOR’
İsrail güvenlik kurumlarının üst düzey liderleri, pazar günü hükümete kapsamlı bir ateşkes anlaşması imzalamasını tavsiye etti. Yetkililer “Sinvar'ın şimdilik Gazze’de kalabileceğini”, “tüm İsrailli mahkumların iade edilmesi ve kuzeyde Hizbullah ile ateşkes yapılmasına” odaklanılması gerektiğini belirtti.
Eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz ise “Askerlerimiz Gazze’de ve Lübnan'da boşuna ölüyor çünkü bu savaşta bir hedef yok. İsrail'in tarihine kazınacak tek görüntü 7 Ekim 2023'teki kayıplardır.” dedi.
HALEVİ SORUMLULUĞU ÜSTLENDİ
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi pazar akşamı yaptığı konuşmada, Aksa Tufanı Operasyonu’nda yaşananların sorumluluğunu üstlendi: “Silahlı Kuvvetlerin 7 Ekim'de İsrail Devleti vatandaşlarını koruma görevinde başarısız olmasının sorumluluğunu taşıyorum. Bunun ağırlığını her gün omuzlarımda hissediyorum ve kalbimde bunun anlamını tamamen anlıyorum.”
Halevi, devam eden kara harekatına atıfta bulunarak, “Oğullarınızı ve kızlarınızı geri dönmedikleri bir savaşa ve kaçırıldıkları mevzilere gönderen komutan benim.” şeklinde konuştu.