Nihat Mercanlı: Annemin omuzlarında Atatürk’ü gördüm gözleri çakmak gibiydi…
‘Atatürk’ün açık bir otomobilde, Bursa Heykel Önü’nden geçtiğini gördüm. Anacığım beni, göreyim diye omuzlarına almıştı. Şapkasını çıkarmış, bizleri ayakta selamlıyordu. Çok kalabalıktı. Allah bana nasip etti ve gördüm onu…’
Nihat Mercanlı, Yurttan Sesler korosunun ilk solisti. Muzaffer Sarısözen tesadüfen keşfetmiş bu sesi. Türk Sanat Müziği söylerken Türk Halk Müziği korosuna katılmış. Nihat Mercanlı’nın müzik eğitimi neredeyse anne karnında başlamış, çocukluğundan bu yana çok iyi bir müzik eğitiminden geçmiş. Mercanlı hocamız, son derece alçakgönüllü ve sade yaşayan, dünya tatlısı bir değerimiz.
Dayısı Kadri Şençalar, Türkiye’de ilk defa Türk Musikisi dergisini çıkaran, Türk Musikisi Mensupları Sendikası’nı kuran ve yine ilk ud metodunu yayınlayan Türk sanat müziği sanatçısı, yorumcu ve udidir. Kadri Şençalar, Neşet Ertaş’ın “Bana İstanbul’da ilk ekmeği o verdi” dediği kişidir. Diğer dayısı İsmail Şençalar, Türkiye’nin en önemli kanun sanatçısıdır. Annesi, İttihat ve Terakki döneminde polis müdürü Azmi Bey’in emrinde çalışan, Galata Köprüsü altındaki polis motorlarının amiri ve kaptan Veli Rauf Bey’in kızıdır.
Türkiye’nin en değerli seslerinden ve repertuvarı en fazla olan doksan bir yaşındaki Nihat Mercanlı’nın evine, TRT sanatçımız sevgili İbrahim Can ile birlikte, türkü söyleşisi için konuk olduk.
- Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1929 yılında Bursa’da doğmuşum. Babamın adı Hamdi. Müzisyendi, keman çalardı. Keman öğretmeniydi. Anneciğim adı Ayşe Gaziye. İlkokulu Bursa’da okudum. İlkokuldan sonra sanat okuluna geçtim.
- 1929 doğumlu olduğunuza göre Atatürk’ü hatırlıyorsunuzdur.
Atatürk’ün açık bir otomobilde, Bursa Heykel Önü’nden geçtiğini gördüm. Anacığım beni, göreyim diye omuzlarına almıştı. Şapkasını çıkarmış, bizleri ayakta selamlıyordu. Çok kalabalıktı. Allah bana nasip etti ve gördüm onu. Saçları sarı, gözleri çakmak gibiydi. Yakışıklı, pırıl pırıl, bakamazsın yüzüne. Hem de yakından gördüm. Hâlâ onun heyecanı içindeyim. Hâlâ gözlerimin önünde.
- Sanat okulunda müzik hayatınız devam etti mi?
Bursa’nın Tophane semti vardır. 16-17 yaşlarındayım daha. Oraya gider gelirdim. Gider gelirken de en sevdiğim isim Zeki Müren ile karşılaşırdım. Her sabah birbirimize gönülden gönüle selam verirdik. Ben Tophane Erkek Sanat Enstitüsü’ne giderdim. O Ticaret Okulu’na ters yöne giderdi. O zaman da tertipli ve düzgün giyinirdi. Çok efendiydi. Ben selam vermeden o selam verirdi. Senelerce böyle devam etti.
- Ailede başka müzik ile uğraşan var mıydı?
Dayılarım İsmail, Kadri Şençalar, bilirsiniz. O zaman Türkiye’nin bir numarasıydılar. Kanuni İsmail Şençalar. Benim annem onların ablasıydı. Onlarla konserlere giderdik. Nazilli, Denizli… O zaman 16-17 yaşlarındayım. Türk Sanat Müziği olarak klasik okurdum. Bir ara dayımdan ötürü türküler okumaya başladık. Bir de yanımızda ritim sazı, kimdi biliyor musunuz Emine kızım? Müjdat Gezen’in babası darbukacı Necdet Gezen.
- Müjdat Gezen’in darbuka çalması oradan mı geliyor?
Tabii… Ağzından pipo düşmezdi. Çok efendi, çok esprili bir insandı. Rahmet olsun. O bana “Oğlum, moralini bozma. Sahnede rahat dur, sıkılma sakın” diye moral verirdi.
Nihat Mercanlı - İbrahim Can
BURSA’DAN İSTANBUL’A…
- Bursa’da mıydınız?
Dayılarımla, ailemle Bursa’dan İstanbul’a göç ettik.
- Kaç yaşında?
16-17 yaşlarındaydım. Sanat Okulu’nu tam bitirmemiştim.
- İstanbul’da müziğe nasıl devam ettiniz?
İstanbul’a yerleştik. Müzisyen dayılarımın yanında konserlere giderdik. Sonra bir gün yine konser işi oldu. Radyodan duydum, imtihanlar açılmış. İstanbul Radyosu’nda imtihan açıldığını duyunca, aramızda konuşuyorduk. Ali diye bir kemancı vardı, rahmetli çok güzel keman çalardı. “Nihat ver bir dilekçe gir şu imtihana” dedi. Ya, dedim, konserlere gidiyoruz bulunamayacağım ki. “Sen ver dilekçeni, gelince bakarız. Bitmemişse gideriz sınava” dedi. O gün verdim dilekçemi ve turneye çıktık. Ben aynı zamanda Radyo’da Türk Sanat Müziği okuyorum. Solistler Geçidi diye bir program vardı. Bülent Oral, Nesrin Sipahi birlikte solistler geçidi yapardık. Yorgo Bacanos ud, Cevdet Çağla keman çalardı, biz de alaturka okurduk.
- Radyonun alaturka bölümüne nasıl girdiniz?
Türküler Geçidi vardı. Onun sınavına girdim ve kazandım. Ama o geçiciydi, devamlı değildi. Onbeş-yirmi günde bir gidiliyordu. Dört beş şarkı okunuyordu.
Nihat Mercanlı
TÜRKÜLER SINAVINI DA KAZANMAK!
- Solistler Geçidi’nin kadrosunda mıydınız?
Evet. Geçici kadrosuydum. Okuduğum kadar para alıyordum. Maaşlı değildik. Birkaç zaman sonra iptal edildi zaten. Sonra yazılı imtihan günü geldi, imtihana girdik. Sınavda, karşımda Yorgo Bacanos, Cevdet Çağlar var ve en başta Muzaffer Sarısözen. Daha beni görür görmez Cevdet Bey şaşırdı: “Oğlum sen sanat müziği okuyorsun. Ne arıyorsun burada?” dedi. O zaman da Muzaffer Sarısözen. “Bir dakika. Madem bu gençler geldi, bir dinleyelim. Ne okuyacaksın oğlum” dedi. Rahmet olsun, Aziz Şenses’in 'Kara bahtım kem talihim, taşa bastım iz olur' aklıma geldi o an. Okudum. “Tamam, çıkabilirsin” dediler. Bir hafta, on gün sonra kazananların listesi yayınlandı. En başta Ahmet sezgin, Nihat Mercan’dı. Ben artık uçuyorum. Türküler sınavını da kazanmak ne demekti o zaman!
- İbrahim Can: Uzun havayı iyi okuyan diğer türküleri de iyi okur.
Tabi. Uzun hava Türk Halk Müziği’nin temeli. O zaman koroda Ahmet Sezgin, Yücel Paşmakçı, Orhan Dağlı, Ahmet Yamacı, Coşkun Özer, Alaaddin Palandöken, Nejat Buhara vardı. Mutluluklar içinde Türk Halk Müziğine geçtik. Mehmet Özbek İstanbul Radyosu’na şef olduğunda repertuvara yeni kazanılan türküyü bana verdi. Radyo’da repertuvar zengini Nihat Mercanlı diye not düştüler, dosyamda dururdu.
Nihat Mercanlı - Yusuf Sezgin
- Sınavı kazandınız ve radyoya girdiniz. Radyo’da ne gibi görevler aldınız?
Teklif edildi ama ben yapamam dedim. Görev almadım.
- Nasıl evlendiniz?
‘12 TORUNUM VAR’
Burada, İstanbul’da Ülker Akman ile evlendim. İki çocuğum oldu. Ülker de Radyo’da solistlik yapardı. Ben ona şarkılar geçerdim. Tam radyonun karşısında bir tatlıcı vardı. Tatlıcıda buluşurduk. Notaları orda geçerdim, gider okur ve dönerdi. Yenikapı’da meşhur Çakıl Gazinosu vardı. Sahibi Mehmet Çakıl. Orada keman çalardım, o da solistlik yapardı. Böyle böyle tanıştık. Orada ‘Derya Karanlığı’nı okurdum. Mehmet Bey ışıkları söndürürdü. Deniz ışıl ışıl… Sandallar geçiyor. Ve ben ‘Her yer karanlık’ı okuyorum. Unutulmayacak anlar yaşadık. Anılarımız büyük Emine kızım. Anılarımız büyük İbrahimciğim. Hangisini anlatayım. Sonradan rahmet olsun boşandık. Şimdiki hanım Fransız. Adı Brigett. Türk ismi Elif. Fransa’ya konsere gitmiştik. O da orada garsondu. Tanıştık. Birbirimizi sevdik ve evlendik. Ondan bir kızım var. 12 torunum var.
- ‘Sabah ile sabah ile’ türküsünü nasıl derlediniz?
Ahmet Cankat’dan aldım o türküyü. O söyledi ben notaya aldım. Altmış sene evvel derledim. Radyo’ya getirdim. İstanbul’da gazinolarda okudum. Fotoğraflarım var o günlerden. Tuncer İnan, Arif Sağ, Mustafa Günaydın gazinoya gelirlerdi beni dinlemeye. İşte o günlerde derleyip radyoya vermiştim.
Nihat Mercanlı - İbrahim Can
Nihat Mercanlı’nın dönem arkadaşı, TRT sanatçılarından Nurettin Çamlıdağ
Nihat Mercanlı meşhur etti:
SABAH İLE SABAH İLE
Sabah ile sabah ile
Kahve gelir tabağ ile
Annen seni bana vermiş
Küçük yavrum nazar ile
Bağlantı:
İşte böyle
Hergün böyle
Halimiz böyle
Uy aman aman
Çay başından yar geliyor
Katlı da fistan dar geliyor
Sevdim sevdim eller aldı
O da bana ar geliyor
(Bağlantı)
Çay başında yari gördüm
Yolun kenarına durdum
Nazlı yarim gelir diye
Bir çift cevabını sordum
(Bağlantı)
Ar: Utanma.
Yöresi: Şanlıurfa
Kaynak kişi: Ahmet Cankat
Derleyen: Nihat Mercanlı
Notaya alan: Ahmet Yamacı
Makamsal dizi: Uşşak.
Konusu: Aşk-sevda
Ses genişliği: 6