'Nükleer felaketçiler'in deprem mesaisi sürüyor
Amerikan basını, depremin şiddetini gerekçe göstererek Türkiye ile Rusya'nın stratejik işbirliğinin kilit taşlarından olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin güvenliği konusunu yeniden tartışmaya açtı
Bilim insanlarının “bin yılın felaketi” olarak nitelediği Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Türkiye yaralarını sarmaya çalışırken, “fırsatçılar” da yoğun bir mesai yürütüyor. Deprem sürecinde çok sayıda yalan haber piyasa sürülürken, bunlardan bir tanesi jeopolitik sonuçları bakımından dikkat çekiyor. Türkiye ile Rusya arasındaki stratejik işbirliğinin en önemli projelerinden olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), hiçbir hasar görmemesine rağmen hala okların hedefinde. Depremin ilk günlerinde Akkuyu'da patlama meydana geldiği iddiasıyla servis edilen sahte videolarla başlatılan tartışma, şimdi de uluslararası haber ajansları tarafından köpürtülmeye çalışıyor. Bunun son örneği Associated Press (AP)'in “Türkiye'deki deprem nükleer santral inşasıyla ilgili tartışmaları alevlendirdi” başlığıyla yayımladığı haber oldu.
HİÇBİR BİLİMSEL VERİYE İNANMIYORLAR
ABD merkezli ünlü haber ajansı Associated Press'nin söz konusu haberinde, Türkiye'de meydana gelen yıkıcı depremin tesisle ilgili endişeleri keskinleştirdiği ileri sürülüyor. AP, nükleer santrali inşa eden Rosatom firması ile Enerji Bakanlığı yetkililerine ulaşıyor ve tesis güvenliği hakkında “bir sorun olmadığı” yanıtını alıyor. Bunun üzerine bir de Buffalo Üniversitesi'nden deprem profesörü ile konuşan ajans, yine aradığı yanıtı bulamıyor ve “Açıklamalar aktivistleri pek rahatlatmıyor.” diyerek bu kez mikrofonu Kıbrıs'taki 50 Rum'a uzatıyor. “Kıbrıs Nükleer Karşıtı Platform” üyelerine Akkuyu'yu kötületen ve projenin sonlandırılması için “Türkiye'ye baskı” çağrısı yaptıran AP, Avrupa Parlamentosu Üyesi Dimitris Papadakis'in de konuyu Avrupa Komisyonuna taşıdığını bildiriyor. Amerikan ajansı, esas niyetini ise haberin sonunda şu sözlerle açık ediyor:
“Santralin siyasi bir boyutu da var: Kıbrıs (Rum Kesimi'ni kastediyor), Türkiye'yi Ada'ın etnik olarak bölünmesini pekiştirmek için Kıbrıslı Türklerin kendisine olan bağımlılığını artırmakla suçladı. Türkiye, Ada'nın kuzeyindeki ayrılıkçı Kıbrıslı Türklere bir denizaltı kablosuyla elektrik sağlayacağını söyledi. Akdeniz'de, birkaç yüz metre derinlikten uzanan bir boru hattı, şimdiden kuzeye (KKTC) su sağlıyor.”
Yani Amerikalı ajans, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile Ada'ya sağlanacak elektriğin, KKTC'nin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayarak iki devletli çözüm çabalarını kuvvetlendireceğini değerlendiriyor. Tam da bu nedenle Akkuyu hakkında şüpheler yaratacak haberlere imza atan Associated Press, tüm çabalarına rağmen nükleer tesiste bir güvenlik açığına rastlayamıyor.
ÜST DÜZEYİN DE ÜST DÜZEYİNDE GÜVENLİK
Akkuyu Nükleer Güç Santrali, yapılmasının gündeme geldiği ilk andan itibaren Batı'nın ve Batı fonlarıyla kışkırtılan sözde çevrecilerin hedefinde oldu. Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerin ardından da sosyal medyada çok sayıda sahte video yayınlarak tesisin patladığı ileri sürüldü. Türkiye ile Rusya dostluğunun önemli yapı taşlarından olan santral, Kıbrıs'taki çözüme sunduğu katkıyla da stratejik bir rol oynuyor. Bunun yanında tesisin, Türkiye'nin dışa bağımlı olduğu enerji konusunda cari açığını kapatmasına önemli bir katkı sunması ve toplam elektrik tüketimimizin yüzde 10'unu karşılaması bekleniyor. Tesisin depreme dayanıklılığı konusunda ise yetkililer ve uzmanların verdiği bilgiler şöyle:
- Türkiye, uygun yeri bulmak için 8 yıl yürüttüğü sismik çalışmaların ardından, ilk olarak 1976 yılında Akkuyu'da bir santral inşa edilmesine lisans verdi. Çernobil felaketinden sonra tüm veriler yeniden gözden geçirildi.
- Sismik durumun izlenmesi için 15 sismik istasyon kurularak Akkuyu yakınlarındaki faylar, sismik tehditler ve tsunami oluşma riskleri üzerine çalışmalar yapıldı. Kapsamlı etüt çalışmaları sonucunda toplam 27 bin sayfadan oluşan 78 ayrı rapor hazırlandı.
- Yetkililere göre Akkuyu NGS projesinde güvenlik sistemlerine yapılan harcama, santralin toplam maliyetinin yüzde 40’ını oluşturuyor.
- Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşa edildiği Mersin, AFAD’a göre 5’inci derecede deprem riski taşıyan, yani riski az olan bölgeler arasında yer alıyor. Santralin inşa edildiği alanın 100 kilometrelik yarıçapında, aktif bir jeolojik fay hattı bulunmuyor.
- Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik, “Şu anda bu depremde ölçülen deprem seviyesi, Akkuyu’nun tasarımında kullanılan deprem seviyesinin 400’te biridir.” diyor.
- Santralin inşaatında çelik karkaslar kullanılıyor. Aktif ve pasif güvenlik önlemleriyle donatılan santral, hem 9 büyüklüğündeki depreme hem de tsunamiye dayanaklı şekilde inşa ediliyor. 9 büyüklüğünde bir deprem olasılığının “yaklaşık olarak her 10 bin yılda bir" olduğu değerlendiriliyor.
- Deprem ve tsunamiden hiçbir şekilde etkilenmemesi için deniz seviyesinden 10.5 metre yükseklikte inşa ediliyor.
- Tesis içinde “buhar üretecini soğutan sistem” yada “kontrol çubuklarının yerçekimi etkisiyle zincirleme reaksiyonu durdurmak için reaktör koruna inmesi” gibi çok sayıda pasif önlem bulunuyor.
DEPREMİN ETKİSİ 3 ŞİDDETİNDE OLDU
Depremlerin ardından yalan haberlerin yayılması üzerine bir açıklama da yapan Akkuyu Nükleer AŞ Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, “Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan deprem, Akkuyu NGS sahasının bulunduğu bölgede yaklaşık 3 şiddetinde hissedilmiştir. Uzmanlarımız sahamızda bulunan bina, ekipman ve vinçlerde bir hasar tespit etmemiştir. Sahada inşaat ve montaj çalışmaları devam etmektedir.” bilgisini paylaştı. Depremde zarar görenlere her türlü desteğin sağlanacağını aktaran Zoteeva, şunları kaydetti:
“Çalışanlar arasında şu an deprem bölgesinin temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekenler yapılmaktadır. Akkuyu Nükleer'in acil durum birimleri olan Mobilizasyon Birimi ile Sivil Savunma ve Acil Durum Koruması Birimleri, Türkiye'deki acil durum merkezi AFAD ile işbirliği yaparak deprem sonrası yardım için bölgeye ekipman ve personel göndermeye hazırlanmaktadır. Depremde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz.”
ELEKTRİK İHTİYACININ YÜZDE 10'UNU KARŞILAYACAK
4 reaktöründen ilkinin bu yıl devreye alınması planlanan santralin toplam kapasitesi 4 bin 800 megavat olacak ve Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu karşılayacak. Rosatom, santralin bugün faaliyete geçmesi halinde İstanbul gibi yaklaşık 15 milyonluk bir şehre tek başına yetecek elektriği sağlayabileceğini belirtiyor. Santralin maliyetinin 20 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
BİZ BU OYUNU BİLİYORUZ!
Yabancı vakıflarından fonlanan sözde çevreciler, yıllar önce de Türkiye'nin stratejik projelerine karşı çıkmış ve bazılarını da engellemişlerdi.
Örneğin 1999 yılında 449 sayılı MGK kararı ile yapılma süreci devlet tarafından başlatılan Mersin Taşucu SEKA Limanı içinde tersane geliştirilmesi projesi, 9. Kalkınma Planı'nda yerini almış ve Bakanlar Kurulunun 30 Temmuz 1999 tarihli 99/13198 sayılı kararı ile 87 dönümlük alan ‘tersane’ kurulmak üzere tahsis edilmişti. Fakat Alman Heinrich Böll Vakfı'nın fonladığı bazı 'çevreci örgütlerin' girişimi ile konu Danıştay'a götürüldü ve durdurma kararı çıkarıldı. O günden sonra Türk Donanmasının Doğu Akdeniz'de ihtiyacı olan tersane kurulamadı.
Geçen yıl da Türkiye'nin KKTC'de kurmayı planladığı deniz üssüne karşı yine sözde çevreciler sahaya çıkarak üssün inşa edileceği arazinin “Özel Çevre Koruma Bölgesi” içinde kaldığını iddia etmişti. KKTC Şehir Plancıları Odası da bir açıklama yaparak, “Söz konusu parseller Karpaz Emirnamesi gelişme haritası üzerinde kırmızı ile işaretlenen alanda olup bu alan Çevre Koruma Dairesi tarafından ilan edilen Karpaz ÖÇKB’si (Özel Çevre Koruma Bölgesi) ve Emirname'ye göre Milli Park ve Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı içerisindedir. Karpaz Emirnamesi'ne göre; bu alan içerisinde kırsal manzara dokusu, kültürel ve doğal kaynakların korunması açısından zıtlık teşkil etmeyen tarımsal gelişmelere izin verilebilir. Ağaç kesilemez ve ekilemez.” ifadeleri kullanılmıştı.