İsrail soruldu.... Numan Kurtulmuş’tan ‘çözümün anahtarı Suriye’ mesajı

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail'in bölge ülkelerinin dağınıklığı nedeniyle rahat hareket edebildiğini söyledi. Türkiye'nin bölgeyi bir araya getirmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş 'Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların süratle çözülmesi lazım' dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Rusya ziyaretinden döndü. Uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kurtulmuş hem temaslarını anlattı hem de gündemdeki çatışmalara ilişkin görüşlerini paylaştı.

İsrail’in bölgede rahat hareket edebilmesinin ana sebebinin bölge ülkeleri arasındaki ayrıklık olduğunu söyleyen Kurtulmuş “Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların süratle çözülmesi ve normalleşmenin ötesinde çok yakın diyalogların ortaya konulması lazım.” dedi.

İSRAİL'İ HALKLARIN HÜKÜMETLERE BASKISI DURDURACAKMIŞ

“İsrail’in saldırganlığı nasıl durdurulacak?” sorusu üzerine, bunun ülkelerine tepki gösteren halkların baskısı sayesinde olacağını savunan Kurtulmuş “Bu kadar delicesine bir İsrail tarafgirliğinin bu politikacıları kurtarmayacağı artık bellidir. Elimizdeki en önemli şey, halkların baskısıdır. Çok büyük bir insanlık cephesi oluştu, hükümetlerin de halkların bu baskıları karşısında artık eskisi kadar rahat olamadığını katıldığım uluslararası toplantılarda görüyorum.” diye konuştu.

‘TÜRKİYE BÖLGE ÜLKELERİNİ BİR ARAYA GETİRMELİ’

“İsrail karşısında bir güç oluşturulamadığı için mi bu kadar acımasız ve kural tanımaz davranabiliyor?” diye sorulan Kurtulmuş bölgedeki duruma dikkat çekerek şu yanıtı verdi:

“İsrail’in en büyük gücü ne Amerika’dır ne askeri teknolojisidir ne uluslararası medyadaki hakimiyetidir ne uluslararası finans çevrelerindeki ne de uluslararası akademideki hakimiyetidir. Bunlar İsrail'e bir güç veriyor ama İsrail'in en büyük gücü, bölge ülkelerinin, İslam ülkelerinin dağılmışlığı, parçalanmışlığı ve çaresizliğidir. Dünya halkları tepkilerini gösterirken, Türkiye olarak bizlerin de bölge ülkelerini, Ortadoğu ülkelerini aralarındaki siyasi farklılıkları bir tarafa bırakıp birlikte hareket edebilecekleri bir noktaya getirmemiz şart.

“Çok acıdır; Suriye’deki iç savaş başladığında insanlar Lübnan'a kaçtılar, şimdi ise Lübnan'dan Suriye'ye kaçıyorlar.

‘SURİYE İLE SORUNLAR SÜRATLE ÇÖZÜLMELİ’

“Şunu artık görmek lazım. Siyonizm’in paranoyak bir dini argümanla beslediği; Nil'den Fırat'a kadar bu bölgeyi hakimiyet altına alma siyaseti son aşamasına geldi. Türkiye'de bu siyasetin nihai hedeflerinden biridir. Bu tehlikeye karşı uyanık olmamız gerekiyor. Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların süratle çözülmesi ve normalleşmenin ötesinde çok yakın diyalogların ortaya konulması lazım. Netanyahu ve çetesi şöyle görüyor; ‘Biz ve bize köle olmak zorunda olan Orta Doğu halkları.’ Orta Doğu halkları eğer köleleştirilmeye rıza göstermiyorlarsa birleşmeye, bütünleşmeye doğru yönelmelidir.”

‘VETO HAKKI KİMSEYE AVANTAJ SAĞLAMAYACAK’

Türkiye'nin NATO'da kalmasını savunanların en önemli argümanı 'veto hakkı'... Numan Kurtulmuş'un BM üzerinden veto hakkının işe yaramaz olduğunu söylemesi dikkat çekti.

Dünya sisteminde köklü değişikliklerin olacağını söyleyen Kurtulmuş “Yeni sistem iki temel eksen üzerinde kurulmalıdır. İnsanların yaratılışta eşitliği ve devletlerin egemenlikte eşitliği...” dedi. Birleşmiş Milletler’in yapısını eleştiren Kurtulmuş “Ülkeler, “Biz veto hakkına sahibiz” diyerek böylesine çarpık bir düzenin devam etmesini umarım savunmazlar. Çünkü krizin ve çatışmanın gittikçe yükseleceği bir döneme doğru hızla ilerliyoruz. Büyük bir uluslararası kriz patladığında veto hakkı kimseye bir avantaj sağlamayacak.” ifadelerini kullandı.

OLMAYAN ŞARTI SORDULAR…

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın konuşması Türkiye’de çarpıtılarak yayınlanmış, Türk askerinin çekilmesinin şart koşulduğu öne sürülmüştü. Konuşmanın tamamında ise bunun böyle olmadığı görülüyordu.

Ancak uçaktaki gazeteciler sözkonusu iddiayı dile getirerek Kurtulmuş’a sordu.

“Suriye’den, ‘Türkiye ile geri çekilme şartını kabul etmeden masaya oturmayız.’ açıklaması geldi. Sürekli bu konu tekrarlanıyor. Neler söylersiniz?” sorusu üzerine Kurtulmuş şu yanıtı verdi:

‘SURİYE’NİN TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR’

“Türkiye, Suriye'deki iç savaşın çıktığı ilk andan itibaren, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan bir ülkedir. Çünkü Suriye'nin dağılması, parçalanması Orta Doğu'nun istikrarsızlığını arttıracak bir faktördür. Dolayısıyla asıl olan, Suriye'de istikrar ve toprak bütünlüğünü sağlayacak adımların atılmasıdır. Bunun için Suriye'nin açık bir şekilde Türkiye'ye ihtiyacı vardır.

“Biz hiçbir ülkenin toprağında kalıcı olmak istemeyiz. Hiçbir zaman böyle bir emperyal düşüncemiz olmadı. Ama aksini iddia edenler önce şu soruya bir cevap versinler; PYD'yi, YPG'yi, PKK'yı kimler, niçin destekliyor, istikrarsızlık merkezi olarak bunları bölgenin ortasında kimler kolluyor? Bu örgütlere kimler lojistik, silah, istihbarat desteği veriyor? Suriye'yle ilgili problemin ne olduğunu, bu soruya cevap verdiklerinde ancak anlayabilirler.”

İRAN SORUSU... 'Filistinlileri verin kurtulun' politikası

İran’ın son dönemde hem başına gelenlere hem de İsrail ve bölge ilişkisine nasıl bakıyorsunuz?

Hiçbir ülkenin, bölge ülkeleri arasındaki ihtilafı birinci sıraya koyarak İsrail meselesini anlaması mümkün değildir. Yani Lübnan'da patlatılan bombayla, İsmail Heniye'nin şehit edilmesi için kullanılan bombanın hiçbir farkı yoktur. Bombaları patlatan diyor ki; “sizi dünyanın neresinde olursanız olun vururum, istediğim sonucu elde ederim.” Buna verilecek cevap, Netanyahu ve çetesini karşımızda makul bir devlet varmış gibi telakki ederek çözüm üretmek değildir. Karşımızda terör örgütü gibi, terör metotlarını meşru gören, hatta zaman zaman kutsayan akıl dışı bir yönetim var.

İran bunun farkında mı?

Bu bölgedeki gelişmelerin herkes farkında... Ama artık “Filistinlileri verin kurtulun” politikasının kendilerini ayakta tutmayacağına kani olduklarını zannediyorum.

RUSYA TEMASLARI

Rusya’nın Türkiye’ye ilgisinin gerekçeleri sorulan Kurtulmuş şunları söyledi:

“Tabii ki Türkiye'nin özellikle dış politikada izlediği ilkeli, çok taraflı ve barışçıl politikanın bunda çok büyük etkisi var. Muhataplarımızın tamamı biliyor ki; Rusya-Ukrayna krizinin çözülmesinde Türkiye çok yoğun bir gayret sarf etti. Belli bir noktaya da gelinmişti zaten.

Sayın Putin ile görüşmemizde ben Dolmabahçe Mutabakatı’nı dile getirdim. Ama Dolmabahçe görüşmelerinde maalesef Ukrayna’yı masadan kaldırdılar. Rusya da bu gelişme neticesinde ‘Biz zaten anlaşmayı kabul etmiştik, dolayısıyla anlaşmayı biz bozmadık. Karşı taraf bozdu’ demişti.

TÜRKİYE’DEN İLK KEZ BİR SİYASETÇİ ÇIKTI

“İlkeli, çok taraflı bir tutum izlenmiş olması, sorunlara takılmak yerine onları çözme iradesiyle davranılması, Türkiye'ye olağanüstü yüksek bir güvenilirlik kazandırdı. ‘Türkiye bir şey söylerse bunu yapar.’ Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında da böyle çok yüksek bir güven duygusu oluşmuş. Rusya’da, beklediğimizin üstünde bir teveccühün olmasının temel nedenlerinden birisi de Türkiye'nin izlediği bu ilkeli ve etkili tutumdur.

Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi Genel Kurulu’na hitap etme imkânı vermeleri de fevkalade önemli. Türkiye’den bir siyasetçi ilk kez Genel Kurul’da konuşuyor. Bu çok anlamlıydı. Konuşmayı başından itibaren dikkatle izlediler. İnşallah faydalı olur.”

NATO VE BRICS ÇIKMAZI: ALTERNATİF OLARAK GÖRMÜYORUZ

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi’nde BRICS ve NATO’yla ilgili de soruların geldiği hatırlatılan Kurtulmuş şu ifadeleri kullandı:

“BRICS ağırlıklı olarak ekonomik iş birliği teşkilatı, NATO bir savunma iş birliği teşkilatı. Türkiye NATO üyesi ama aynı zamanda Rusya'yla da iş birliği içerisinde. Türkiye hiçbir zaman bu ilişkileri birbirinin alternatifi olarak görmedi. Böyle düşünmediğimizi, kategorik olarak böyle bir anlayışa karşı olduğumuzu başından itibaren söyledik. Bu Türkiye'nin dış politikada elini rahatlatacak bir yaklaşımdır. Açıkçası BRICS’in güçlenmesinin ve bir denge oluşturmasının dünya barışının korunmasında etkili olacağı kanaatindeyim.”

YENİ ANAYASA VE İLK DÖRT MADDE TARTIŞMASI

“Bütün partilerle görüştük. Son görüşmelerimizde hiçbir parti kategorik olarak kapıyı kapatmadı.

“Bazı siyasetçilerimiz maalesef yanlış cümleler kuruyorlar, yanlış şeyler söylüyorlar; ‘Meclis Başkanı’nın elinde hazır bir anayasa var, dolaşıyor, partileri ikna etmeye çalışıyor’ diye. Külliyen yanlış! Eğer kasıt varsa külliyen yalandır. Bir madde dahi hazır bir şey yok. Aksine diyoruz ki, bütün partiler, kendi politik kimlikleri çerçevesinde görüşlerini dile getirsin.

“Ekim ayından başlayan bir yıllık bir takvim oluşturduk. Hukuk camiasıyla, üniversite camiasıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek odalarıyla, kooperatiflerle, KOBİ ve esnaf örgütleriyle, sanayicilerle, öğrencilerle, emeklilerle, toplumdaki tüm gruplarla, görüşlerle, örgütlerle, kısacası tüm halkımızla belli aralıklarla bir araya geleceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasa yapma yetkisine de gücüne de sahiptir.

“(İlk tur görüşmelerinizde anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili bir talep oldu mu?) Hayır, gündeme gelmedi. İlk dört madde tartışması, lüzumsuz yere vakit kaybetmektir. Mecliste temsil edilen partilerin çoğunluğu hatta tamamına yakını ilk dört maddeyle ilgili en ufak bir problemleri olmadığını ısrarla söylüyor. Dolayısıyla ilk dört madde konusu gündeme gelmeyecektir.

“Nihayetinde anayasa yapmak bir aritmetik meselesi. Meclisin kahir ekseriyeti ilk dört maddeyi tartışmayı uygun görmüyorsa bu ısrarla gündeme getirmek lüzumsuz bir zaman kaybıdır. Sanki böyle bir tartışma varmış gibi ilgili ilgisiz herkes topa giriyor ve bunun üzerinden vatan bekçiliğine soyunuyor. 1920’den beri bu vatanın bekçisi, egemenliğin kayıtsız, şartsız sahibi olan Türk Milleti ve onun yetkilendirdiği TBMM’dir.”

‘CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNDE
REVİZYON İHTİYACI AŞİKAR’

Muhtemel anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde değişiklik olacak mı? Muhalefetten bu yönde bir talep var mı?

Bu bir süreç meselesi. Şu anda herhangi bir partinin “şöyle bir taleple geldim” dediği bir durumda değiliz. Ama ihtiyaçların neler olduğu belli. Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımız da “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bazı revizyonlara gidilebilir” diye açıklamalarda bulundu. Öncelikle temel prensipleri koyarak; denge denetim işlevlerinin sağlanması, güçler ayrımının çok hassas bir şekilde korunması, hatta yargı üst yönetiminin yeniden düzenlemesi gibi birçok konuda teklifler gelebilir. Bu teklifler gündeme geldikçe müzakere edilir. Eğer partiler ortak bir noktada buluşursa değişiklik yapılır.

Sizden yana da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bir revizyon hissedebilir miyiz?

Bu zaten söylendi. Birtakım revizyon ihtiyaçlarının olduğu aşikardır.

Sonraki Haber