Nyerere’nin ülkesinde beş büyüklerin izinde: TANZANYA

Yedi saatlik uçuşun ardından günün ilk saatlerinde Klimanjaro Havaalanı'na indiğimizde yorgun ama heyecanlıydık

TÜLİN UYGUR

7 saatlik uçuşun ardından günün ilk saatlerinde Klimanjaro havaalanına indiğimizde yorgun ama heyecanlıydık. Fazlasıyla yavaş bir pasaport polisi dahi heyecanımızı yenemedi. Sadece her zaman “yanlış” kuyrukta beklediğimiz için bir kez daha hayıflandık. Swahili dilinde hoş geldiniz anlamına gelen “Karibu” afişleri ilk kez ayak bastığımız “Kara Afrika” da içimizi ısıtırken, havaalanının dışına çıkar çıkmaz gördüğümüz baobab ağaçları da tüm yorgunluğumuzu alıverdi. Artık Afrika’nın sömürgecilere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin en ünlü liderlerinden, Tanganika’nın kurtarıcısı, Tanzanya’nın kurucusu Julius Nyerere’nin ülkesinde, Tanzanya’dayız.


Tülin Uygur Serengeti girişinde

Afrika’nın emperyalistlerce nasıl paylaşılıp sömürüldüğü ayrı bir yazı konusu ama bugünkü Tanzanya, Almanya ve ardından da İngiltere’nin talan ettiği topraklardan kalan ve bağımsızlığını 1961’de kazanan bir ülke. Nyerere’yi anmadan, onun fikirlerine ve mücadelesine kısaca değinmeden Tanzanya’yı anlatmak haksızlık olur.
Julius Kambarage Njerere, Tanganika’daki Zanaki kabilesinden, reisin oğlu. Zanaki kabilesi adını Tanganika gölünden alan, bugünkü Ruanda ve Burundi’yi de kapsayan devasa bir coğrafyada tarihten bugüne var olan kabilelerden biri. Zanakiler kendi dinlerini bırakıp Katolik olanlardan, Nyerere Katolik okullarında okumuş. Uganda’dan sonra üniversite eğitimi için İngiltere’ye gitmiş. İngiltere’de okuyan ilk Tanganikalı! Tarih ve iktisat okumuş. Sonra da Tanganika’ya dönerek öğretmen olmuş. Hayatı boyunca lâkabı da Swahili dilinde öğretmen anlamına gelen “mwalimu” olarak kalmış.

BAĞIMSIZLIK SAVAŞÇISI NYERERE

Belki Tanganika’da tanık olduğu haksızlıklar ve sömürgecilerin baskısı, belki İngiltere’de gördüğü farklı yaşam ve beyazlara özgü özgürlükler, Nyerere’nin hayatını Tanganika’nın bağımsızlık mücadelesine adamasına yol açar. 1954 yılında ilk hedefi Tanganika’nın bağımsızlığını kazanmak olan Tanganika Afrika Milli Birliği (TANU)’ni kurar. Nyerere Gandi’nin pasif direniş mücadelesinden etkilenir. Büyük bir üye kampanyası başlatır ve TANU’yu ülkenin en büyük örgütü haline getirir. Nyerere bu büyük örgütlü gücü arkasına alınca İngilizlerle bağımsızlık görüşmelerini başlatır, masaya oturur. 1958 yılında sömürgecilerin idaresindeki yasama meclisine seçilir ama bağımsızlık görüşmeleri yeterince hızlı yürütülmediği için istifa eder. 1960 seçimlerini ezici çoğunlukla TANU kazanır. Nyerere, Tanganika’nın başbakanı olur. Sonunda İngilizler pes eder ve 1961 yılında Tanganika bağımsızlığına kavuşur. 1962 seçimleriyle cumhuriyetin kurulmasının ardından Nyerere, Tanganika Cumhuriyeti’nin devlet başkanı olur.


Julius Nyerere

SOSYALİST TEORİSYEN NYERERE

Nyerere, sol rüzgarların güçlü olduğu 1960’larda dünyaya sol pencereden bakan bir lider. Amacı ekonomik olarak kendi kendine yeten, işçi ve köylülerin yönetimde ve üretimde söz sahibi olduğu, zehirli bir sarmaşık gibi toplumu sarmış rüşvet ve suistimallerin kesilip atıldığı sosyalist bir devlet kurmaktır. Nyerere’nin “Afrika Sosyalizmi” tarımda büyük bir aile gibi çalışıp üretim yapılması, sosyal ve ekonomik gelişmenin kooperatifleşme yoluyla sağlanması üzerine kurulur. “Ujamaa” olarak bilinen bu teoriyi 1967 yılında Arusha Deklarasyonuyla partisinin ve ülkesinin temel çizgisi haline getirir. Bankaları, büyük sanayileri devletleştirir. Çin’e yakın bir çizgi geliştirir.


CCM-Chama Cha Mapinduzi parti amblemi

Tanganika’nın bağımsızlık mücadelesinde Zanzibar’da yönetimde olan Afro-Shirazi Partisi (ASP) TANU ile birlikte hareket eder. Nyerere, bu işbirliğini daha ileri taşır, tarihiyle, kaderiyle bir olan bu iki ülkeyi birleştirme adımını atar. Ocak 1964 Zanzibar devriminin ardından önce “Tanganika ve Zanzibar Birleşik Cumhuriyeti” kurulur. 6 ay sonra da isim değişikliğiyle “Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti” kurulur. TANU ve ASP’nın birleşiminden de halen Tanzanya’da yönetimde olan Chama Cha Mapinduzi (CCM) doğar.


Nyerere ve Mao Beijing'de (19 Şubat 1965)

BAŞARI YA DA BAŞARISIZLIK

1964-1985 yılları arasında cumhurbaşkanı olarak görev yapan Nyerere’nin, 130’dan fazla dilin konuşulduğu, kabilelerden oluşan Tanzanya’nın milli bir kimliği olması için verdiği mücadele Afrika’daki en başarılı örnek olarak gösterilmekte. Ancak Nyerere, Tanzanya’nın bugün dünyanın en yoksul 15 ülkesinden biri olmasını önleyemez. Nasıl oluyor da ayrımcılığa ve kabileciliğe karşı, sosyal eşitlikten yana, öngörüleri ve hedefleri olan, hayatını ülkesine adamış, sosyalist ve teorisyen bir liderin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip ülkesi bu kadar yoksul düşebiliyor? Bu sorunun cevabı Afrika’nın her bir ülkesinin sömürgecilere karşı verdiği kendi mücadelesinin hikayesinde olduğu kadar, yine Afrika’nın her bir ülkesinde sömürgecilerin cetvellerle çizdiği sınırlar yüzünden bugüne devredilmiş, ulus olmalarını engelleyen iç kavgalarında gizli olmalı. Afrika’nın zengin kaynaklarından bir türlü ellerini çekmeyen emperyalistler artık Afrika’yı yönetemez olduklarında dahi nifak siyasetiyle ayrıştırmaya, bölmeye, savaştırmaya ve yönetmeye devam etmişler. Pan-Afrikanist bir lider olarak bu durumu iyi teşhis eden Nyerere, “birliği sağlamadan Afrika’nın geleceği yok” diyerek Afrika’nın Birliği (OAU)’nin kurulması için çok uğraşır, liderleri toparlar. Afrika’nın sorunlarına o kadar odaklıdır ki OAU’nun 2013 yılındaki toplantısında “benim neslim Afrika’yı siyasi özgürlüğe taşıdı. Şimdiki nesil, Afrika’nın parlayan özgürlük meşalesini, coşku ve kararlıkla ileriye taşımalıdır” der.


Masai Köyü’nde

Nyerere 1978’de Uganda’nın Tanzanya’yı işgali ve ardından bir yıl süren savaş zaten uluslararası ekonomik krizlerden kolayca etkilenen Tanzanya’nın zayıf ekonomisinin altüst olarak IMF’nin eline düşmesini engelleyemez. Ekonomik sıkıntılar, parti içi siyasi çekişmeler, Zanzibar’ın talepleri derken Nyerere’nin devri kapanır.

ARUSHA’YA DOĞRU

Nyerere ve Afrika sosyalizmini düşünerek kapkaranlık bir gecede Meru dağının eteklerindeki 1400 metre rakımlı Arusha’ya doğru yol alırken yıldızlar sanki elimizi uzatsak tutuverecek kadar yakınımızda. Hiç bu kadar belirgin görmediğim Samanyolu, yakınında Büyük Ayı, diğer yanda Küçük Ayı, Venüs derken binlerce irili ufaklı yıldız üstümüzü bir yorgan gibi örtüyor. Gözümü kırpmadan yıldızları ve yolu izliyorum. 3.2 milyon yaşındaki Lucy’nin akrabalarının dolaştığı topraklarda dolaşacak olmanın verdiği heyecanla içim içime sığmıyor. Henüz görmediğim Tanzanya’yı bir anda çok seviyorum.
Yol yorgunluğumuzu atmak ve kahvaltı yapmak için uğradığımız otelde karşılaştığımız güler yüzlü ve işlerini severek yaptıkları belli olan saygılı çalışanlar güzel bir gezinin müjdecisi. Gerçekten de gezi boyunca hep güler yüzlü insanlarla “Jambo” diyerek selamlaşmak, hiçbir şeyi dert etmeden “Hakuna Matata” demek çok iyi geldi!


Göç eden on binlerce zebranın bir kısmı

Gezimizin odağında Ngorongoro ve Serengeti var. Kendi doğal ortamlarında yaşayan Afrika’nın beş büyüklerini (Afrika mandası, Afrika leoparı, aslan, Afrika fili ve kara gergedanı) ve bu toprakların diğer canlılarını görmeye geldik.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Ngorongoro kraterine doğru yola çıkıyoruz. Geçtiğimiz küçük yerleşim bölgelerindeki pazar yerlerinde veya duraklardaki kalabalıklar arasında farklı giysileriyle ve ellerindeki değnekleriyle dikkat çeken Masaileri görüyoruz.
Kratere doğru inerken yemyeşil bir bitki örtüsüyle kaplı, seyrek ağaçlı çayırlık ve çok engebeli bir arazide ilerliyoruz. Birkaç kulübeden oluşan Masai köylerinin yakınından geçiyoruz. Birbirine oldukça uzak köylerin etrafı yüksek çitlerle çevrilmiş. Kulübeler koni şeklinde, damı sazdan gövdesi çamur-tezek karışımından yapılmış. Köylerin hemen dışında koyun veya sığır sürüleri görüyoruz, sürülerin başında da uzun değnekli çobanlar. Bazı çobanlar çocuk yaşta. Manzaralar müthiş! Köyler, ağaçlar, insanlar tam Afrika filmlerinde gördüğümüz gibi. Çocukken izlediğim “Özgür Doğanlar-Elsa” filmindeki aslanı düşünürken çok uzaklarda ilk zürafalarımızı görüyoruz.

NGORONGORO KRATERİ

Krateri uzaktan ve tümüyle görebileceğimiz manzara tepesine ulaşana kadar bölgeye özgü orman ve çalılıklardan geçiyoruz. İlginç, coşkun ve el değmemiş gibi bir bitki örtüsü var.
Manzara tepesinden krater gölünü ve etrafındaki uçsuz bucaksız düzlükleri görüyoruz. Manzara büyüleyici ama düşündürücü, o devasa alanda beş büyüğü nasıl bulacağız?
Ngorongoro, volkanik bir krater. Dünyanın en büyük 6. kalderası. 2,5 milyon yıl önce oluşan kraterin derinliği 750 metre çapı ise 20 km. 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış 8300 km2 lik bir alandayız.


Gün batarken Ngorongoro krater gölü ve toprakları

Masailerin ve vahşi hayvanların doğal yaşam alanı olan Ngorongoro, dağlar, uçsuz bucaksız ovalar, göller, ormanlar ve sapsarı çorak topraklarıyla çok zengin biyolojik çeşitliliği olan ve özel koruma altında bir alan.
Ngorongoro, Masai dilinde çobanların hayvanlarına taktıkları çanın sesine verilen ad. Hayvanlar boynunu salladıkça ngoro-ngoro diye duyulurmuş. Bizdeki çanların sesi nasıl duyulur?
Masai köylerine yakın bazı yol kenarlarında ağaç altında oturup toz toprağın arasında araçlarla geçenlere bal satmaya çalışan Masailer görüyoruz, Yaşlılar, genç kadınlar, çocuklar kahverengiye yakın koyu renkli bal kavanozlarını gösteriyor. Tanzanya balı ünlü ama tozlu yollarda durmak zor.

BEŞ BÜYÜKLERİN PEŞİNDE

Safari Swahili dilinde yolculuk, sefer demek. Biz de sefere çıkıyoruz. Safari araçları içerisindeki herkesin etrafı rahatça görebilmesine uygun tasarlanmış. Aracın tepesindeki tente açılabiliyor. Hayvan sürüleri ya da beş büyükler görüldüğünde araçlar duruyor, isteyen ayağa kalkıp etrafı izleyebiliyor, rahatça fotoğraf çekebiliyor ancak araçlardan inmek kesinlikle yasak.
Ngorongoro kraterinde ilk gördüğümüz hayvan “öküz başlı Afrika antilopu, gnu”. Binlercesi tek tük ağaç gölgesi olan dümdüz krater ovasına yayılmış. Boynuzları gerçekten öküz boynuzuna ya da mandaya benzeyen bu sakallı hayvanlar zebra ve antiloplarla beraber aynı engin çayırları paylaşıyor. Hayvanat bahçelerinin kafeslerinde gördüğümüz bu hayvanları doğada en doğal halleriyle görmek müthiş keyifli! Zebraların o kadar güzel ve zarif çizgileri, o kadar güzel gözleri var ki ilk günden yüzlerce zebra fotoğrafım oldu. Zebraların dağ zebrası, ova zebrası ve Grevy zebrası olmak üzere üç temel türü olduğunu ve çizgilerinin de farklı olduğunu yerinde görerek öğrenmiş olduk. Bebek zebraların çizgileri kahverengi! Büyüdükçe çizgileri kararıyormuş. Ama kahverengi çizgili zebralar da var. Üstelik zebraların çizgileri birbirlerinden çok farklı! Tam göç dönemi olduğu için gezi boyunca on binlerce zebra gördük, kişnemeye benzeyen farklı ve ilginç seslerini dinledik. Gün içinde sessizce ve neredeyse hiç kıpırdamadan duran zebralar gün batımında sanki huzursuzlardı. Her an bir tehlike beliriverecek gibi endişeyle sürü halinde yer değiştiriyorlardı.


Afrika filleri - Swahilice tembo

Antiloplar neredeyse her yerde, irili ufaklı ve çok çeşitli. Ürkek, çevik ve savunmasız. Onların da gözleri çok güzel. Bizim aracımızın sürücüsü ve rehberi Deo bir yandan Swahili dilinde minik bir sözlük yapmama yardımcı olurken bir yandan da gördüğümüz hayvanları elindeki resimli kitaptan gösterip anlatıyor.
Haftaya toprağın sonsuza kadar aktığı Serengeti ve Masai köyünde buluşmak üzere….

Haftaya devam edecek...

Sonraki Haber