Heykeli dikilen kahraman Mağusa Direnişi’ni anlattı

Rumlar Mağusa’ya 10 bin asker yığmıştı. Mücahit Tabur Komutanı Oğuz Kalelioğlu, emrindeki 250 kişilik kuvvetle 30 gün direndi. “Teslim ol!” teklifini reddeden Kalelioğlu, “Aldığım emri uyguladım.” dedi

Mağusa'daki 30 günlük direnişi yöneten Mücahit Tabur Komutanı Gazi Emekli Kurmay Kıdemli Albay Oğuz Kalelioğlu, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılında duygu ve düşüncelerini Aydınlık ile paylaştı. Kıbrıs’ta hedeflenen noktaya gelindiğini ve bundan sonra en önemli vazifenin bağımsız ayrı bir devlet olarak Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması olduğunu belirten Kalelioğlu, “Sadece Türkler değil Kıbrıslı Rumlar da bu süre içinde Kıbrıs’ta ilk defa huzur ve güvene kavuştular. Çünkü EOKA terör örgütü kendileri gibi düşünmüyorlar diye Rumlardan binlercesini katletmişti.” dedi.

‘ÖĞRETMEN’ KOMUTAN

1945 yılında Artvin’de dünyaya gelen Oğuz Kalelioğlu, 1966 yılında Kara Harp Okulunu bitirerek Topçu Teğmen rütbesiyle TSK’da göreve başladı. 1973 yılında Kıbrıs’a Üsteğmen rütbesinde iken ‘öğretmen’ olarak atandı. Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nda görev yaptı. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Mağusa’da idi. Rumlar asıl çıkarmayı burada bekledikleri için ağırlığı buraya verdiler ve bölgeye 10 bine yakın askeri kuvveti yığdılar.

Mücahit Tabur Komutanı olarak işe el attı ve emrindeki 250 kişilik kuvvetle kaleye koridor açarak şehirde yaşayan 5 bine yakın Türk soydaşımızı buraya topladı. 30 gün süren kuşatmayı ve şiddetli çatışmaları kıt imkanlarla yönetti. 14 Ağustos 1974 tarihinde başlayan İkinci Harekât sırasında Türk Ordusu’nun şehre gelmesiyle kuşatma yarıldı ve Rum birlikler kaçtı. Kaledeki Türkler kurtuldu. Bu üstün vazifeden dolayı Kalelioğlu’nun ismi kahramanlaştı ve heykeli şehre dikildi.

Ayrıca TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile TC. Devlet Üstün Hizmet Madalyası verildi. 1997 yılında emekli oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanlığını yaptı. FETÖ’cülerin açtığı 28 Şubat Davası’nda yargılandı ve bu sırada 18 ay cezaevinde kaldı. Evli ve iki çocuk babası olan Kalelioğlu, Kıbrıs anılarını kitaplaştırdı. Üniversitelerde İnkılap Tarihi dersleri verdi.

‘BURAYA SAVAŞMAYA GELDİM’

Oğuz Kalelioğlu, Mağusa Kalesi’ndeki direniş sırasında yaşananları şöyle anlattı:

“Toplam 250 mevcudumuz vardı. Karşı tarafta ise yaklaşık 10 bin kişilik bir kuvvet vardı. Ellerinde ağır silahlar vardı. Tanklar ve zırhlı araçlar da… BM temsilcisi bir subay bana Rum komutanın ‘teslim ol’ teklifini getirdi. Ben de kararlı bir şekilde, ‘Bizi buraya Türk Devleti, düşmanı çok görünce teslim ol diye göndermedi. Gerekirse çarpışarak ölmemizi emretti. Ben aldığım emri uygulayacağım.’ dedim ve teklifi reddettim.”

Kıbrıs’ta tıpkı İstiklâl Harbi'nde olduğu gibi kapitalizme ve emperyalizme karşı savaştıklarını da belirten Kalelioğlu, “Nispetsiz güçle bizden kat be kat büyük olan düşmanı yendik. Siyonizm ve Helenizm, ulusal devletlerin düşmanı bir ideolojidir. Kıbrıs Türkü, Anavatan'daki gibi şahlanarak bunu başardı. Helenizm’i ezdi. Allah'a şükür, ulusal devlet bilinci ve Atatürk’ten aldığımız güçle bunu kazandık.” değerlendirmesini yaptı.

KKTC’nin bağımsız devlet olarak tanınması gerektiğini de belirten Kalelioğlu, “Kıbrıs’ın bağımsız devlet olarak tanınması konusunda ilk girişimde Pakistan bulunmuştu. Ardından başka devletler de tanıyacaktı. Bu konuda biz de Genelkurmay’da iken temaslarda bulunmuştuk… Siyaseten buna engel olundu. Ama bugün çok müsait bir durum var. Bu konuda kararlı tutum takınırsak Türk Cumhuriyetleri ve birçok ülke tanır. Avrupa ülkelerinden bile tanıyan olur.” dedi.

50. YIL DUYGULARI

Oğuz Kalelioğlu 50. yılda gelinen yeri ve buna ilişkin hissettiği duyguları ise Aydınlık’a şöyle anlattı: “20 Temmuz 1974 günü başlayan Kıbrıs Barış Harekatının 50. yılını TSK ve Türk Milleti olarak sevinç ve gururla kutlayacağız. Aradan tam yarım asır gibi büyük bir zaman geçmesine rağmen Kıbrıs’ta hiçbir çatışma ve katliam olmadı. Bu sürede ne bir Kıbrıs Türk’ü katliama uğradı, ne yerinden göçe mecbur oldu, ne Müslümanların mabetlerine zarar verildi ve ne de insanlar korku ve endişe içinde bulundular.

Kıbrıs Barış Harekâtı yapılana kadar 120 bin nüfuslu Kıbrıs Türk’ü 5 bin şehit ve yaralı vermiş, birçok insan sakat kalmıştır. 30 bin Kıbrıslı Türk göçmen olmuş köyünü, evini ve işyerini terk etmiştir. 103 cami tahrip edilmiş, Kur’an-ı Kerimler yakılmıştır. Kıbrıs Türkleri kendi öz vatanlarında çaresiz, korku ve endişe içinde yaşamak zorunda kalmışlardır.

Sadece Türkler değil Kıbrıslı Rumlar da bu süre içinde Kıbrıs’ta ilk defa huzur ve güvene kavuştular. Çünkü EOKA terör örgütü kendileri gibi düşünmüyorlar diye Rumlardan binlercesini katletmiştir.

15 Temmuz 1974’te Nikos Sampson darbesi ile 6 bin Makarios yanlısı Rum’u, EOKA’cılar ve RMMO katletmişti. Halbuki Kıbrıs’ta BM Barış Gücü vardı. Niçin bu katliamlara ve bu kargaşaya mani olmuyordu?

Çünkü ölen insanlar umurunda değildi. Barış Gücü Kıbrıs’a bir turist gibi gelirdi. Bütün bu kargaşa ve katliamları Türk Ordusu önlemiş ve 50 yıldır Kıbrıs’a huzur ve güven gelmiştir. Artık Türkiye ve dünya için Kıbrıs problemi yoktur. Yunanların Kıbrıs’ı ENOSİS yapma yani Yunanistan’a ilhak etme planları ve hedefleri de bozulduğu için Yunanistan’ın Kıbrıs problemi olabilir.

Türk kamuoyu bu gerçekleri hatırlayarak, Kıbrıs Barış Harekatının neler getirdiğini bilirse, zaferle biten harekatın önemini ve 50 yıl geçmesine rağmen ne kadar faydalı bir sonuç sağladığını görebilir.”

ADA’YA MÜDAHALE EDİLMESEYDİ

Kalelioğlu, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın zamanında yapılmasıyla çok önemli kazanımların elde edildiğini belirterek harekatın yapılmaması halinde yaşanacakları şöyle anlattı:

1- Kıbrıs Türk toplumu, Girit’te olduğu gibi kendi vatanlarında katliama uğrar ve 1571’den beri var olan Kıbrıs Türklüğü yokedilirdi.

2- Yunanistan, Türkiye’yi Batıdan ve Güneyden tamamen kuşatarak, Türkiye’nin denizlere açılmasını önlerdi.

3- Yunanistan’ın Türkiye üzerindeki ihtirası ve Megali İdea hedeflerine ulaşma arzusu dizginlenemezdi.

4- Türkiye’nin garantör ülke olarak üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmemesi ve harekâtı yapmaması, dünya kamuoyunda Türkiye’ye duyulan güveni ve saygınlığı yok ederdi.

‘MÜKEMMEL PLANLAMA’

Gazi Albay Kalelioğlu, Barış Harekatı’nın çok iyi planlandığını ve cesaretle uygulandığını belirterek şunları söyledi: “Kıbrıs Barış Harekâtı tam bir zaferdir. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimizin, her hava ve arazi şartlarında milletinin verdiği görevi canı pahasına en iyi şekilde yaptığının bir örneğidir. Bu harekât bir deniz aşırı harekattır. Mükemmel planlanmış ve cesaretle icra edilmiştir. Kıbrıs’ta merhum Rauf Denktaş ve iki arkadaşının kurduğu Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), TSK Ada’ya çıkıncaya kadar, Kıbrıs Türkünün can ve mal güvenliğini korumuş, kantonalTürk bölgelerini elde tutarak, TSK’nın harekâtını kolaylaştırmıştır.

EOKA lideri NikosSampson darbeden sonra Atina’da cezaevinde yazdığı hatıralarında “Biz Grivas’la EOKA yeraltı örgütünü kurduk ve İngilizleri yenerek Ada’dan çıkarttık. Ancak Türklerin kurduğu TMTde bizi yendi.” diyerek TMT’nin gücünü kabul etmek zorunda kalmıştır. TMT Kıbrıs Türklerinin Kuvayı Milliye teşkilatıdır.

Fedakâr Türk subayları, hiçbir garanti istemeden düşman içine girmiş Kıbrıs Türkünü bin bir mahrumiyetler ve işgal şartları altında yetiştirerek birer savaşçı mücahit yapmışlardır. Bu mücahitler de üstün düşmana karşı bölgelerini kahramanca savunarak Türk olduklarını, vatanları için canlarını vermeye hazır olduklarını bütün dünyaya ispat etmişlerdir.

Kıbrıs Barış Harekatının 50. yıl dönümünü şeref ve gururla kutlarken aziz şehitlerimizi, vefat eden gazilerimizi rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize sağlık ve ömürler diliyorum. Kıbrıs Türk Devletinin ve Barış Harekatının nice 50’nci yıllara ulaşmasını temenni ediyorum.”

Sonraki Haber