Örgütlü İşçinin zaferi
Zerrin ÖZTÜRK
Osmanlı Hükümeti, Anadolu ve Rumeli Demiryollarında, Yedikule Gazhanesi’nde, sonra İstanbul Reji Fabrikasında iş bırakma eylemlerinin artmasından dolayı, güvenlik nedeniyle, II. Meşrutiyet’in ilanından 2,5 ay sonra 8 Ekim 1908’de“Tatîl-i Eşgâl Cemiyetleri Hakkında Kanûn-ı Muvakkat”ı çıkarmıştır.
1909 yılı içerisinde Meclis-i Mebusân ve Meclis-i Ayân’da yürütülen görüşmelerin sonunda, yapılan değişikliklerle Tatîl-i Eşgâl Kanunu kabul edilmiş ve bu düzenleme, 8 Haziran 1936 tarihinde TBMM’nde 148 maddelik “İş Kanunu” kabul edilene kadar 27 yıl yürürlükte kalmıştır.
SENDİKALAŞMA HAKKI
İş ve emek için kanun çıkarılalı 88 yıl oluyor. Emekçi, 1960 Anayasası ile sendikalaşma hakkını kazandı. Ancak, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi hareketleri ve hak taleplerinin tırpanlanması gecikmedi, 12 Mart 1971 muhtırası ve darbesi geldi.
1984’te Özal hükümetinin özelleştirme politikalarıyla ve değiştirilen İş Kanunuyla, işçinin kazanılmış haklarında geriye doğru gitmeye başladık. Sendikalı işçi sayısında azalma, yani işçinin örgütlülüğünde zayıflık büyüdü. Taşeron işçilik, sözleşmeli personel düzenlemesi, emekçileri işsizliğe ve önemli hak kayıplarına uğrattı.
Bugün de katlanılmaz geçim zorluğu, hayat pahalılığı, bunların dayattığı sosyal çöküntü ve bunalım, örgütlenememiş işçinin, çiftçinin, emeğiyle geçinen üretim güçlerinin canına yetmiştir. Emekçiler örgütlenerek zorlukları aşabilmek üzere sendikalaşmaya, örgütlü güç olmaya yeniden dönüyorlar.
Sendikal örgütlenmede, doğru sendikada birleşmek sendikalaşmanın kendisi kadar önem taşır. Ayrıca, emekçilerin doğru siyasi örgütlülüğü, emeğin haklarını savunan, emekçinin doğrudan temsil edildiği bir siyasi iktidarı da belirler.
SEÇİMLERİMİZ KADERİMİZİ BELİRLİYOR
Türk-İş İşçi Konfederasyonu Genel Başkanı Ergün Atalay, Türkiye nüfusunun yüzde 60’ını oluşturan emekçilerin TBMM’de temsil edilmediklerini açıkladı. Bu, milletin var eden, üreten, askere giden, vergi veren, çalışıp yaratan büyük gücünün sözü, sesi TBMM iradesi içinde yer almıyor, demektir.
Seçimlerimiz kaderimizi belirliyor. Kadınlar, çalışma hayatında örgütlü olmanın gücüyle nasıl başarıyorlarsa, Türkiye’nin aydınlık geleceğine ilerlemeyi de örgütlü siyasi mücadele ile başaracaklardır.
Çünkü sendikalı olmak yetmez. Emekçiye sahip çıkan, kamuculukta ve devletçilikte programıyla siyasetini ortaya koyan, programını eylemleriyle kanıtlayan bir siyasi partide örgütlenmeliyiz.
SİYASİ KUVVETE İHTİYACIMIZ VAR
Ekmeğimizi, emeğimizi, ürünümüzü, topraklarımızı “Vatan” kılan bütün değerlerimizi azimle ve cesaretle sahiplenen, Atatürk Devrimi’ni tamamlayacak yılmaz bir siyasi kuvvete ihtiyacımız var. Vatan Partisi, tüm gücüyle 50 yıldır bütün emperyalist Batı’nın kuşatmalarına göğüs gerdi. Bugün Vatan Partisi, emeğin gerçek değerini bulmasını isteyen her vatandaşın, kadının, gencin yol göstericisidir, bir Kutup Yıldızıdır.
Sendikada örgütlenmek ilk işimizdir. Ekonomik taleplerimiz için sendikalı, ekonomik ve siyasi iktidarımız için ise partili olmalıyız. Geç kalmadan Vatan Partisi’nde birleşerek, omuz omuza vererek hep birlikte emeğin, emekçinin, alın terinin güçlü iktidarını kuralım.
Örgütlü işçinin, üreticinin zaferinin ayak sesleri duyuluyor. Polonez işçileri zafere yaklaştınız.
Cumhuriyetimizin yolunu açan 30 Ağustos Zaferimizin 102.yılı hepimize kutlu olsun. Vatan ve emek mücadelesini birleştirerek geleceğimizi yeniden tam bağımsızlık ekseninde kuracak bütün yiğit emekçilerimize ve kararlı kahraman kadınlarımıza selam olsun!