Yangın Ekolojisi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Neyişçi: STK’larla ortak çalışılmalı

Orman içinde eskiden sadece orman köylülerinden söz ediyorduk şimdi HES sahipleri, işletmeciler, turistik tesisler, ikinci konutlar, çöp alanları var. O kadar çok var ki ormanlar delik deşik oldu. Bütün bunların hepsinin orman yangınlarına karşı duyarlı hale getirilmesi gerekiyor

Hava sıcaklıkları arttı. Orman yangınları yeniden gündeme geldi. Haziran ayının başında Antalya başta olmak üzere, Çanakkale, Denizli, Manisa ve Muğla’ da çıkan yangınlar, diğer alanları da etkisi altına almaya başladı. Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Yangın Ekolojisi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Neyişçi ile orman yangınlarını, nedenlerini ve önlemleri konuştuk.

Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

- Yangın sezonu başladı. Yangınların nedenleri tam olarak belirlenebiliyor mu?

Yangın sezonu diye bir sezondan söz ediyoruz. Küresel iklim değişikliği diyerek sezon, mayısın başına çekildi ama genel olarak haziran ayından başlayıp ekim ayının sonuna kadar süren önemli bir dönem. Nedeni de havaların sıcak geçmesi. Sıcak, Akdeniz kuşağında bitkilerin nem kaybına neden oluyor ve böylece daha kolaylıkla yanmaların alt yapısını oluşturuyor. Çanakkale’de orman yangınlarının çıkışı rüzgâr etkisiyle. Muğla’da büyük ölçüde ana kayayla ilgilidir. Çünkü orada geniş bir peridiyodik ana kaya var. Onun içlerindeki ormanların yanma karakteristikleri farklıdır. Akdeniz Bölgesi’nde de özellikle kuzeyden gelen kurutucu poyraz duyarlılığına açık olan yerlerde yangın daha çok çıkar. Ege Bölgesi’nde genel olarak dağların denize dik olmasından kaynaklanır. Dağların aralarında verimli tarım alanları vardır. Buralarda insan orman ilişkisi fazla ve o nedenle en çok yangınların çıktığı yer burasıdır. Orman Genel Müdürlüğü’ nün istatistiklerini incelediğiniz zaman orman yangınlarının yüzde 90’ı insan. Türkiye’de değil dünyada da aşağı yukarı bu rakamlar var. Bazı yerlerde doğal nedenler dediğimiz yıldırım daha yüksek olabilir.

UZMAN KADRO YOK

Esas ilginç olan şey Orman Genel Müdürlüğü’nün insanlar konusunda yani yüzde 90’ı insanlar tarafından çıkarılan yangınlarda insana fazla yatırım yapmamış olmasıdır. Bütçelerinde de bunu çok rahat görebilirsiniz. Daha ilginç bir şey söyleyeyim, Türkiye’de orman yangınlarının yüzde 90’ı insanlar tarafından çıkarılıyor. Ama bu yangınların yüzde 50’sinin nedeni bilinmiyor. Çünkü Orman Genel Müdürlüğü, çıkan yangınların hangi nedenlerle çıktıklarını inceleyecek uzman kadrolar yetiştirmiş değil. O yangınla ilgilenen bölge şefi ya da işletme müdürü oradaki boş haneyi doldurmak için kendi deneyimine, gözlemine ve duyduklarına bağlı olarak yazıyor. Oysa aynen kriminal bir olay gibi bir dedektif gibi, yangının nedenini bulabilecek ekiplerin bugüne kadar yetiştirilmiş olması bugüne kadar binlerce raporun hazırlanmış olması gerekirdi.

DİRENÇLİ ORMAN MODELİ

- 2 yıl önce Manavgat’ta büyük bir yangın çıktı. Ardından yapılan çalışmalar, ağaçlandırmalar ne durumda?

O yangından ne kadar ders çıkardık. Bu çok ciddi bir soru ve Orman Genel Müdürlüğü’nün üzerinde durması gereken bir soru. Bununla ilgili değişik raporlar yazıldı. Yangına dirençli orman kurma diye bir kavram geliştirilmişti. Acaba orada diktiğimiz fidanlar, 15 sene sonra 20 sene sonra bilemediniz 30 sene sonra yanacaklar mı? Ben bu iddiadayım ve bu görüşteyim. Çünkü orman yangınlarına dirençli bir orman kurma modeli orada denenmedi. Orman yangınlarımızın çoğu 30 sene önce 20 sene önce ağaçlandırılmış alanlarda çıkıyor. Bunun oranı yüzde 70. Bu da yeni kurduğumuz ormanların, yangınların çoğuna karşı dirençli olmadığının bir kanıtıdır.

ORMAN-İNSAN İLİŞKİSİ

- Yangınlara karşı ne gibi önlemler alınmalı, nelere dikkat etmeliyiz?

Ormancılık disiplinler arası bir konudur. Orman içinde eskiden sadece orman köylülerinden söz ediyorduk şimdi HES sahipleri ve işletmecileri var, turistik tesisler, ikinci konutlar var, çöp alanları, belediyelerin değişik amaçlarla kullandığı alanlar var. O kadar çok var ki ormanlar delik deşik oldu. Bütün bunların hepsinin orman yangınlarına karşı duyarlı hale getirilmesi gerekiyor.

İnsanlar ve ormanlar arasındaki ilişkiyi yasakla, kavgayla, nefret üzerinden geliştirmek değil dostluk ve sevgi üzerinden geliştirmek gibi çok önemli bir sorumluluğumuz da var. Bunu başarmak öyle kolay bir iş değil. Ormanların insanlar üzerindeki etkisini en yüksek dereceye çıkarmak temel politika olması lazım ki insanlar kendiliklerinden orman yangınlarını ve ormana olacak herhangi bir zararı engellemekte istekli, kararlı ve gönüllü olabilsinler. Bu maalesef yapılmıyor. Yasaklarla işte anız yakmak yasak, mangal yakmak yasak, ormana girmek yasak bunlar ister istemez insanla orman arasındaki ilişkiyi olumsuzlaştırıyor. Orman yangınlarının artmasında en az küresel iklim değişikliği kadar etkili bir şey bu.

STK’LARA BİLGİ AKTARILMALI

- Sivil toplum örgütleriyle ortak çalışma yapılıyor mu?

Eğer orman yangınlarını en düşük seviyeye indirmek istiyorsak Orman Genel Müdürlüğü’nden Sivil Toplum Kuruluşları (STK)’na bilgi aktarılması, ortak çalışma alanlarının açılması gerekiyor. Orman Genel Müdürlüğü, sivil toplumla iletişimde başarısız oluyorsa toplum bunu zorlamalı. İnsanların desteğini almadan yüzde 90’ı onlardan kaynaklanan bir doğal afeti başarıyla yönetebilmek kolay bir iş değil. Yani top halkta, devlet daireleri bu konuda çok isteksizler. Bunu senelerden beri görüyoruz.

Sonraki Haber