Oslo’da ‘ölüyü diriltme’ görüşmeleri

PKK ile 'açılım' sürecini örgütleyen ekip içinde yer alan Democratic Progressive Institute (Demokratik Gelişim Enstitüsü), 'açılım' sürecini yeniden başlatmak için yoğun bir faaliyet yürütüyor.

PKK’nın İngiltere Temsilciliği olarak tanınan Demokratik Gelişim Enstitüsü’nü önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ziyaret etti. Bu ziyaretten üç ay sonra da AKP’nin “açılım” sürecini yürüten ekip içinde yer alan eski bakanlardan Taner Yıldız, Mehdi Eker ve Efkan Ala, aynı kuruluşla görüştü. Görüşmede “açılım” sürecinin ele alındığı öğrenildi.

AKİL’ ADAMLAR

Bu ziyaretlerden sonra haftasonu ilginç bir gelişme daha yaşandı. “Açılım” sürecinde “akil adamlar” olarak Türkiye’yi dolaşan ve “açılım” konusunda halkı ikna etmeye çalışan, ancak Vatan Partililerin protestoları nedeniyle zor anlar yaşayan ekip, Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün organizasyonu ile Oslo’da yapılan “Zor Zamanlarda Kapsayıcı Bir Diyaloğu Güçlendirmek” başlıklı toplantıya katıldı.

BATI TÜRKİYE’Yİ ‘AÇILIM’A ZORLUYOR

25 Mayıs günü yapılan toplantıya katılan ve haftasonu Türkiye’ye dönen “akil adamlar”(!) arasında Kadir İnanır, Kezban Hatemi, Oral Çalışlar, Tarık Çelenk, Öztürk Türkdoğan, Vahap Çoşkun, Mehmet Emin Ekmen, Fuat Keyman, Nihal Bengisu Karaca ve Fazıl Hüsnü Erdem’in yer aldığı öğrenildi. Toplantıya, eski Güney Afrika Devlet Bakanı ve barış sürecinin başmüzakerecisi Roelf Meyer ve Filipinler Devlet Başkanı’nın eski başdanışmanı ve eski bakan Teresita Quintos-Deles da katıldı.

Toplantı ile ilgili olarak Aydınlık’ın ulaştığı bir kaynak, Batı’nın “açılım” sürecinin yeniden başlatılması konusunda Türkiye’yi sıkıştırdığını belirterek, “İngiltere’de faaliyet gösteren ve PKK’ya yakınlığı ile bilinen Demokratik Gelişim Enstitüsü bu işin organizasyonunu yapıyor. Geçmişteki açılım sürecinde de rol almış olan bu örgüt ABD ve İngiltere tarafından açıkça destekleniyor. Son dönemde iktidar ve ana muhalefet partisiyle temasa geçmişlerdi. Şimdi açılım sürecinin ‘akil adamları’ ile buluştular. Türkiye, ekonomik sıkışmışlığından da yararlanılarak yeniden tehlikeli bir sürece zorlanıyor” dedi. Seçim öncesinde artan faaliyetlerin arkasında uluslararası istihbarat örgütlerinin bulunduğunu ifade eden kaynak, Türkiye üzerinde hesap yapanların hesaplarından vazgeçmediğini, Suriye’de Fırat’ın doğusunda oluşturulan durumun da Türkiye’yi tehdit amacı taşıdığını vurguladı.

UMUTLARI RUSYA-İRAN İLİŞKİSİNİN BOZULMASI

Oslo’da 26 Mayıs’ta gerçekleşen Akil Adamlarla ilgili açılım toplantısı için Ali Bayramoğlu’nun da bir rapor hazırladığı öğrenildi. “Türkiye’de siyasetin topografyası” başlıklı “Democratic Progress Institute için hazırlanan raporda, Kürt açılımının yeniden başlaması için Türkiye’nin Rusya ve İran ile oluşturduğu eksenden uzaklaşmasıyla açılabileceği vurgulandı.

Ali Bayramoğlu tarafından hazırlanan metinde Türkiye’nin özellikle Kürt politikası ABD ile ilişkileri ve Ortadoğu’daki tutumuna ilişkin bilgiler yer aldı. AKP’nin popülist bir politika uyguladığının altı çizilen raporda, son yıllarda özellikle Türkiye’nin açılıma bakışı tartışıldı.

Raporda, Türkiye’nin sağ ideolojiye doğru kaydığı, Suriye topraklarında yürütülen askeri harekatların da bu ideolojileri beslediği özellikle milliyetçilik kavramının daha çok benimsenmeye başladığına işaret edildi.

Ankara’nın iç siyaset bakımından “Kürt siyasi hareketinin”, “meşru” ve “yasal” temsilcilerine yönelik ağır ve sistematik bir baskı yürüttüğü ileri sürülen raporda, “Bu yolla Kürt siyasi alanı kriminalize edilmekte ve imha etme derecesinde daraltılmaktadır” ifadesine vurgu yapıldı. Ankara’nın söylemlerinde Kürt siyasetçilerine terörist veya terörist zanlısı muamelesi yapıldığı belirtilen raporda, Erdoğan’dan sözlere atıflar yapıldı. Ankara’nın bölge politikalarına da değinilen raporda Türkiye’nin İran ve Rusya ile birlikte bölgede inisiyatif aldığı, ABD ile de ilişkilerin gerildiği belirtildi. Nesnel bilgilere de yer verilen Ali Bayramoğlu’nun hazırladığı metnin sonunda Ankara’nın “Kürt politikasının” yapısal bir dönüşüm mü yoksa konjonktürel bir durum mu olduğu sorusu yanıtlanmaya çalışıldı.

Buna göre, “Kürt hareketinin” seçimlerde barajı geçip parlamentoya gireceği ve daha güçleneceği, yerel seçimlerde kayyum atanan birçok yerde yeniden “Kürt politikacıların” kazanacağı ve güçlerinin artacağı bunun da Kürt siyasi hareketini yeniden sahaya çıkaracağı belirtildi. Raporda, Türkiye’nin Rusya ve İran ile ortaklığının bozulması umudunun ifade edilmesi dikkat çekti. Sonuç bölümünde özetle şu vurgular yapıldı:

OPERASYON İMKANI DARALMIŞ!

“Türkiye ve PYD, aralarındaki sorunlara rağmen, ABD’nin bölgede vazgeçmek istemeyeceği iki müttefik olarak tebarüz ediyorlar. ABD, Türkiye ve PYD arasındaki şu an itibariyle en sıcak konuyu oluşturan Menbiç, önümüzdeki dönemde bu denge politikasının yansıdığı bir alan olabilir. Rusya ise Türkiye ve PYD ilişkin olarak genel çerçevede bir denge politikasını korumayı biliyor. “Türkiye askeri meydan okuma konusunda imkanlarının sınırına gelmiş bulunuyor, Bu verilerin, bölgede Kürt varlığı konusunda pazarlık, uzlaşma ve siyaset kapısını zorlaması ihtimalini, hatta zorunluluğunu hafife almamak gerekir. Ankara bunu tercih edecek bir noktaya gelebilir.

TÜRKİYE DENGE SAĞLAYAMAZMIŞ!

“Ortadoğu’da iki büyük cephe oluşuyor. Bir tarafta ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve Suudi Arabistan var. PYD bu grubun şimdiden parçası kabul ediliyor. Diğer tarafta ise Rusya, İran ve Suriye bulunuyor. Kürt meselesinde kendisine yol açmak için Batı kampından uzaklaşan, Rusya ile İran’a yakınlaşan NATO üyesi ve AB adayı Türkiye, artan gerilim ortamında bu çelişkiyi yönetme, hatta dengede tutma imkanlarına sahip değil. Kaldı ki Rusya ve İran ilişkileri de tümüyle fayda merkezli ve kırılgan. Sonuç olarak Türkiye’nin bölge politikası sürdürülebilir nitelikte değil. Bu koşullarda Türkiye’nin önünde 2011-2015 evresinde olduğu gibi büyük yalnızlaşma ve zemin kaybetme riski bulunuyor. Bu riskler gerçekleştikleri anda Türk iç siyasetine üzerinde keskin etkilerde bulunabilirler. Bu etki çatışmalara yol açabileceği gibi, en azından Kürt sorunu açısından siyaset kapısını tekrar zorlayabilir. Sonuç olarak, çeşitli ihtimalleriyle 2019 üçlü seçimleri, seçimlerle birlikte Kürt siyasi alanının kısmen açılması, bölgede değişen dengeler, Ankara’nın askeri hareket alanının daralması, dış politika çelişki ve tıkanıkları Türk siyasetini etkileme gücüne sahiptir.”

Sonraki Haber