Osmanlı Türk değil miydi? Çarpıcı açıklama...
'Tarihçilerin Kutbu' olarak nitelendirilen Halil İnalcık, 'Osmanlılar Türk müydü?' sorusunu yıllar önce yanıtlamıştı. Peki Osmanlı Türk değil miydi? Osmanlılar aslında Oğuz boyundan gelmiyor mu? En büyük Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık, iki kitabında bu konuyla ilgili çarpıcı ayrıntılara yer veriyor
600 yılı aşkın süredir dünyaya adından söz ettiren bir devlet olan Osmanlı, 16. yüzyıla doğru dünyanın en güçlü imparatorluğu hâline geldi.
Ancak dünyada gelişen şartlar ve uluslaşan bir halkın iç dinamikleri neticesinde yerine modern Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız bir devlet olarak siyasal düzlemdeki yerini aldı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan tarih ve dil çalışmaları, Türk tarihinin yalnızca Osmanlı hanedanlığı saltanatıyla sınırlandırılmasına karşı mücadele verdi. Buna göre Türk tarihi, Osmanlı'dan çok daha öncesine, bin yıllara dayanıyordu.
Günümüzde ise çoğu siyasi oluşumlar, Osmanlı Devleti'ni, cumhuriyetle hesaplaşma anlamında ele alıyor ve 'Yeni Osmanlıcılık' dediğimiz fakat özünde emperyalist hegemonyaya hizmet eden bir ideolojik sembol olarak kullanıyor. Hatta daha ileri giderek, cumhuriyetin Osmanlı'ya karşı bir 'ihanet şebekesi' olarak yaftalıyor.
Fakat dünyanın hemen bütün milletlerinin teslim edeceği bir hakikat ki, cumhuriyet, yok olmakta olan bir halkı yeni çağa bir 'ulus' olarak taşımayı başarmış en güçlü devrim hareketinin nişanesi olarak tarih sayfalarına geçiyordu.
OSMANLILAR TÜRK MÜ?
Gel gelelim yıllardır tartışılan bir konu var ki, üzerinde birçok manipülasyona girişilerek siyasi çıkarlara alet ediliyor. O konuysa, Osmanlı hanedanının Türk olup olmadığı meselesi... Peki gerçekten Osmanlılar Türk müydü?
Cumhuriyetin özgürleştirdiği eğitim sisteminden geçen 'Tarihçilerin Kutbu' olarak anılan Halil İnalcık da bu konu hakkında saygın bir araştırmaya sahip.
İş Kültür Yayınları’ndan çıkan “Has-bağçede ‘ayş u tarab” kitabında İnalcık, Osmanlı hanedanının soyunun Oğuz Türklerinden geldiği fikrini reddediyor.
II. MURAT SOYUNU NEDEN TÜRKLERE BAĞLADI?
İnalcık, söz konusu iddianın II. Murat emriyle, Yazıcı Ali tarafından kaleme alınan Oğuzname’ye dayandığını yazan İnalcık; “Osmanlı hanedanının Kayı boyundan gelmiş olmaları dolayısıyla tüm Türk ve Tatarlar arasında hanlığa en çok hakkı olan hanedan olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır” diyor.
İnalcık, II. Murad’ın kendi soyunu Oğuz Han’a bağlamaya ihtiyacını neden duyduğu sorusuna ise, bunun bir siyasi tepki olduğu yanıtını veriyor.
Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre, Timurluların Osmanlı sultanını bağımlı tutma girişimleri; Osmanlılarda Oğuzculuk akımın ortaya çıkmasının başlıca nedeni:
“Oğuzculuğun gerçek tarihi-siyasi arka planı, Timur ve oğlu Şahruh’un Anadolu Türkmen beyleri ve Osmanoğulları üzerinde egemenlik iddiasına karşı Oğuz Han şeceresinin benimsenmesidir”.
Öte yandan 'Atatürk ve Demokratik Türkiye' kitabında Prof. Dr. İnalcık, Türk ve Moğol hanedanların hükümranlık sağlamak için kendilerinin soyunun Oğuz boyundan geldiğini öne sürdüklerini, bunun ise hakanlık için bir koşul olduğunu ifade ediyor:
Tüm Türk-Moğol hanedanları, soylarını ilk büyük Kağan (Hakan) Oğuz Han'a bağlarlar; bu, egemenliğin meşruluk koşuludur. Bu kural, hükümdarın mutlaka han soyundan gelmiş olması şartıyla ilgilidir. Osmanlı hanedanı, II. Murat döneminde ortaya çıkan bir iddiaya göre, Oğuz'un büyük oğlu Günhan'ın oğlu Kayı Han'dan indiklerini iddia etmişlerdir.
ORTAYLI: OSMANLI YOK, TÜRK MİLLETİ VAR
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı ise, 2018 yılındaki bir konferansında "Osmanlı demek bir millet değildir. Böyle insanlar var, 'Osmanlı Milleti, Türk Milleti' diyor. Aklınca çok ileri yorum yapıyor. Böyle bir saçmalık olmaz. Osmanlı diye bir millet yok. Osmanlıca diye bir dil yok" demişti.
Ortaylı, konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:
Türkiye Cumhuriyetini kuranlar tamamen Osmanlı Devleti’ndendir, aydan inmemişlerdir. Osmanlı demek bir millet değildir. Böyle insanlar var, ‘Osmanlı Milleti, Türk Milleti’ diyor. Aklınca çok ileri yorum yapıyor. Böyle bir saçmalık olmaz. Osmanlı diye bir millet yok. Osmanlıca diye bir dil yok. Sarayda yazan, çizen memurlar, maliyede yazan, çizen memurların herhalde konuştukları dilin sokaktaki insanla alakası olmaması gerekir. Yani o dille gazetede yazı yazmaya kalksan gazete satmaz, o dille roman yazarsan hiç kimse okumaz. Mümkün değil. Osmanlı’da zaruriyetten dolayı bürokrasinin geliştirdiği bir şey.