Otomotiv sektöründen 'çevre dostu üretim' hedefi

15 yıldır ihracat lideri olan otomotiv endüstrisi, Paris İklim Anlaşması'nı onaylayan Türkiye'nin çevre dostu üretiminde de öncü olmayı hedefliyor.

AB Komisyonu tarafından 2019'da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakat eylem planı kapsamında, 2050'ye kadar karbon salınımların en az seviyeye indirme hedefine, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) de hazırladığı "Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm Ur-Ge Projesi"yle katkı sağlıyor.

Birlik, Ur-Ge projesiyle katılımcı firmaların 2026'daki "sınırda karbon" düzenlemesiyle ortaya çıkacak yükümlülüklere hazır olmasını planlıyor. Bu kapsamda, ilgili eğitimlerin yanı sıra sektör temsilcilerine mentorluk yapılması projenin amaçları arasında yer alıyor.

'OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE YEŞİL DÖNÜŞÜM UR-GE PROJESİ'

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, Paris İklim Anlaşması'nın Türkiye tarafından onaylanmasıyla Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın daha önemli hale geldiğine dikkat çekti. Çelik, bu anlaşmada belirli geçiş dönemlerinin olduğunu aktardı.

Otomotiv sektörünün ana pazarının AB ülkeleri olduğunu, hem Paris İklim Anlaşması'nın hem de Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın sektör açısından ayrı bir öneme sahip olduğunu ifade eden Çelik, şunları söyledi:

"Yeşil Çevre Mutabakatı'nın içinde 2050'de karbon nötr hedefi var. 2023-2026 bir geçiş dönemi olacak. Bu dönemde hazırlıklar yapılacak. 2026'dan itibaren karbon ayak izi ölçümlemesinde çıkan sonuçlarla Avrupa'ya ihracat yapan sektörler ve ülkeler, sınırda karbon düzenlemesi gibi bir gerçekle karşı karşıya kalacak. Bunun belirli mali yükümlülükleri olacak. Sınırda karbon düzenlemesi 2026 itibarıyla yükümlülük getiriyor. Birlik olarak bu bağlamda 'Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm Ur-Ge Projesi' başlattık."

UR-GE PROJESİNİN İLK AMACI FİRMALARA REHBERLİK ETMEK

Sınırda karbon düzenlemesi öncesinde yapılması gereken birçok faaliyet olduğuna değinen Çelik, proje kapsamında karbon ayak izinin ölçümü, eksikliklerin tespit edilmesi ve bu eksikliklerin nasıl giderileceği gibi konularda çalışmalar yapacaklarını anlattı.

Çelik, Ur-Ge projesinin ilk amacının firmalara rehberlik etmek olduğunu vurguladı.

"Ur-Ge projesinde 15 firma var. Bu proje tamamlandıktan sonra ikinci, üçüncü Ur-Ge projelerine devam edeceğiz. Çünkü sektörümüz çok büyük ve birçok ihracatçı firma var. Bu proje, diğer projelere de rehberlik edecek bir çalışma olacak. Bu projeyle katılımcı firmaların 2026'da sınırda karbon düzenlemesiyle ortaya çıkacak yükümlülüklere hazır olmasını sağlayacağız. Bununla ilgili eğitimler verilecek, mentorluk yapılacak, eksiklikler tamamlanacak. Karbon ayak izi ölçümü, bu proje kapsamında oluşturulan bütçeyle yapılacak. Ur-Ge projesine katılan firmaların problemin tespiti ve çözümüyle ilgili yapacağı her adıma devletimizin yüzde 75'lik mali desteği olacak. Yüzde 15'ini de biz birlik olarak karşılıyoruz. Ur-Ge projesindeki katılımcı firmalara sadece yüzde 10'luk bir maliyet oluşacak. Burada önemli olan eksikliklerin tespit edilmesi. Aynı zamanda firmaların karbonla ilgili çıktılarının ölçülmesi üzerine bir çalışma olacak. Oluşacak bütçeyi devlet teşviki ve birliğin kaynaklarından sağlayabileceğimizi düşünüyoruz."

'SEKTÖR OLARAK ÖNCÜ OLMAK ADINA BİR MİSYONUMUZ VAR'

Karbon ayak izinde birçok unsurun göz önünde bulundurulduğunu dile getiren Çelik, ürünün üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, ürünün taşınmasında (navlun) taşıyan aracın kullandığı yakıtın fosil yakıt olmaması gerektiği gibi konulara dikkat edildiğini aktardı.

Çelik, otomotiv sektörünün 2026 yılındaki sınırda karbon düzenlemesinde öncelikli olarak vergi konulan sektörler arasında olmadığını hatırlatarak şunları söyledi:

"Buna rağmen biz bu çalışmaları yapıyoruz. Tabi bu dinamik bir süreç. Yeşil Mutabakat çerçevesinde belki bu sektörler güncellenebilir. Biz Türkiye'de bu dönüşüme adaptasyon noktasında en önde gelecek sektörlerden biri olacağız. Yenilikçi olan teknolojilere adaptasyonumuz nasıl hızlı olduysa yine iklim ve ekolojik dengesizliği ortadan kaldıracak her türlü projeye sektör olarak öncü olmak adına bir misyonumuz var. Bu sürece adaptasyonumuzda sorun olacağını düşünmüyorum."

Sonraki Haber