'Oyunu izledikten sonra bir de çorba için'

Süheyl ve Behzat Uygur kardeşler tiyatro seyircisine tavsiyelerde bulundu. Oyunu izledikten sonra 'çorba da için' diyen ikili, eskiden izlenilen oyun hakkında sohbet edildiğini hatırlattı.

Geleneksel Türk Tiyatrosuna 65 yıl emek veren, sevilen ve kendi ekolünü oluşturan Nejat Uygur ile oyuncu Necla Uygur'un 5 çocuğundan ikisi Süheyl ve Behzat Uygur, kendi kanatlarıyla uçarak 30 yılı aşkın süredir “Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu”nda sahnenin tozunu yutuyorlar.

İkili, salgın öncesi, babalarının yıllar önce sahneye koyduğu "Süt Kardeşler" oyununu sanatseverlerle buluşturuyordu. Pandemi döneminde "Hey Gidi Günler- Şarkılı İnteraktif Komedi" oyununu sahneye koyan Uygur kardeşler, tiyatroyla geçen yaşamlarını, 32. yılını kutladıkları Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosunu anlattı.

Süheyl Uygur'un “ders” denilince aklına 13-14 yaşları geliyor. Uygur, “ben de tiyatrocu olmak istiyorum” deyince babası “Önce insan olacaksın, sonra tiyatrocu olacaksın” diyor. Süheyl Uygur, Genç Uygurlar Tiyatrosunun kuruluşunu şöyle anlatıyor:

"Çevre Tiyatrosu’nda oynarken babam, pazartesi veya salı günleri oyun oynanmazdı. Behzat, Süha filan oturduk konuştuk, biz kendi tiyatromuzu kursak ne olur? Baba ile anne hayattayken daha sağlam basacaksınız çünkü yere. Çünkü ülkede tiyatro yapmak hala çok zor. Babamıza gidip, 'Baba biz repo günleri tiyatro yapmak istiyoruz' dedik. 'Tabii ki yapabilirsiniz' dedi. O zamanlar Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu değildi. Yaşlarımız daha genç olduğu için ‘Genç Uygurlar’ Tiyatrosu idi. Ne yapalım, derken, babamın yıllar önce oynadığı daha sonra ‘Bazıları Musakka Sever’ diye oynanan, 'Gel de Borusunu Öttür’ oyununu seçtik Behzat ile. Oyunun ismini babam koydu, ‘Boynuz Kulağı geçer’ diye. Oyunu da babam yönetti. Çok da güzel bir oyun olmuştu. 30 sene oldu demek ki. Bak ne kadar çabuk geçiyor zaman."

'BİR TANE NEJAT UYGUR VAR'

Süheyl Uygur, sosyal medya üzerinden “Babanızın yerini dolduramazsınız” yorumları yapıldığını söyledi. Uygur, “Nejat Uygur zaten bir tane. Gazanfer Özcan, Metin Akpınar ilk aklıma gelenler, bir tane. Behzat ve ben kendi mahallemizde babayı, anneyi utandırmadan elimizden geldiğince güzel şeyler yapmaya çalışıyoruz ki bugüne kadar öyle oldu” diye konuştu.

'ASLA İLTİMAS GEÇMEDİ'

“Peki boynuz kulağı geçerken yine de babanızın ekolünü, güncel bir dil yakalayarak bu günlere taşıdığınızı söyleyebilir misiniz?” sorusuna Behzat Uygur, "Babam yaşadığı müddetçe bizim tiyatro yapmamızdan, yaptığımız biçimden gurur duydu. Seyrettiği oyunlarda, yüzünün ifadesi bizim için önemliydi ki, Nejat Uygur’u güldürmek kolay değildi. Asla iltimas geçmezdi ki kalkıp alkışlaması bunun göstergesi olmuştu” şeklinde yanıt verdi.

Tiyatro biletlerinin seyirciyle daha uygun fiyata buluşması gerektiğini söyleyen Uygur, şöyle konuştu:

“Aslında tiyatro izlemek, sadece tiyatro izlemek olmamalı. Seyirci, nereden baksanız 2 saat oyun sürüyor, öncesi 2 saat ve sonrası 2 saat derken hayatının 6-7 saatini bize ayırıyor. Bu çok büyük bir sorumluluk. Tiyatronun öncesinde, çok pahalı olması gerekmiyor, gidip bir yerde çorba içebilirler birlikte, o gün nasıl bir oyun izleyeceklerini, oyunu konuşabilirler. Artık teknoloji de var, girip oyunculara bakabilirler. Eskiden oyundan sonra, öyle yapılırdı. Bir yerde çay, kahve içilir oyunun tartışması yapılırdı. Şimdi de bence bunu yapanlar var ama bu gözle bakarlarsa tiyatroya daha da keyif alacaklar. Şimdi gidiyor, izliyor ve bitiriyoruz. Biz oyun biçimimizde şunu yansıtmaya çalışıyoruz, eskiden hep öyleydi, bir oyundan çıktıktan sonra özellikle o oyundan onlarca replik aklımızda kalırdı. Onu hayatın içinde de espri olarak bir başkasına yapardın. Bizim tiyatromuz da şimdi öyle. Oyundan aklında espriler kalsın ve bir başkasına yapsın. Bunu sağlayabiliyorsan seyircinle birlikte tabii ki o zaman gerçekten 30 yıl dolu dolu bir şey yapmış oluyorsun."

'OYUN BİTSİN POZ VERİRİZ'

Behzat Uygur, seyircilerin bazen telefonla oyunu çekmeye çalıştığını belirterek, “'Dur şimdi çekme, şu anın tadını çıkar. Birebir beraberiz, bak aramıza bir şey sokma. Oyun bitsin finalinde biz sana poz veririz' diyorum” dedi. Süheyl Uygur ise "Ali Poyrazoğlu ustanın bir lafı vardı; ‘Ben burada sizin karşınızda ruhumu soyuyorum sizlere bir şey vermek için ama siz benim bedenimi çekiyorsunuz’. Enteresan bir laft..."

27 Mart Ulusal Bildirisi yayımlandı: 'Tiyatro insan var olduğu sürece yaşayacak'

27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi, bu yıl Metin Akpınar ve Müjdat Gezen tarafından kaleme alındı.

Bildiride şunlar kaydedildi:

“Pandemi nedeniyle uzak kaldığımız sahnelere ve en önemlisi de alt basamaklardaki varoluş sancılarından sanat açlığıyla üretip paylaştığımız, değerlendirdiğimiz insani zamanlara sağlıkla kavuşmak dileğiyle. Umuyorum size tekrar tiyatro oyun tanıtım yazılarıyla, tiyatro haberleriyle ulaştığımız, 27 Mart bildirilerinin sahnelerden paylaşıldığı günler tez zamanda gelir. Dionysos şenlikleriyle başlayıp gelişen tiyatro, asırlardır varlığını sürdürüyor. Merkezinde insan olan bu sanat, insan var olduğu sürece yaşayacak. Edebiyatın en içten bölümlerinden biri olan Tiyatro Edebiyatı’nda, oyun yazarlarına çok gereksinim var. Onlarsız olmaz. Tıpkı seyirci olmadan tiyatro olmayacağı gibi… Biz bize benzeyen insanlarla üç yüz elli bin yıldır yeryüzündeyiz. Ancak insanı insan yapan, bilimdir, sanattır, tiyatrodur. Ana malzemesi insan olan bu meslekte, iyi insandan iyi yazar, iyi yönetmen, iyi oyuncu çıkartmak daha kolaydır. Biz değerler sıralamasında, genelde sanatı en üst sıraya koyarız. Özelde tiyatroyu, sanata en yakın düzeyde düşünüyoruz. Çağımızda; üreme içgüdüsü, beslenme içgüdüsü tatmin olduğunda mutlu olanlara başka popülasyonlara verilen adı veriyoruz. Ancak üreme, beslenme açlıklarından başka açlıklar duyanlara, onları üretip onları tükettiğinde mutlu olanlara insan diyoruz. Bilgi iletişim çağı ne kadar gelişirse gelişsin, algoritmalar, yapay zekâlar nereye ulaşırsa ulaşsın, Tiyatro insanla yapılır, insanca yapılır, insanlar için yapılır…”

Sonraki Haber