Özgür Özel'den TBMM'deki grup toplantısında önemli açıklamalar...

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) grup toplantısında konuştu. Özel, 'Muhalefete muhalefet etmek yerine iktidara muhalefet etmeye devam edeceğiz' dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, PKK’nın siyasi uzantısı DEM Parti’nin içinde olduğu Türkiye İttifakını övdü. “İstiklal Marşı'nı kim gözü yaşlı okuyorsa ondan oy istiyorum. Türkiye ittifakına inanıyoruz.” diyen Özel, oy istedi. 5 anket ve ilçe adayları ile yapılan toplantı sonucunda Lütfü Savaş ile yola devam kararı aldıklarını söyledi. Özel, partisinin grup toplantısında yerel seçimlere ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Cumhur İttifakı'nın koyu gri rengine karşı bizim ittifakımızın rengi Türkiye'nin rengidir, kırmızı ve beyazdır. Türkiye ittifakından Milli Takım gol atınca kim seviniyorsa, İstiklal Marşı'nı kim gözü yaşlı okuyorsa ondan oy istiyorum. Türkiye ittifakına inanıyoruz ve güveniyoruz. bu seçimleri Türkiye ittifakı kazanacak.”

SAVAŞ İLE YOLA DEVAM

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Savaş’ın adaylığına ilişkin, "Hatay'ı Hatay olmaktan çıkaracak olanlara karşı, örgütümüzün talebi, inancı ve seyre baktığımızda Hatay'da yola Lütfü Savaş ile devam etmeye karar verdik." dedi. Özel şöyle sürdürdü: “Son 22 yılda deprem vergilerini doğru yere harcamamış hükumetin sorumluluğunun bir yere yüklenmesi doğru değildi ama biz mesajımızı aldık. Dün gece saat 3'e gelirken biz üzerimize düşen bütün eleştiriyi yaparak, Lütfü Savaş'ı ilk kullandığı bazı ifadelerden kendisinin de üzüldüğünü not ederek; ama bir yandan Hatay'ı ele geçirip demografisini değiştirmek isteyen ve Hatay'ı Hatay olmaktan çıkaracak olanlara karşı, örgütümüzün talebi, inancı ve anketlerdeki seyre baktığımızda Hatay'da yola Lütfü Savaş ile devam etmeye karar verdik.” Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için "Eli genel merkezde gözü başka mevkilerde.” sözlerine de “Canı sağ olsun” ifadesini kullandı.

TBMM Grup Toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Erdoğan’ın sosyal medya üzerinden CHP seçmenine seslenmesine tepki gösterdi. Genel Başkan Özgür Özel, “Ey Erdoğan, sen değil miydin Hatay’da ‘Belediye başkanı benden olmazsa hizmet gelmez, mahzun kalırsınız, bakın Hatay mahzun kalmadı mı?’ diyen. Bu taş kalplinin kalbindeki taşın yumuşadığına inanacak enayi var mı karşında? Ordu’ya, ‘Tayyip Erdoğan varsa doğalgaz var, yoksa doğalgaz yok’ diyen şantajcıya prim verecek birisini görüyor musun karşında? CHP’ye ayna tuttuğunda o aynayı sana çevirirler” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in açıklamalarına yanıt vermeyeceğini tekrar eden Özel, “Muhalefete muhalefet etmek yerine iktidara muhalefet etmeye devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

İLİÇ'DEKİ MADEN FACİASI

Özgür Özel, gündemdeki konulara ilişkin önemli mesajlar verdiği konuşmasında, “Erzincan İliç’teki altın madeninde 9 emekçimizin toprak altında kalmasının üzerinden tam 1 hafta geçti. CHP olarak başta Erzincan Milletvekilimiz Sayın Sarıgül olmak üzere bölgeye derhal 2 genel başkan yardımcımız ve 3 milletvekilimizden oluşan bir heyet görevlendirdik. İlk andan beri oradaydılar, bir ön rapor yazdılar. Ardından raporlarını olgunlaştırdılar. Şu anda da genel başkan yardımcımız ve 2 milletvekilimiz bölgeyi takip ediyor. Tabii televizyonlarda, gazetelerde haberi bir toprak kayması, bir heyelan, kaçınılmayacak felaket gibi göstermeye çalışan iktidar medyası var. Orada yaşanan bir heyelan ya da toprak kayması değildir. Orada yaşanan, işlenen madenden arta kalan yığınların liç halinde üst üste konmasından oluşan yapay bir dağın hesapsızca oluşturulmuş yapay bir dağın çökmesi, kaymaya başlaması, önüne kattığı her şeyi altına alarak 9 canı ölüme sürüklemesidir. Orada üst üste parayı istifleyenlerin insan hayatını hiçe sayarak maden atıklarını bir yerde dağ şeklinde istiflemesinin sonucudur. Bir yanda birileri para kazanırken zenginliğine zenginlik katarken 9 vatan evladı şu anda durdurulan arama ve kurtarma çalışmaları ile ümitlerin neredeyse tükendiği noktada bu para kazanma hırsının kurbanı olmuşlardır” dedi.

'BAŞIMIZA BELA OLACAK'

İliç’te arama ve kurtarma çalışmalarını dikkatle takip ettiklerini kaydeden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Arama ve kurtarma çalışmalarını dikkatle takip ettik. Hem etkisizliği, hem çaresizliği gözlerimizle gördük. Ben milletvekili arkadaşlarımızın ulaştırdığı ön raporu okuduğumda geçmişte yaşadığım bir felaketin travması ile bir kere daha tanışmış oldum. Soma’da 301 madencimizi kaybettiğimizde 4 gün boyunca maden ocağının ağzında acılı anneler, eşler, çocuklar, babalarla birlikte beklerken hep ağlamaların arasında, ağıtların arasında Allah’a yakarışların arasında şunları duyuyorduk, ‘Söylüyordu, söylüyordu. Maden çok sıcak diyordu. Çizmelerim yarıya kadar ter doluyor, 4-5 saatte bir boşaltıyorum, yoksa yürüyemiyorum, ayağım kayıyor diyordu. Akşam geliyordu, uyku uyuyordu ama uykusunu alamıyordu. Başının ağrısı hiç geçmiyordu. Hep bu maden bir gün başımıza bela olacak diyordu.’ Sözleri hala kulağımdayken ön raporu açtık. Son günlerde basına konuşmasının, sivil toplum örgütlerine konuşmalarının, büyük şehirlerden dayanışma için gitmiş sosyal hizmet görevlilerini, psikologların bile ziyaretine, temasa engel olunan ailelerin ön raporda söyledikleri, ‘Bu dağ bir gün başımız bela olacak. Yığın, yığın, yığın nereye kadar. Çatlaklar oluştu, vallahi bir kayarsa hepimizi önüne katar, altına alır, burada kimse kalmaz. Burada hiçbirimiz kalmayız.’ Bunları görünce ve o alanda zaman zaman 600-700 kişinin birden çalıştığı düşünüldüğünde, 9 kayıp çok büyük, yüreğimizdeki acı çok büyük ama nasıl bir büyük felaketin daha kenarından geçtiğimizin, bu sefer belki 2 Soma faciasını bir anda yaşayabileceğimiz bir felaketten son anda belki kurtulduğumuzun da hepimizin bilincinde olması lazım” ifadelerini kullandı.

'GÜNDEMİ DEĞİŞTİRİYORLAR'

“Bu mesele İliç meselesi aslında, normal şartlarda herhangi bir demokraside turnusol kağıdı gibidir” diyen Özel ayrıca şunları söyledi:

“Bu yaşandığında iktidarın öyle özeleştiri yapması, yapmıyorlar ama özeleştiri yapması da onları kurtaramaz. Dilemiyorlar ama özür de onları kurtaramaz. Değil bir bakan, başka bir ülkede olsa Başbakan, Cumhurbaşkanı istifa etse ancak yeridir. Çünkü bu İliç’i ilk kez duymuyoruz. Bu İliç, Erzincan İliç’teki altın madeni yılların çevre mücadelesinin, yılların demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin ve CHP’nin bizzat çevreden sorumlu genel başkan yardımcılarımızın geçmişte gidip orada açıklamalar yaptığı, tehlikelere dikkat çektiği bir yerdir. Siyaset, haklı çıkanın söylediği, doğru olanın karşılığını gördüğü, haksız çıkanın da hesabını verdiği bir müessesedir esasen. Ama öyle bir medya düzeni, öyle susturulmuş sesler, öyle bastırılmış sesler ve öyle haksız şekilde gündemin değiştirilmesiyle karşı karşıyayız ki grup kürsümüzün hemen tüm televizyonların yayında olduğu ilk dakikalarında bunları ifade etmeyi çok önemli görüyorum.”

VERGİ AFLARINA TEPKİ GÖSTERDİ

“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, MHP’nin değerli seçmenleri yıllarca ‘hain’ dedikleri, ‘provokatif’ dedikleri, ‘Marjinal gruplara CHP destek veriyor’ dedikleri, o Çevre Mühendisleri Odası, akademik odalar, çevreciler, CHP’liler hep tehlikeye dikkat çekti. Bundan 3 yıl kadar önce orada siyanür sızıntısı oldu. Buna karşılık ortalık ayağa kalktı, göstermelik 3 aylığına durdurdular madeni. O günkü durdurma, kapatmaya dönüşse bu felaket oluşmayacaktı. O madeni durdurdular, incelediler, suçlu buldular, o madene tam 16 milyon 440 bin lira ceza kestiler. İlk duyunca büyük para, caydırıcı diye düşünüyorsun. Bu ceza 16 milyon 440 bin lira kesildi sadece aylar sonra bu Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bazı şirketlere vergi affı getirdiklerinde bu şirket de yararlandı. Bu şirkete kesilen ceza 16 milyon küsur, affedilen vergisi 222 milyon lira. İliç’i zehirlemenin, siyanürü sızdırmanın, insanların canına kastetmenin cezası 16 milyon lira, birkaç ay sonra burada kendilerine yapılan kıyak 222 milyon lira. Yani bütün vatandaşlarımız duymalıdır, bilmelidir ki Recep Tayyip Erdoğan onun haberi olmadan 222 milyon lira değil 2 milyon lira Türkiye’de el değiştiremez. 222 milyon lira bunların cebine para konulan maden, İliç ve Erzincan’ın zehirleyen madenlerdir. Bu madenler önce izin alıyorlar, almış, ÇED raporu düzenlenmiş, küçük bir izni sonra büyütüyorlar. 4-5 kat büyümek için başvurduğunda bir Çevresel Etki Değerlendirme Raporu hazırlanmış. O raporun altında bir imza var. Bakan Murat Kurum. Biz Murat Kurum’a bu sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Murat Kurum hiç üstüne alınmıyor. Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan hiç bu konulara girmiyor.”

'DEVLETİN PAYINI DÜŞÜRDÜLER'

Ekonomideki göstergeler ve iktidarın vatandaş üzerinden kazandığı tutarlara da değinen Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Şimdi gelelim işin Tayyip Beyin en sevdiği kısmına. Ekonomi kısmına. Geçtiğimiz günlerde mezarı başında birinci ölüm yıl dönümünde Sayın Baykal’ı andık. 35 yaşında milletvekili, 36 yaşında Maliye Bakanı, 39 yaşında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıydı. 1978’de Ecevit hükümetinin Enerji, Tabii Kaynaklar Bakanıydı. Yaptığı bir iş, CHP’nin tarihindeki en önemli işlerden bir tanesiydi. Geçmişteki madenlerin talan edilmesi, yağmalanması, verilen bir takım yandaş şirketlere peşkeş çekilmesine Bülent Ecevit hükümetinin 39 yaşındaki bakanı Deniz Baykal ‘dur’ diyecek, bütün madenleri kamulaştıracaktı. O gün Anayasa’ya uygun bir karar verildi çünkü Anayasa halen ‘Madenler devletindir’ der. Ama o dönemde bir yolu ile madenler özel sektöre açılmıştı, Baykal durdurdu. 1985 cunta sonrası, 1983’te seçimlerden sonra gelen ANAP hükümetinde madenlerde yavaş yavaş yeniden özel sektöre açılmaya başlarken, Türkiye’de çıkarılacak her madende yüzde 10 devlet hakkıdır diye madde kondu. Yüzde 100’ü devletinken yüzde 10 devlet hakkı hiç yeterli bir şey değil, kökünden itiraz ederiz ama o tarihte yüzde 10. 2004 yılına kadar böyle devam etti. 2004 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi devlet hakkını yüzde 2’ye indirdi. 100 birim maden çıkarıyorsan, 98’i senin olsun 2’sini bırak yeter. 2010 yılında yüzde 2’lik devlet hakkı yüzde 4’e çıkarıldı, aynı aşamada yüzde 50 yabancı şirketlere teşvik verilir diyerek yüzde 2’ye indirildi. 2019’da ise bir çizelgeye bağlandı ve devletin yapabileceği indirim de yüzde 75’e kadar çıkarıldı. Yani altın fiyatına göre devlet hakkı yüzde 1 de olabiliyor, yüzde 12 de olabiliyor ama yüzde 75 indirim yapmak suretiyle yüzde 1’i yüzde 0,25’a dahi indirebiliyorlar. Çünkü bu hesaba göre nasıl oluyor? Eğer altının fiyatı dünyada düşüyorsa, ‘Türkiye’de ne oluyor’ dersiniz ki hakkımızı korumak için devlet hakkı artıyor. Altının fiyatı düşüyorsa Türkiye’de devlet hakkı da düşüyor. Çıkaran şirket 100 lirasının 98 lirasıyla gidip de para kazanırken altın fiyatları düşüşteyse ‘Aman sana 98 yetmez, benim yüzde 2’den, yüzde 1’den sana daha fazlasını vereyim’ diyerek çizelgeye göre payımızı düşürüyorlar. Böyle taksimatı kuzuya karşı kurt yapmaz. Bu yüzden halkın uzun vadeli çıkarları yerine ayrıcalıklı grupların kısa vadeli çıkarlarını üstün tutanların, hukuki denetim mekanizmalarını ortadan kaldıranların, ülkeye ve ekonomiye değer katmak yerine birilerine rant yaratanların nasıl hem ekonomimizin canını okuduklarını, hem de 9 canımızı nasıl felakete sürüklediklerini hep birlikte yaşadık. Bunu takip etmeye devam edeceğiz. Ama bu sorunları herhangi bir muhalefet partisi çözemez. Bu sorunları sadece ve sadece 1978’in morali ile 1978’in gücüyle, Bülent Ecevit’in cesareti, Deniz Baykal’ın kararlılığı ile CHP çözer. Üretimi ve toplumsal refahı değil de rantın peşine düşülen, aklın ve bilimin değil küçük çıkar gruplarının faydalarının gözetildiği bir ekonomi düzeni içinde yaşıyoruz. Gelinen aşamada artık ekonominin başındakiler de gerçekleri saklayamaz hale geldiler” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmayı şöyle sürdürdü:

“Geçmişte büyük ve bilinçli hatalar yapıldı. Şimdiki yönetim irrasyonel dönem diyor. Yani akıl dışı dönem. Şimdi yaptıklarına da sözde rasyonel diyorlar. Elbette geçmiştekiler gibi irrasyonel değil ama şunu unutmamak lazım. Bir takım çıkar grupları, dudak uçuklatan teşviklerle, başka kimseye verilmeyen ucuz kredilerle, hatta teşvik diye aldıkları kredilerle aldıkları gayrimenkullerin onlarca kat değerlenmesiyle, hem üretimi sekteye uğratıp hem bir başka yerden zenginleşen ayrıcalıklı bir zümre oluştu. Bu zümrenin en büyük karlarından bir tanesi bu ülkenin geleceğine inanmayan, Türk parasına inanmayan, Türk parasının değer kaybedeceğini gören, dolara sarılan bunlara şunu söylediler. ‘Aman aman siz dolar almayın, biz size kur korumalı mevduat yapalım, siz paranızı TL’de tutun, dolar böyle 10 lirayı geçerse milli felaketti, 18 oldu ve 25’e gitmesin. Ama doların artma ihtimalini de biz size sigorta edelim. Ne yapalım, kur koruması sağlayalım. Faizi verelim, cebinize koyun, eğer dolar beklenin üstüne çıkarsa, faiz gelirinizi aşarsa aradaki farkı da biz verelim’ dediler. Verdiler mi, verdiler, farkı aldılar mı, aldılar. 200 milyar liraları aldılar. Peki kim ödedi? Biz ödedik. Ücretliler, garibanlar, emekliler ödedi. Bu ülkenin Hazinesinden ödediler. Bu ülkenin bütçesinden ödediler. Bir grup, elindeki para ile devleti tehdit eden, Türkiye’nin geleceğine ve Türk lirasına güvenmeyenlerin şantajlarına, ‘Siz durun oturun yerinizde, bu garibanlardan alır size veririz’ dediler. Şimdi onlar keyiflerini çatarken, gelirlerine gelir katarken 1 Nisan sonrası acı reçete konuşuluyor. Bütün dünya piyasaları, bütün ekonomistler, 1 Nisan’dan sonra Türkiye’nin sıkı para politikası uygulayacağını, kemerleri sıkacağını, yoksulun daha yoksullaşacağını, dolaylı vergilerin artacağını, milletin gırtlağına çöküleceğini, acı reçete, ilaç ve şurubun garibana yoksula dayatılacağını, o tarihten sonra Türkiye ekonomisinde yabancı yatırımcılar için yeni fırsatlar çıkacağını konuşuyor. Peki böyle bir felakete doğru gidecek miyiz, yoksa 1 Nisan meselesini 31 Mart akşamı kendi lehimize çevirecek miyiz?”

'AKŞENER’İN CANI SAĞ OLSUN'

“Herhangi bir şey söylemeyeceğim ama dışarıda kamera bekliyor. Bir tane de basın emekçisi arkadaşımız var. Köşesi belli. Sürekli soruyor. Çıkarken yormayım. Aman efendim, Akşener’in açıklamalarına ne diyeceksiniz? Girerken sufle verdi, çıkarken yolumu kesecek. Sayın Akşener’in açıklamalarını dikkatle takip ettim. Ona karşı vereceğim cevap çok sert ve iki kelime. Canı sağ olsun. Biz geçtiğimiz seçimde Cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz belediye başkanlarımızın da geçtiğimiz seçimde Cumhurbaşkanı Yardımcılığına layık gördüğümüz büyükşehir belediye başkanlarımızın da Cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da liyakatlerine de kefiliz, verdiğimiz her oy da helal olsun. Biz muhalefet ile kavga edip Recep Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmeyiz. O yüzden ben ana muhalefet lideri olarak görevim, sorumluluğum, bütün grubumuzun zaten bilinçlerinde olan ve siyasetlerinin, CHP siyasetinin gereği olarak onlar milleti sömüren, yoksullaştıran, rantçılara kıyak geçen, emekçileri İliç’te liçin altında bırakan iş cinayetlerinin sorumlularından hesap sormaya, muhalefete muhalefet etmek yerine iktidara muhalefet etmeye devam edecekler. Millete faydası olmayan hiçbir tartışmanın tarafı olmayacağız, hiçbir gerilimin içinde yer almayacağız. Bize ne söylenirse söylensin bu laf bize eğer muhalefetten geliyorsa, cevabımız iki kelime, canınız sağ olsun. Recep Tayyip Erdoğan muhalefeti kendi içinde tartışmalara çekmeye çalışıyor. Baktı olmadı, efendim muhalefete ayna tutuyormuş. Konuşuyor, tweet atıyor, kime sesleniyor? Efendim, CHP’nin seçmenine sesleniyormuş. Üzülüyorsunuz, küsüyorsunuz diyormuş. Diyor ki, gelin diyor, AKP’de birleşin.”

Sonraki Haber