Pankreas kanserinde yeni keşif! Tümörün mekanizması bulundu

En çok görülen ve en ölümcül pankreas kanseri formu olan Pankreatik Duktal Adenokarsinomun büyümesine yol açan mekanizmalardan biri keşfedildi. Milano'daki San Raffaele Enstitüsü önderliğinde sürdürülen araştırma, terapiye yönelik de umut vadediyor.

Pankreas, sindirimde kullanılan enzimleri ve kan şekerinin düzenlenmesinde ihtiyaç duyduğumuz hormonları üreten bir salgı organıdır.

En agresif tümörlerden biri olan pankreas tümörüne karşı yeni bir umut doğdu. İtalyan Telethon Gen Terapisi Enstitüsü, Vita e Salute Üniversitesi ile Milano'daki San Raffaele Enstitüsü tarafından yürütülen ve Şanghay Üniversitesi'nin de iş birliğini sunduğu yeni bir araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayımlandı: Pankreas tümörünün büyümesine neden olan mekanizmalardan biri keşfedildi. Bu buluş, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için terapiye dair bir hedef hâline gelecek.

PANKREAS KANSERİ

Ne yazık ki pankreas kanseri, kanser türleri arasında en tehlikeli olanlardan biri... Johns Hopkins Medicine'ın verdiği bilgiye göre tedavideki başarısızlığın en önemli nedenlerinden biri de birçok hastanın tanıyı hastalık metastaz yaptıktan sonra IV. evrede alması. Pankreas kanseri çok yavaş ilerlediği hatta tamamen gelişmesi uzun yıllar sürebildiği için hasta uzun süre herhangi bir belirti vermeden yaşamını sürdürüyor. Ancak bu uzun latent dönemde, yani semptomların henüz görülmediği başlangıç aşamasında, pankreasta prekanseröz veya preinvaziv lezyonlar birikmeye başlıyor.

TETİKLEYİCİ MEKANİZMA

Corriere Della Sera'da yer alan habere göre San Raffaele Enstitüsünden Profesör Renato Ostuni'nin rehberliğinde çalışan bilim insanları, pankreas tümörünün büyümesine vesile olan, yepyeni bir mekanizma keşfetti. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre tümörün en çok görülen ve en ölümcül olan formunun (pankreatik duktal adenokarsinom) büyümesini destekleyen mekanizma, iltihaplanmayla bağlantılı olduğu bilinen bazı çok agresif tümör hücreleri ile bir tür bağışıklık hücresi olan IL-1beta+ makrofajlar arasındaki spesifik ittifakla tetikleniyor.

Araştırmanın sorumlusu Profesör Ostuni, İtalyan haber ajansı ANSA'ya verdiği demeçte, her iki faktörün de birbirini besleyerek bir kısır döngüye sebep olduğunu açıkladı: “Bu bir bakıma kendi kendini sürdüren bir kısır döngü. Makrofajlar tümör hücrelerini daha agresif hâle getiriyor ve tümör hücreleri, iltihaplanmayı ve hastalığın ilerlemesini teşvik edebilen makrofajları yeniden programlıyor.”

BU KEŞİF ŞARTLARI DEĞİŞTİREBİLİR

Makrofajlar, dokuları korumak için hızla etkinleşen, bağışıklık sistemi hücreleri. Ancak tümör oluşumu söz konusu olduğunda yeniden programlanırlar ve maalesef hastalığa yardımcı olurlar. Bu “tümörle ilişkili makrofajlar” (TAM), immünoterapinin en önemli hedeflerinden biri olsa da pankreas kanserinde onları hedef almak çok zor. Fakat şimdi pankreas tümörü hücreleriyle kurdukları ittifakın keşfedilmesi durumu değiştirebilir.

Ostini sözlerine şöyle devam etti: “Pankreas kanseri, en gelişmiş immünoterapilerin bile etkinliğini sınırlayan, zayıflamış bir bağışıklık sistemi ile karakterize olmasının yanı sıra, güçlü bir inflamatuar bileşene de sahiptir. Bu özellikle önemlidir çünkü dokularda başlayan hasar ve ortaya çıkan pankreatit gibi inflamatuar yanıtlar, neoplastik gelişim için bilinen risk faktörleridir."

TEDAVİDE UMUT

Tüm bu araştırma, tümör hücrelerini özellikle agresif hale getirme konusunda uzmanlaşmış bir makrofaj alt grubunu tanımlanmasını sağladı. Bu alt grup, hastalıklı hücrelere yakın nişlere yuvalanıyor, iltahaplanmanın tetiklenmelesini sağlıyor. Bu yolla dönüştürülen tümör hücreleriyse makrofajları daha da güçlendiriyor. O hâlde yeni keşfin ışığında ilk hedef, makrofajları kanserli hücrelerden uzaklaştırarak, bu ittifakı bozmaya yönelik olacak. Katılımcı araştırmacılara göre ilk çalışmalar umut vadediyor: “Sonuçlar şimdilik sadece laboratuvar ortamında elde edilmiş olsa da cesaret verici.”

Sonraki Haber