Pazarın da ötesi var

Son yıllarda kadın üretici pazarlarının sayısı sevindirici bir şekilde artmaya başladı. Bu pazarlar sayesinde kadınlarımız evden çıkıyor, topluma karışıyor, bağ-bahçesinde ürettiklerini artık kendileri pazarlıyor ve aile bütçesine katkıda bulunuyorlar. Bunun sonucu olarak aile içindeki konumları da farklılaşıyor… Ben de o pazarların sıkı bir müdavimiyim. Mutfak ihtiyacımı da, alacağım hediyeleri de mümkün olduğu kadar buralardan karşılar, eşe dosta da tavsiye ederim.

Bilirsiniz, bu pazarlar genellikle birbirine benzer. Bir bölümde sebzeler, meyveler, olmazsa olmaz sıkma-börekler, ev yapımı baklavalar, kahvaltılıklar, diğer bölümde ise birbirinden güzel el işi örgüler, patikler, oyuncaklar, takılar…

Ama son olarak Mersin Yenişehir’de açılan pazar diğerlerinden biraz farklı. “Ne farkı olabilir ki, pazar işte, ötesi mi var?” derseniz, tam üstüne bastınız derim. Çünkü bu pazarın adı pazar ötesi üretici kadınlar.

Bu ‘öte’nin ne olduğunu ise Yenişehir Kent Konseyi Başkanı Dilek Çakır Kılıç’tan dinleyelim: “Bu bir sosyal proje olarak başladı. Yönetim kurulu olarak önce kadın mahalle muhtarlarıyla uzun toplantılar yaptık. Onların belirlediği, pazarda satış yapacak olan kadınların evlerine gittik. Birçok evde evin erkeği tarafından ‘Hele önce ben bir dinleyeyim, anlayayım’ şeklinde karşılansak da yılmadık, birçoğunu da zamanla ikna ettik. Bu süreçte ve sonraki her aşamada bize destek veren başta Belediye Başkanımız Abdullah Özyiğit’e ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Kafamızda hep, burasının sadece alış-veriş yapılan bir yer olmaması, daha farklı sosyal projelere de hizmet etmesi fikri vardı. Arkadaşlarımız çeşitli önerilerde bulundular. Bunlardan ikisini hemen uygulamaya başladık. Birinci olarak pazarımızda Koruyucu Aile Derneği’ne yer verdik. Dernek Başkanı Sevgi Çetin, burada yaptığı iki aylık çalışma sonucunda iki yavrumuza koruyucu aile bulduğunda dünyalar bizim oldu. Ne kadar doğru bir karar aldığımızı anladık. İkinci uygulamamız ise, her ay bir yerel firma ile Kent Konseyi tarafından belirlenen bir sivil toplum kuruluşunu ortak bir tezgâhta buluşturmak. Tek şartımız ise yerel firmanın o sivil toplum örgütüne bağış yapması. Her iki tarafta da oluşan bu gönüllü işbirliği bizi ziyadesiyle mutlu etmektedir.”

BECERİKLİ ELLER

Tezgâhları başında bekleyen pazarcı kadınlara gelince, mutluluk ve umutlulukları gözlerinden okunuyor... Bazılarının sırtında bebeleri vardı. Hepsi de salgın kurallarına uymuştu. Öyle ki, tezgâhının yanına bir de kendi yaptığı köylü kadın maketini konduran üretici, ona bile maske takmayı ihmal etmemişti. Şimdi de onlara kulak verelim:

Değirmençaylı abla sevinçle anlatıyor: “Kocam önce razı olmadı, ‘sen yapamazsın’ dedi. Ama Dilek Hanım ve yardımcıları köyümüze gelerek onu ikna ettiler”. İçimden eşine, merak buyurmayın, gözlerimle gördüm, çok da iyi yapıyor diye seslenmek geldi…”

Gülnarlı üretici ise memleketinin havasını suyunu (haklı olarak) övdükten sonra, ceviz ayıklamaktan kararmış ellerini uzatıp “Ne yapalım, üretici eli böyle olur” diyor. İçimden “Öpülesi eller” diyorum…

El işleri yapan bir hanım, “Bunlar da kitap ayraçları. Kitap okuyanlar azalıyor biliyorsunuz. Özellikle de çocukları okumaya özendirmek için böyle süslü çalıştım” diyor. Duygulanıyorum…

Tablolarını sergileyen hanım izah ediyor, “Şurada yumurta kabuğuyla çalıştım. Burada da ıslak mendilleri boyayarak değerlendirdim.” Tablolar güzel, atıkların değerlendirilmesi daha da güzel…

Bu arada Yenişehir’in cevval kadın muhtarları Aynur Öztürk (Çiftlikköy), Fatma Bezgin (Limonluk), Gülten Evmez (Dumlupınar), Nergiz Özcan (50. Yıl), Rahime Sarı (Aydınlıkevler) ile de tanışma fırsatı buldum. Hepsi de inanılmaz bir kadın dayanışması içinde, eşini dostunu haberdar edip, pazarı daha da canlandırmak için çalışıyorlar.

Ne diyelim, bu yaratıcı ve çalışkan kadınlarımız var oldukça, pazarlarımız daha çok ‘öte’lere gider…

Sonraki Haber