"Tiyatro ve sinema kanunu çıkarılmalı"

‘Olacak O Kadar’ın ‘Yusuf Yusuf Usta’ tiplemesiyle bilinen Pekcan Türkeş ile oyunculuk üzerine konuştuk. Levent Kırca ile anılarını da anlatan Türkeş, sinemanın ABD’li firmaların tekeline geçtiğini söyledi.

Levent Kırca’nın ‘Olacak O Kadar’ isimli televizyon programından “Yusuf Yusuf Usta” tiplemesiyle hatırladığınız ve son günlerin reklam yıldızı usta oyuncu Pekcan Türkeş’le, Ortaköy’de bir araya geldik. Sinema salonlarının yerini internet ortamındaki platformların aldığını, bunların da özellikle Amerikan menşeli firmaların tekelinde olduğunu belirten Türkeş, Yeşilçam oyuncularının ise sektörden dışlanarak maddi zorluklar içinde olduğunu anlattı. Tiyatro, dizi ve sinema üzerine yaptığımız söyleşide Levent Kırca ile ilgili bilinmeyen bazı bilgiler veren Pekcan Türkeş, Levent Kırca ile ilgili anılarını da paylaştı.
Profesyonel 45 yıllık rehber olan Pekcan Türkeş’in, Dünya yüzünde gezip görmediği yer çok az. Aynı zamanda avukat da olan Türkeş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi birinci sınıftayken TRT İstanbul Radyosu’na girdi. Radyonun unutulmaz programları olan; Arkası Yarın, Çocuk Saati ve Çocuk Bahçesi programlarında görev aldı. Oyunlar yazdı ve bu oyunları mikrofona koyucu olarak yönetti. Dormen Tiyatrosu, Şehir Tiyatroları, Devlet Operası, Ankara Oyuncuları, Ali Poyrazoğlu, Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu, Abdullah Şahin (Nokta) - Enver Demirkan (Virgül) Tiyatroları’nda rol aldı.
Araya bir de öğretmenlik girdi. Beşiktaş Ortaokulu’nda İngilizce öğretmenliği, aynı anda Yeni Levent Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Hikâye, oyun ve roman yazarı da olan Pekcan Türkeş’in çok sayıda basılan eserleri vardır.

İşte o söyleşimiz:

  • Tiyatroya başlangıcınız nasıl oldu?

Ülkü Çocuk Tiyatrosu’nu açtım ve Türkiye'de ilk defa bir savaş aleyhtarı çocuk oyunu olan Uçan Daire isimli kendi yazdığım oyunumda oynadım.

  • Eğitim tiyatronun ne kadar içinde?

Eğitim şart ama olmayınca da ne yapacaksın kendi kendinizi yetiştiriyorsunuz. Belediye Konservatuvarı vardı ve orada kaçak olarak derslere girerdim ama Yıldız Kenter beni yakaladı. “Sen üniversitede okuyorsun okuluna devam et” dedi. Kadim dostum Barbaros Apaydın da öğrenciydi. Ben ders notlarını hâlâ saklarım. Derslere Melih Cevdet Anday da gelirdi.

‘SİNEMA VE TİYATRO KANUNUN ÇIKMASI LAZIM’

  • Türk tiyatrosunun dünyaya göre hangi noktada olduğunu düşünüyorsunuz bugün?

Tiyatro olarak çok iyiyiz ama tiyatro salonlarımız az. Gençler tiyatroya meraklı. Tiyatro okullarımız çok var. Oradan mezun olan gençlere imkân tanınmıyor. Tiyatrolar salon bakımından problem yaşıyor. Rusya’da Volga turu yaptım orada uğradığımız her kasabada, şehir bile değil, tiyatro binası vardı. Bırakın tiyatro kanununu, sinema kanunumuz bile yok. Öncelikle bir sinema ve tiyatro kanununun çıkması lazım.

‘SADECE TİYATROCU OLSAYDIM AÇTIM!’

  • Sadece tiyatrocu olsaydınız ve televizyon projeleriniz olmasaydı geçinebilir miydiniz? Yani bir tiyatrocu Türkiye’de sadece tiyatro yaparak geçimini sağlayabiliyor mu?

Geçinemez efendim. Eğer ben avukat olmasaydım geçinemezdim. Yarım asırlık avukatım. Ben profesyonel 45 yıllık rehber olmasaydım, yazar olmasaydım inanın açtım.

  • Türkiye'de birçok isimle çalıştınız. Bu isimlerden en önde gelen kimdir?

En önde geleni Levent Kırca…

LEVENT KIRCA’NIN BİLİNMEYEN EĞİTİMİ

  • Levent Kırca desem neler söylersiniz?

Levent’in birinci adı Zeki’ydi. İsmi ile müsemma çok zeki bir adamdı. Benim kadim dostumdu. Bana kumandan diye seslenirdi. Çoğu insan bilmez, Levent Kırca zanaat mektebinde de okumuştur. Makyajları yapması oradan gelir. Hatta kimse bilmez, Levent Kırca torna tesviyede okumuştur. Bizim Olacak O Kadar oyuncularımızdan Ahmet Çevik de zanaat mektebindendir.

  • Levent Kırca ile bir anınızı anlatır mısınız?

Levent çok muzip bir arkadaşımdı. Beni Kraliyet düğününe götüreceklerdi. Levent Bey de gelir mi diye sordular. Levent gidelim mi dedim. “Kumandan gidelim. Ben Arap ülkelerini bilmiyorum.” dedi. Biz sadece turne ile Avrupa ülkelerine gitmiştik. Ürdün’e Kraliyet düğününe gittik. Bir yuvarlak masa. Masada bir beyefendi Saddam Hüseyin’in koruma müdürlerinden ama Ürdünlü bir şahıs. O zaman bana Saddam Hüseyin’in dublörleri olduğunu da anlatmıştı. Gayet güzel sohbet ediyoruz. Bir ara kadınlar oynayınca erkekler de onlara alkışla eşlik etmeye başladı. Ben de biraz dolaştım ve tekrar geldiğimde masada bir ölüm sessizliği vardı. O koruma müdürü önce Arapça sonra İngilizce olarak dedi ki, “Biz eşlerimize eşlik ederken içinizden birisi karımın çantasından cep telefonunu almış. Hepinize bakacağım.” Sırayla herkese bakarken Levent Kırca da yanımdaydı ve ona baktı bulamadı. Benim de çantam vardı ve onun içinden kadının cep telefonu çıktı. Allah’ım ağlayacağım. Meğer Levent Kırca bana şaka yapmış.

YEŞİLÇAM OYUNCULARI İKRAM EDİLECEK ÇAYA BİLE MUHTAÇ!

  • Sinema ne durumda?

Eski sinemacıların hepsi kan ağlıyor. Artık Sinema salonlarının yerini bu internet ortamındaki platformlar aldı. Bir kartel kurulmuş. Özellikle Amerikan menşeli firmaların, hatta Kore firmalarının tekeline geçmiş durumda. En son Salih Güney bana bayağı dert yandı. İstenmeyen adamlar listesinde olduğu için yandaş kanallara kesinlikle çıkamıyormuş. Yeşilçam oyuncularını da dizilere çağırmıyorlar. Onlar da maddi ve manevi zorluk içindeler. Yeşilçam Sokağı’na insanlar geliyorlar onlarla fotoğraf çektiriyorlar. Samimi söylüyorum gelenlerin ikram edecekleri bir çaya bile muhtaçlar yani.

  • Sinema, dizi ve tiyatro üçlüsü arasında içinde olmaktan mutlu olduğunuz sanat dalı hangisi?

Samimi söylemek gerekirse sinema daha kalıcı. Maalesef az çağırıyorlar. Ne zaman reklamımız çıktı teklifler arkası arkasına gelmeye başladı.

  • Tiyatroya olan ilginin artması için neler yapılması gerekiyor, bu konuda en büyük sıkıntılar nedir?

Otuz sene önceki Devlet Tiyatrosu’nun repertuvarına bakıyorum, bir de şimdikine bakıyorum. Şehir Tiyatroları’nın oyun repertuvarı şimdi çok zayıf. Tiyatroyu bir sanat olarak kabul etsinler.

  • Bir dönem tiyatrocuların porno filmlerde oynadığı öne sürüldü ve siz o oyuncuların avukatlığını yaptınız. Biraz o konuyu anlatır mısınız?

Hadi Çaman, Ali Poyrazoğlu, Yüksel Gözen, Özcan Özgür ve Aydemir Akbaş, bir dönem ekonomik nedenlerden dolayı seks konulu filmlerde oynadılar ama porno filmlerde oynamadılar. Ancak para kazanmak için o filmlerin arasına aleni münasebeti cinsiye olan parçalar koymuşlar. Yani müstehcen sahnelerde oynayan ama yüzü görünmeyen kişiler, bizim tiyatrocularımız değil. Tabii seyirci bunu anlayamazdı ve o sahnelerde oynayanları da bu isimler olarak izledi. Bu nedenle bu isimlere müstehcen neşriyattan dolayı dava açılmıştı. Zaten araya parça ekledikleri için müstehcen neşriyata girdi. Ben de avukat olarak bunların savunmasını yaptım ve araya parça konulduğunu teknik açıdan ispat ettik ve ismini saydığım bu bütün dostlarımın davaları beraatla veya takipsizlikle sonuçlandı.

BÜYÜK TÜRK ADASI

  • Siz Grand Türk Adası ile ilgili bir tarihi yanlışlığı da düzeltmişsiniz…

Ben profesyonel rehberliğim sırasında, Karayip Denizi’nde bir ada keşfettim. Dış işlerinde İngiltere’ye bağlı bu adanın adı Grand Türk, Büyük Türk Adası olarak geçiyor. Batılı kaynaklar bu bizim adamızda bir kaktüs yetişiyor ve kaktüsün üstü fese benziyor dolayısıyla buraya Büyük Türk Adası diyoruz açıklamasını yapıyor. Ancak burası 15. yüzyıldan beri Türk Adası ama biz fesi 19. yüzyılda 2. Mahmut zamanında Fars’tan getirdik. O zamana kadar biz fesi görmedik, fesi bilmiyoruz. Hatta efsun dediğimiz eteklikli Yunan askerlerinde fes vardı. Grand Türk adasının fesle bir ilgisi yok. O isim Türk denizcilerinin 15. yüzyılda o adaya gitmesinden kaynaklanıyor.

Sonraki Haber