‘900 gün de sürse Perfetti’ye sendika girecek’

Tekgıda-İş Sendikası’nın yetki aldığı Perfetti van Melle'de işten çıkarılan işçi Ayhan Yaylalı, anlattığı her zorluğun ardından ‘güçlüyüz’ mesajı verdi. ‘Bugün ilk günden daha iyiyiz, daha birlikteyiz.’ diyen Yaylalı da örgütlenme uzmanı Yunus Durdu da ‘sözleşme imzalanmadan mücadele bitmez’ dedi

Ulusal Kanal’da Emek Dünyası programımızın bu haftaki konuğu bugün 100’üncü gününe giren Perfetti van Melle (PvM) direnişi oldu. Yüzü aşkın ülkede üretim yapan İtalyan sermayeli sakız ve şekerleme markası Perfetti van Melle’de Tekgıda-İş Sendikası toplu iş sözleşmesi yapmak için yetki aldıktan sonra işten çıkarılan kıdemli işçi Ayhan Yaylalı ile Tekgıda-İş Sendikası’nın tecrübeli örgütlenme uzmanı Yunus Durdu, stüdyomuzdaydı. İşverenin baskıları, hukuki sürecin işçiler aleyhine nasıl uzatıldığı ve buna karşı verilen kararlı mücadeleyi ağırladık. Bu sırada, PvM işvereninin de Yaylalı’nın direniş alanına gölge yapan ağacın dallarını kestiği duyuruldu.

ÖNCE İTİRAZ SONRA BASKILAR…

Yunus Durdu ile başladık, “Neler oldu, süreçte son durum nedir?” diye sorduk:

“Türkiye’de işçiler anayasal hakkını kullanarak sendikalı olduktan sonra başına gelmeyen kalmıyor. PvM, dünyanın her yerinde faaliyet gösteren ve ILO sözleşmelerini kabul etmiş küresel bir şirket. Burada çalışan işçi arkadaşlarımızın geçen yıl bu zamanlar sendikamızda örgütlenme talepleri oldu. Yılın başında yasal sayıya ulaştık. Ne olduysa da o zaman oldu. İşveren önce yetkimize itiraz etti. Sendika üyesi 150-200 işçiyi ücretli izne çıkarma tehdidiyle sendikadan istifa ettirmeye çalıştı. Ama biz arkadaşlarımıza süreci doğru anlattığımız için sendikadan istifalar olmadı. Onlar da yasal olarak atanan iş yeri temsilcimiz Ayhan Yaylalı dahil olmak üzere 6 işçimizi işten çıkardı. Biz bunu sendikamıza da yapılmış bir hareket olarak gördük. Hiçbir yerde kavgadan taraf değiliz ancak bugün (önceki gün) 98’inci gündeyiz, 900 gün de sürse, biz PvM’de sözleşme imzalanmadan, işçilere işbaşı yaptırılmadan bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.”

AİLE NASIL OLUNUR?

“Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.” diyen Durdu, pekçok uluslararası firmada örgütlü olduklarını hatırlatarak “PvM’de hiçbir yöneticiyle sorunumuz yok. İş yerini seviyoruz, üretim yapmasını istiyoruz. İşverenin çok kullandığı bir cümle var: Biz aileyiz. Biz bir aileysek hepimizin evine giren etin sütün aynı olması lazım. Siz 5 kilo et alırken biz 250 gram alabiliyorsak aile olamayız. Bu fabrikayı Türkiye’nin yasalarına uymanın teminatını vererek açtılar, şimdi de işçilerin anayasal haklarına saygı duymalarını istiyoruz.” ifadeleriyle barış ellerinin açık olduğunu dile getirdi.

AİLE MAHKEMESİNDEN UZAKLAŞTIRMA KARARI

PvM temsilcileri daha önce Yunus Durdu’ya basın ve fiziksel propaganda yoluyla haksız saldırılara maruz kaldığı ve karalama kampanyası yürütülerek kişilik haklarının zarara uğradığı iddiasıyla manevi tazminat davası açmıştı. Her bir davacı için davalı Tekgıda İş Sendikası Yunus Durdu ve eski çalışan N.D.’den 50 bin lira ile 500 bin lira arasında değişen tazminatların istendiği davada talep edilen toplam tazminat tutarı 1 milyon 550 bin lirayı bulmuştu. Durdu, şimdi de Aile Mahkemesi’nden kendisi hakkında uzaklaştırma kararı aldırıldığını ifade etti.

FABRİKAYI ALMAK DEĞİL GEÇİNECEK ÜCRET TALEBİ

İçerideki baskıların sürdüğünü belirten Durdu, “Yan baktın, tuvalete gittin, su içtin, sakız çiğnedin denilerek işlem yapılıyor. Elime ulaşan yaklaşık 370 kişi var tutanak tutulan. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Biz fabrikayı satın almak istemiyoruz, yapmış olduğumuz sözleşmeler bellidir. İşçilerin ailesine, çocuklarına bakabileceği ücret istiyoruz.” dedi.
PvM’de daha önce de sendikaların örgütlenme girişimi olduğunu dile getiren Durdu, “Ne zaman buraya bir sendika girmeye çalıştı, işveren örgütlenmeyi kırmak için yeni haklar verdi.” dedi ve ekledi:
“Son dönemde de artan hayat pahalılığı karşısında verdikleri çok düşük paralar. Ama kazandıkları…”

YENİ GİREN DE 15 YILLIK DA NEREDEYSE AYNI ÜCRETTE

Ayhan Yaylalı’ya döndük, “Neden sendikalı oldunuz?” diye sorduk. Yaylalı şöyle yanıt verdi:
“Ücretlerimiz günden güne eksiliyordu. Son zamanlarda iyice düşünce yetkili müdürlerimizden randevu istedik ama bizimle görüşmediler. 10-15 yıllık operatör arkadaşımızın yeni giren personelle arasında 2 bin liralık fark var. Böyle olunca önümüzü göremediğimizi söyledik. Bize ‘piyasa bu’ dediler. Bu şekilde geçinemiyorum, çoluk çocuk var. Tek başıma çalışıyorum. İşte o zaman sendikayla görüştük. Hızlıca da sayıyı tamamladık.”

MÜCADELENİN TADI KORKUYU YENDİ

Yaylalı “Asıl baskılar yetkiyi aldıktan sonra oldu.” dedi ve ekledi:
“Bunları da çok dile getirmek istemiyorum ama beni takip ediyorlardı. Bunların da bilgisini verdim, ardından da bir iftira sonucu işten atıldım. O gün bugün kapı önünde direnişimizi devam ettiriyoruz. Kararlıyız. Mücadelemize devam edeceğiz. Korkan arkadaşlar mücadelenin tadını aldı, artık korkmuyorlar. Bugün ilk günden daha iyiyiz, daha birlikteyiz.”

KAMERA BASKISI

Direniş alanındaki oturma yerinin üzerine de iki yeni kamera takıldığını belirten Yaylalı, “Gelip bana selam verirseniz, olay bitiyor. Ama hem içeriden hem dışarıdan desteğe gelenler çok. Basın mensupları, siyasi partiler, sokaktan geçen birisi dahi desteğe geliyor, arkadaşlarım, ailem desteğe geliyor. Bu çok güzel bir durum.” diye konuştu.

‘TUVALET SÜRELERİ TUTULUYOR’

Yaylalı, devam eden baskıları “Tuvalete gidenler için süre tutuluyor, takip ediyorlar, su içmeye giderken arkadaşına selam verse hemen tutanak tutuluyor. Formenler üzerinde de baskı var, onlar da tutanak tutmazsa onu da şikayet ediyorlar. Ama her şeye rağmen güçlüyüz. Git gide daha da güçleneceğiz. Kararlıyız, her yerde ‘yaşasın örgütlü mücadelemiz’ demeye devam edeceğiz.” ifadeleriyle anlattı.

‘TEK ÇARE SENDİKA’

Yaylalı’ya “Son mesajı sizden alalım.” dediğimizde ise umut verici konuşması şöyle oldu:
“Herkes, nerede çalışıyorsa kendi iş kollarındaki sendikalara üye olsun. Biz işçiler, birlik olmazsak kazanamayız. Masaya oturuyor zam zamanı yönetim. Ama işçinin bir temsilcisi yok. Bizim adımıza konuşan yok. Ne verirlerse o. Emek gerçekten önemli bir şey. Çok şey değil, ailemizi biz de bir yemeğe götürelim istiyoruz. Bugün bir ev kirası 15 bin lira ama 15 yıllık çalışanın maaşı 20 bin lira bandında. O yüzden tek çare sendika.”

TAVŞAN KAÇ TAZI TUT OYNANIYOR



Sendikal örgütlenmede işverenlerin sendika karşıtı tutumunun neye dayandığını sorduğumuz Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Durdu, şu ifadeleri kullandı:
“Türk şirketler zaten yasaların boşluklarını çok iyi biliyorlar, kendilerine göre çok iyi ‘hukukçular’ buluyorlar. Özellikle pandemiyle birlikte Türkiye’de anayasal hakların ihlalinde işverenler çok örgütlü davranmaya başladı. Bundan üç dört yıl önce Karaman’da Döhler’de örgütlendik. Döhler ile İstanbul’daki Adkoturk ve Bel Kalper’deki avukatların birbiriyle iletişimde olduğunu çözdük. Türkiye’de son 5-6 yılda yabancı firmalar da buna katıldı. Burada asıl konu Türkiye’de verilen cezaların caydırıcı olmaması. Örgütlenmenin önünde gerçek anlamda büyük sıkıntılar var. Davalar çok uzun sürüyor. Esenyurt’taki bir iş yerinin yetki davası Ankara’da açılabiliyor. Aylar sonra mahkeme gününü bekleyip gidince ‘aa burası değilmiş’ deniliyor. İşveren neye itiraz ediyor? Çalışma Bakanlığının kaydına itiraz ediyor. Bunun anlamı, devleti yönetenlerin tavşan kaç tazı tut uygulamaları.”

Sonraki Haber