Perinçek iki yanına Polonez işçilerini aldı ve mesajını verdi: Emekçiler tarih sahnesi çıkacak

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, İstanbul 41. TÜYAP Kitap Fuarı’nda okuyucularıyla buluştu. İmza gününde Perinçek'e yoğun ilgi gösterildi. Polonez işçileri Perinçek’i ziyaret ederek destekleri için teşekkür etti

İstanbul 41. TÜYAP Kitap Fuarı’nda, Kaynak Yayınları önceki gün iki saati aşkın süre Vatan Partisi Lideri Dr. Doğu Perinçek’i ağırladı. Perinçek kitaplarını imzaladı, okurları Perinçek’le fotoğraflar çektirdi. 7'den 70'e vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.

Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten atılan Polonez işçileri Perinçek'i ziyaret ederek, "İş, ekmek yoksa barış yok”, “Polonez işçileri yalnız değildir” sloganları attı. Perinçek ile sohbet etti. Emekçiler, adım adım çözüme giden mücadelelerindeki destekleri için Vatan Partisi’ne ve Perinçek’e teşekkür etti.

Perinçek, saat 16:00 da ise 5. Salon İnteraktif Etkinlik Alanı'nda "Batı'da ve Türkiye'de Büyük Krizin Eşiğinde Büyük Çözüm" adlı söyleşisinde ziyaretçilerle buluştu. Polonez işçilerini yanına alan Perinçek, “Emekçi sınıfların tarih yapacağı, yaptığı bir sürece giriyoruz.” dedi. Polonez ürünlerine boykot çağrısını yinelendi. Sanatçı Ekrem Ataer de Polonez İşçilerin direnişine bir marş söyleyerek katkı sundu. Söyleşi sonrasında ilgi gösteren kalabalığın arasından gençler Vatan Partisi’ne üye olmak istedi. Rozetlerini Doğu Perinçek taktı. Konferans öncesi imza saatleri yetmeyince, Perinçek, söyleşi sonrası tekrar son kitabı Filistin Cephemiz’i imzalamaya devam etti. Perinçek söyleşide şunları söyledi:

“Atatürk günleri, saatleri, zamanlarındayız. Türkiye, 1952’lerden bu yana Atlantik sistemi içinde bir macera yaşadı. Özellikle de 1980 sonrasında. O maceranın, çıkmazın sonuna geldik. Atlantik emperyalistlerinin, kapitalistlerinin Türkiye’ye dayatmış olduğu borçlanma ekonomisini, üretimi yıkıma uğratan sıcak para komisyoncularını, tarikat rantçılarını, dolar, borsa vurguncularını getirip, Türkiye’nin tepesine oturtan siyasal sistemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Namık Kemallerden, Enver Paşalardan, Talat Paşalardan, Mustafa Kemallerden el alıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada 200 yıllık milli demokratik devrimimizi tamamlama görevleri, sorumluluklarıyla karşı karşıyayız.

‘EMEKÇİ SINIFININ TARİH YAPACAĞI SÜREÇTEYİZ’

“Geçmişte Türkiye’nin milli demokratik devrimi daha çok aydınların önderliğinde ilerledi ve bugünlere geldi. Önümüzde emekçi sınıfların tarih yapacağı, yaptığı bir sürece giriyoruz. Üretim devriminin öncüleri işçiler, çiftçiler, kamu çalışanları, sanayicilerimiz ve tüccarlar olacak. Emekçilerin tarih sahnesine çıktığı ve Türkiye’nin geleceğine ışık tuttuğu, emek verdiği, alın teri döktüğü bir tarihsel sürecin eşiğindeyiz. Polonez işçileriyle o emekçi önderliğini temsil eden, mücadelenin şu andaki erleri olarak kürsüde beraberiz. Türkiye’nin üretim devriminin eşiğinde olması bir umut değil, bir hakikat.

‘ATLANTİK SİSTEMİ BÖLÜNMEYİ DAYATIYORDU’

“1980’lerde Turgut Özal ile Türkiye’nin önüne bir program dayatıldı. Siz dışarıdan ucuza alacaksınız. Avrupa, Amerika üretecek, size satacak. Türkiye pamuğu, ipliği, kömürü gibi ara malları dışarıdan alarak dünya pazarında rekabet kabiliyetine ulaşacak dendi. İşte bu sistemin sonuna geldik. Üretmeden ancak dışarıdan borç ile alabilirsin. Türkiye’nin kamu ve özel sektörünün borçları 500 milyar doları aştı. Bu sistem aynı zamanda ülkeye bölünmeyi dayatıyordu. Amerika ve İsrail’in ikinci İsrail planlarını dayatıyordu. Kürdistan adı altında, Kürtlükle alakası olmayan, ikinci bir İsrail devletini vatanımızda kurmak istediler. Türklerin, Kürtlerin, Sunnilerin ve Alevilerin ortak vatanlarında. Aynı zamanda İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin topraklarında. O dayatmanın sonuna geldik.

‘BÜYÜK ZORLUKLAR DEVRİMLE ÇÖZÜLÜR’

“Türkiye hem ekonomide hem de güvenlikte büyük kararlar almak, büyük çözümleri hayata geçirmek göreviyle karşı karşıya. Bu zor bir görev ama her zor görevin sonu devrimdir. Büyük zorluklar devrimlerle çözülür. Ergenekon Destanı’nda kayaların içindeki demir eritilerek, yarılıp aydınlıklara çıkarılıyor. Şimdi biz Türk milleti, emekçileri olarak kayaların içindeki demirleri eriten bir mücadelenin içine girdik. Kaşımızda Atlantik sistemi, Amerikan zorbalığı var. İçimizdeki işbirlikçileri var. Onların karşısında bileği bükülmez, yüreği demirden, çelikten bir Türk milleti, Türk emekçisi var. O kayaları yaracağız ve milli demokratik devrimi tamamlayacağız. Üretim devrimini başaracağız, üreten Türkiye’yi kuracağız. Bunun uluslararası koşulları da uygundur.

‘YENİ ÜRETİCİLER ASYA’DAN YÜKSELİYOR’

“ABD’nin inişte olduğunu görüyoruz. ABD’nin dünya üretimindeki payı 1945 sonrasında yüzde 50’ydi. Dünyanın yarısını ABD üretiyordu. Şimdi dünya üretimindeki payı yüzde 13’lere düştü. Asya’da yeni üreticiler yükseliyor. Çin’den, Hindistan’dan, Rusya’dan, Orta Asya Türk devletlerinden, Vietnam’dan, Türkiye’den, İran’dan, Arap ülkelerinden yeni üreticiler yükseliyor. ABD ve Avrupa’nın artık köhnediğini görüyoruz. Sistemleri köhnedi. Karakterleri, ahlakları çürüdü. Böyle bir dünyada insanlığın geleceğini kurmak için Asya’nın, Asya’nın kanatları olan Afrika’nın ve Latin Amerika’nın ayağa kalktığını görüyoruz. Bu koşullarda Türkiye büyük çözümlerin eşiğindedir.

“İşçi hareketlerinin yükselmesi, Polonez işçileri gibi gıda sektöründe, enerji sektöründe olsun işçilerimizin kahramanlığı, çiftçilerimizin üretme isteği, ucuz mazot talepleri, ucuz ilaç talepleri, ucuz tohumluk talepleri gündemdedir. Türkiye bu talepleri ancak bir üretim devrimiyle karşılayabilir. Üretim devriminin koşulları vardır ve Vatan Partisi tarafından Türkiye emekçilerine ve halkına sunulmaktadır. Üretim devrimi yatırımla olur. Sermaye olacak, o sermaye yatırıma yönlendirilecek. O yatırım ile fabrikalarda, tarımda, hizmetlerde iş gücü seferber edilecek. Ve onların ürettikleriyle Türk emeklisinden, emekçisine bütün halkımızın özlemleri, talepleri karşılanacak.

‘TÜRKİYE’NİN BÜYÜK TASARRUF KABİLİYETİ VAR’

“Bunun sermayesiyle ilgili bugüne kadar ‘dışarıdan borç alırız, onunla yatırım yaparız.’ programı vardı. Vatan Partisi diyor ki; Türkiye’nin büyük tasarruf kabiliyeti var. 500 milyar dolar yurt dışında, bankalara zenginlerimizin yatırdığı büyük mevduat var. Yine Türkiye bankalarında Cumhurbaşkanı yardımcısının açıkladığı 300 milyar dolarlık altın, banka kasalarında yatıyor. İkisinin toplamı 800 milyar dolar. Türkiye demek ki emekçinin alın teriyle bir şey üretiyor ve onun içinden büyük tasarruflar yapabiliyor. Türkiye’nin tohumluğa ayırdığını biz yabancı bankaların eline veriyoruz. Tekrar yüksek faizle versin diye. 800 milyar doları bir üretim sermayesine dönüştürecek, bir üretim seferberliğine dönüştürecek bir irade yok. Tayyip Erdoğanların iradesi, üretime yönelik bir program uygulamıyor. Hâlâ Atlantik sistemin dayattığı ve bugün çıkmaza giren programın uygulayıcılarından.

‘ÖNCÜ ÖRGÜTLÜ OLMALI’

“Biz üretim devriminin hükümetini kuracağız. Türkiye’nin alın terinin yatırım sermayesine dönüşmesini sağlayacağız. Devrimle üretimlerimizi hakça paylaşacağız. Sendika özgürlüğünden, ifade özgürlüğüne kadar; özgürlükleri, demokrasiyi üretim devrimiyle sunmak ve Türkiye’nin önünü açmak, Atatürk zamanlarının zorlu görevlerini yerine getirmek, milli demokratik devrimimizi tamamlamak görevimiz. Bu siz öncülerin omuzlarındadır. Toplumlar dar çıkmazlarda öncüleriyle yol açarlar, zorlukların üzerine yürürler. O öncüler sizlersiniz. Öncü ilk iş olarak örgütlü olmalı. Vatanımızın bütünlüğü, terör örgütlerinin vatan topraklarından ve sınırlarımızdan temizlenmesi görevlerine hepimiz kollarımızı sıvayarak seferber olacağız. Vatan Partisi’nde toplanacağız. Sizlerden beklediğim, umut ettiğim sorumluluk budur.”

‘Halkımızın umut ve güvenini ateşliyorsunuz’

-Gençlerden gelen “Büyük katılım var ama bir yandan da apolitikleşmiş ve bireyselleşmiş gençler var. Bu insanları nasıl ikna edeceğiz? Neden biz de keyfimize bakmak yerini burada bir mücadele veriyoruz?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Öncü Gençlik, Türkiye Gençlik Birliği olarak Conilerin kafasına çuvalı geçiriyorsunuz. Amerikan emperyalizm ile mücadelede örnek oluyorsunuz. Halkımızın sizlere olan umut ve güvenini ateşliyorsunuz. Sizler sayesinde Türkiye önümüzdeki 40 yılını sigortaladı. Türk gençliği, Jöntürkler, Gençtürk devrimcileri var. Tecrübeli, birikimli, ahlaklı, bilimi rehber alan kadro oluşmakta. Siz Türk milletinin beklentilerini temsil ediyorsunuz.”

-Perinçek’e askeri hekim olan bir vatandaş “Askeri hastaneler Milli Hükümet Programınızda var mı? Ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. Perinçek, şöyle yanıtladı:

“Askerimizin, polisimizin sağlığı hepimizin sağlığından öncelikli. Onların sağlığı bizim sağlığımız demektir. Asker, polis sağlıklı olursa hepimiz güven içinde yaşarız. Onun için askeri hastanelerin ve askeri sağlık kurumlarının tasviye edilmesini mahkûm ediyoruz. Bunun kamucu, millici bir tavır olmadığını, Batı’dan dayatıldığını çok iyi biliyoruz. Batı’dan dayatılan programların çöp tenekesine gideceği tarihsel sürece girdik. Askerlerin, polislerin sağlığının özenli olacağı bir Türkiye de önümüzdedir.”

Sonraki Haber