Perinçek Rus devlet ajansına konuştu: Öncelik Türk-Rus ilişkilerinin gelişmesi

Rus devlet ajansı Ria Novosti, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le İsveç’in NATO’ya katılımı oylamasını konuştu. Perinçek, Türk-Rus ilişkilerinin gelişebilmesi için ise Suriye ve Irak’ın kuzeyinde işbirliğine dikkat çekti.

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Rus Devlet Ajansı Ria Novosti’nin sorularını yanıtladı. İsveç'in NATO üyeliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) onaylamasının Ankara-Moskova ilişkilerine etkisini değerlendiren Perinçek, iki ülke ilişkilerinin gelişmesindeki en önemli faktörün Suriye ve Irak'ın kuzeyinde Türkiye, Suriye, İran ve Rusya arasında bir askeri işbirliğinin oluşturulması olduğunu belirtti.

Vatan Partisi’nin bölge ülkelerinin işbirliğine odaklandığını vurgulayan Perinçek, bölücü terörün temizlenmesi ve aynı zamanda DEAŞ gibi dinci terörün temizlenmesi için Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya arasında işbirliğini, aynı zamanda Ankara-Moskova ilişkilerinin olumlu yönde geliştirecek başlıca etken olduğunu aktardı. Vatan Partisi lideri, partisinin bu çaba içerisinde olduğunu da ekledi.

Söyleşi, Rus basınında büyük ses getirdi. Perinçek’in Ria Novosti’yle yaptığı söyleşide şu ifadeler yer aldı:

“Öncelikle yaşadığımız stratejik süreci doğru belirlemeliyiz. Türkiye, 2014 yılında Vatan Partisi'nin Silivri duvarlarını yani Amerika Birleşik Devletleri'nin Gladyosu’nun tertibini yıkmasından bu yana yeni bir sürece girdi. 2014’ten beri Türkiye Atlantik Sistemi'nin denetiminden ayrılıyor ve Asya'ya konumlanıyor. Asya'ya konumlanmada da en önemlisi öncelikle Türkiye-Rusya ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesidir.

‘ÇAREYİ LONDRA VE NEW YORK’TA ARIYORLAR’

“Rusya'dan sonra da İran ve Çin'le Türkiye ilişkilerinde olumlu gelişmeler yaşadığımız stratejik sürecin başlıca unsurlarıdır. İsveç'in NATO'ya alınması tamamen yaşadığımız bu stratejik süreçte bir yalpalama, bunun nedeni de Tayyip Erdoğan hükümetinin 2023 baharındaki genel seçimler öncesinde girdiği rotadır. Tayyip Erdoğanlar, 1980’den beri uygulanan dünya ekonomisiyle entegrasyon programında çıkmaza girdiler.

“Türkiye 500 milyar dolar dış borca battı. Türkiye'nin üretim yapısı önemli ölçüde tahrip edildi. Türkiye'nin dış ticaret açığı ve ödemeler açığı baş edilemez hale geldi. Bu koşullarda Tayyip Erdoğan'lar Londra, New York bankalarında kredi bulma çabalarına girdiler ve çareler arıyorlar. Çaresizler çünkü hiçbir sonuç alamadılar. Amerika'yla güvenlik alanında da ekonomi alanında olduğu gibi bazı uzlaşmaların peşine düştüler. Fakat Amerika'nın buna cevabı çok sert oldu. En son Metina'da Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yöneltilen baskında ilk defa Amerika Birleşik Devletleri öz güçleriyle yer aldı.

SURİYE VE IRAK’IN KUZEYİNİN ÖNEMİ

“3 önemli olay var burada. Birincisi Amerika Birleşik Devletleri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uçaklarına hava sahasını kapattı. Amerika Birleşik Devletleri ilk kez terör örgütlerini yani PKK gibi FETÖ gibi DEAŞ gibi terör örgütlerini Türkiye'ye karşı kullanıyordu. İlk kez kendi özgüçlerini Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üzerine sürdü. Birincisi, hava sahası Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ın kuzeyinde Türk silahlı kuvvetlerinin uçaklarına kapatıldı. Çok önemli bir uygulama.

“İkincisi, 5 Ekim’de ABD Türk SİHA'sını düşürmüştü ve kendisi açıkladı bunu. Buna devam etti. Yani Türk İHA ve SİHA'ları Amerikan F-16’ları tarafından ve yerden atılan füzelerle düşürülüyor. Bu olay devam ediyor. Üçüncüsü de Metina baskınında doğrudan doğruya Amerikan Özel Kuvvetlerinin subayları ve komandoları PKK'yla birlikte yer aldılar ve kendi teknolojilerini de bu baskında kullandılar. Bu yepyeni bir durumdur. Hem Amerika'nın kendi öz güçleriyle Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı çarpışmalara girmesi çok çok önemli ve yeni bir gelişmedir. Bütün bunlara baktığımız zaman Türkiye hükümetinin Amerika ile sorunlarını çözme yönündeki arayışları iflasa mahkumdur. Dolayısıyla geçici olarak Ankara, Moskova ilişkilerinde bir sancı oluşsa bile stratejik olarak baktığımız zaman Ankara Moskova ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesi Türk milletinin ve Türk devletinin vazgeçilmez politikasıdır. Önümüzdeki dönemde bunu göreceğiz. Zaten Türkiye'de bu durumda Amerika Birleşik Devletleri ve NATO karşıtı bir hükümetin kurulması, üreticilerin milli hükümetinin kurulması talebi de yükselecektir. Esas Ankara Moskova ilişkilerini sağlam temellere oturtacak olan odur. Yani üreticilerin milli hükümetinin kurulmasıdır ve orada da Vatan Partisi'nin anahtar görev yapmasıdır. Şu anda Ankara-Moskova ilişkilerinin gelişmesindeki en önemli faktör Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde Türkiye, Suriye, İran ve Rusya arasında bir askeri işbirliğinin oluşturulmasıdır. Vatan Partisi olarak buraya odaklanıyoruz. Bölücü terörün temizlenmesi ve aynı zamanda DEAŞ gibi dinci terörün temizlenmesi için Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya arasında işbirliği aynı zamanda Ankara Moskova ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesi açısından başlıca etken olacaktır. Vatan Partisi bu çaba içerisinde şu anda.”

‘BOCALAMA OLUMLU KARŞILANMIYOR’

ABD'nin Rusya karşıtı yaptırımlar konusundaki baskısının Türk iş dünyasına etkisiyle ilgili de konuşan Perinçek, şunları kaydetti:

“İkinci sorunun cevabı ise evet Rusya'dan yapılan ödemelerin transferinde bazı tıkanmalar var. Bu Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Tayyip Erdoğan hükümetinin yanlış politikalarının sonucudur. Bunların Amerika baskısıyla olduğu çok çok açık. Yani şu anda Tayyip Erdoğan hükümeti Amerika baskısı karşısında hem ekonomide hem güvenlikte bir yalpalama içerisinde ama birinci sorudaki cevap burada da geçerli. Rusya son 15-20 yıldır Türkiye'nin hep birinci ve ikinci ticaret ortakları içerisinde yer aldı. Türkiye'nin ekonomide Rusya'dan vazgeçmesi mümkün değil. Rus uçağının düşürülmesi tecrübesini yaşadık. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye Rusya'nın Ekonomik ilişkilerini sabote etmeye çalışıyor. Ama ne oldu? Bu krizden sonra Türkiye Rusya ilişkileri daha olumlu yönde gelişmeye devam etti ekonomi alanında. Rusya, Türkiye için enerji güvenliğinin 1 numaralı ülkesidir. O bakımdan Türkiye'nin Rusya'dan vazgeçmesi mümkün değildir. Vazgeçme yönündeki çabalar başarısız kalacaktır. Ama burada Tayyip Erdoğan yönetiminin de Türk milleti açısından güvenilir, sağlam bir çizgide olmadığı ortada. Yani Türk milleti de Rusya dostu, Çin dostu, İran dostu onu belirteyim. Türk devletinin önemli merkezi güçleri de Rusya, İran ve Çin dostluğunun önemini çok iyi saptamışlardır. Dolayısıyla ekonomi alanındaki bu bocalamalar hem Türk milleti tarafından hem de Türk devletinin geniş güçleri tarafından hiç şüphesiz olumlu karşılanmıyor.”

‘ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN İYİLEŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL’

Perinçek, “İsveç'in NATO üyeliğinin Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri normalleştireceği söylenebilir mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Üçüncü soru, İsveç'in NATO'ya alınması Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeye ve doğuya doğru tehdidinin ağırlaşması anlamına geliyor. Dolayısıyla İsveç'in NATO'ya alınması hem Rusya üzerinde tehdidin ağırlaşması hem de Türkiye üzerinde tehdidin ağırlaşmasıdır. Türkiye'nin batı cephesini ve güney cephesine dikkatle bakalım. Yunanistan'ın kıyılarında, Dedeağaç'tan başlayarak Dedeağaç, Kavala, Selanik, Larissa, Stefanovic, Girit'in kuzeyi, Kıbrıs'ın güneyi, Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki üsler doğrudan doğruya namlular Türkiye'ye yönelik. Yine Doğu Akdeniz'de, Amerika Birleşik Devletleri İsrail ile ve Yunanistan'la birlikte Türkiye'yi hedef alan tatbikatlar yapıyor sürekli olarak. Bu tatbikatların adları da çok ilginç. Birisi Tevrat'tan alınan bir intikam hikayesi Nobel Dina. Nobel Dina yani Asil Dina. İkincisi de Yunanlıların intikam tanrıçası olan Nemesis adıyla yapılıyor.

“İki intikam tatbikatı ve neyin intikamı, Kıbrıs'ın intikamı onlara göre ve hedefte Türkiye var. Dolayısıyla NATO'nun doğuya ve kuzeye doğru genişlemesi sonuç itibariyle doğrudan doğruya en sıcak bir şekilde Türkiye üzerindeki tehdidin ağırlaşması anlamına geliyor. Dolayısıyla Amerika-Türkiye ilişkilerinin önümüzdeki süreçte düzelmesi ihtimali gözükmüyor ancak Amerika'da Trump'ın temsil ettiği ‘America First’ dedikleri, içe dönme ve o Neoconların dışa saldırgan politikalarının iflas ettiği koşullarda Amerika kabuğuna çekildiği zaman Amerika Türkiye ilişkilerinde bir normalleşme beklenebilir. O da çok önemli stratejik kuvvet dengelerinde değişmelerle birlikte olacaktır.

“Burada Rusya'nın Ukrayna cephesinde Amerika'ya karşı kararlı mücadelesi ve yine Filistin halkının Gazze ve Batı Şeria'daki mücadeleleri, Suriye'nin mücadelesi ve genel olarak Çin'in sağlam duruşu. Bunların hepsinin toplamı Amerika Birleşik Devletleri’nin saldırgan politikasını dizginliyor ve ona karşı bir meydan okumayı oluşturuyor. Buradaki kararlılık bütün bu cephelerde yani Çin'in Tayvan cephesinde, Türkiye'nin Ege ve Güney cephesinde, Filistin halkının İsrail'e karşı cephesinde ve Rusya'nın Ukrayna cephesindeki kararlılığı sonuç itibariyle savaşı önleyecek biricik etkendir.

‘İSVEÇ KARARI TÜRK MİLLETİNİN KARARI DEĞİL’

“Öte yandan Amerika Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi de bütün bu cephelerdeki direncin bir ürünü olabilir. Ama şu anda önümüzdeki gündem bu değil. Buradan bütün Rus devletine ve halkına Vatan Partisi olarak sesleniyoruz. Türkiye'de şu anda önemli bir çözüm süreci yaşanmaktadır. Türkiye çok köklü kararların eşiğindedir. Evet Meclis’ten İsveç'in NATO'ya alınmasını onaylayan karar çıktı. Ama bu yaşadığımız sürecin bir olgusu değil. Sürece ters olan bir uygulamadır. Atlantik sisteminin denetlediği partilerin kararıdır. Yoksa Türk milletinin ve hatta Türk Devleti'nin bile kararı değildir.

“Maalesef Tayyip Erdoğan da burada yani Türk Devletinin merkezi güçleriyle birlikte hareket etmiyor. Şunu söyleyebiliriz, şu anda Türkiye'de yükselen eğilim Amerikan emperyalizmine ve NATO'ya karşı kararlı duruş eğilimidir. Bunun devam edeceği apaçık gözüküyor ve bu Türkiye'yi büyük çözüme doğru ilerletiyor. O büyük çözüm, Türkiye'nin hem güvenlikte hem ekonomide bağımsız başı dik politikalar izlemesi ve yükselen Asya uygarlığının ön cephesindeki, ön mevzilerindeki yerini almasıdır. Bu aynı zamanda Rusya dostluğu, Çin dostu ve İran dostluğu anlamına geliyor ve bu süreç Suriye ve Irak'ın kuzeyinde bölge ülkelerinin yani Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya'nın askeri iş birliğine de yol açacak bir süreçtir.”

Sonraki Haber