Perinçek Yunan basınında: Batı’nın esiri olmayın

Yunan elitlerinin Türkiye’yle ilgili sorunun çözümüne yanaşmadığını anlatan Kontantakopoulos, Perinçek'in çözüm önerilerini aktardı:'Kıbrıs’ta önce ayrılıp ondan sonra barışçı ve çok arkadaş canlısı olarak, dostça yaşamalıyız. Kuzey Kıbrıs Türkiye’ye, Güney Kıbrıs ise Yunanistan’a aittir.'

Kendisini, 'Yunan medya tekeline tepki olarak ortaya çıkan, bağımsız ve alternatif bir haber organı' olarak tanıtan KOSMODROMİO isimli sitede, 8 Şubat 2021 tarihinde, Dimitris Kontantakopoulos imzasıyla “Perinçek ve Netanyahu’nun Kıbrıs’ta iki devletle ilgili görüşleri” başlığını taşıyan bir makale yayınlandı. Bu makaleyi MATRİX24 ve iNewsgr isimli iki Yunan sitesi de aynen paylaştı.

Kontantakopoulos, makalede Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile Türk-Yunan ilişkilerine dair çok önemli bir söyleşi yaptığını ama Yunan basınında hiç kimsenin yayınlamaya yanaşmadığını söyledi.

Yunan elitlerinin Türkiye ile ilgili sorunun incelenmesine, çözümüne ve bununla yüzleşmeye yanaşmadığını anlatan Kontantakopoulos, makalesinde Perinçek'in Kıbrıs konusunda çözüm önerilerini aktardı.

Teodoras Maçi tarafından Yunancadan Türkçeye çevrilen makaleyi paylaşıyoruz. Ara başlıklar bize aittir:

AVRASYACI AKIMIN LİDERİ

Genelde her ne kadar benzer yayınların ardında farklı niyetler olsa da Ahval News’e göre Doğu Perinçek Erdoğan’ın halefi. Başkaları onun Türkiye’nin “Gölge Savunma Bakanı” olduğunu söylüyor. Çin’in yeni Ankara Büyükelçisi'nin görüştüğü ilk kişiydi.

Kesin olan şu ki, (resimdeki) Doğu Perinçek Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Erdoğan’ın İslamcı eğilimli pretorianları (muhafızları) SADAT ile sürekli mücadele halinde olan güçlü bir “neo-Kemalist” ve “Avrasyacı” akımın lideri. Birçok kişi, onun, Erdoğan’ın Moskova, Esad, Pekin ve Tahran ile gayrı resmi, perde arkasındaki bir iletişim kanalı olduğuna inanıyor.

Mayıs 2018’de Çinlilerin Marx ile ilgili düzenlemiş olduğu ve Massimo D’Alema’dan Samir Amin’e kadar birçok uluslararası şahsiyetin katıldığı Büyük Uluslararası Kongre’ye davetli olarak gittiğimizde, Pekin Üniversitesi’nin yemekhanesinde Doğu Perinçek ile yan yana masalarda yemek yediğimizin farkına vardığım zaman, benim için nasıl bir sürpriz olduğunu tahmin edemezsiniz.

'SÖYLEŞİYİ YAYINLAYAMADIM'

Onun orada olmasının, Türk-Yunan ilişkileri, Türkiye’nin perspektifi ve Orta Doğu’daki durum ile ilgili görüşlerini ilk elden öğrenmek için doğal olarak bir fırsat olacağını düşündüm. Gerçekten de benim için oldukça büyük bir söyleşi oldu.

Atina’ya döndüğümde beni daha da büyük bir sürpriz bekliyordu. Söyleşinin yayınlanması için başvurduğum medya kuruluşlarının hiçbiri ilgilenmedi. Yalnızca bir yayıncı çok ilgilendi ancak sonuçta bu plan da başarısızlığa uğradı.

'YA GÖZARDI EDİYORLAR YA MALZEME YAPIYORLAR'

Şu anda, böyle bir sonuç çıkmasını yorumlamakla pek ilgilenmiyorum. Yunan elitlerinin “Türkiye” denen sorunu gerçekten incelemesi ve bununla yüzleşmesi ile ilgilenmediği sonucuna çoktandır varmış bulunuyorum. Ya bunu göz ardı etmekle ya da bunu iç politikada malzeme yapmakla ilgileniyorlar. Her halükarda, “Hatıra” yıllarında dış politika ile ilgili yazmayı planladığım kitapta kullanmak üzere o söyleşiyi “raflarda” sakladım.

Ancak bugün, Kıbrıs üzerindeki hareketlenmeler kritik ve çok tehlikeli bir aşamaya girmekte olduğu ve de taksim konusu yeniden sahneye çıktığı için, bir yandan Erdoğan ve Tatar’ın açıklamaları öte yandan ise Hrisostomos’un Anastasiadis’in taksimi (bölünmeyi) tartıştığı suçlamaları dolayısıyla, Perinçek’in en azından Kıbrıs ile ilgili görüşlerini dış politika konularını ele alanların, analistlerin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla kamuoyu ile paylaşma yükümlülüğünü kendimde hissettim.

'KIBRIS MİLLETİ YOK'

Perinçek’in Kıbrıs konusu ile ilgili soruma yanıtı şöyle: “Kıbrıs’ta önce ayrılıp ondan sonra barışçı ve çok arkadaş canlısı olarak, dostça yaşamalıyız. Kuzey Kıbrıs Türkiye’ye, Güney Kıbrıs ise Yunanistan’a aittir. Kıbrıs milleti diye bir millet yoktur. Kıbrıs’ta Türkler ve Yunanlar vardır. Kıbrıs Doğu Akdeniz’de bağımsız bir ülke olarak yaşamak için çok küçük. Averof’un geçmişte Kıbrıs’ın Türkiye ve Yunanistan arasında taksim edilmesi gerektiğini ifade eden duruşuna katılıyorum. Dostça ilişkilerin geliştirilmesi olanağını taksim yaratır, mümkün olmayan çözüm uğraşları değil.”

Yetkililerin algılarını etkilememek ve gereksiz “kavgalar” ve yabancı niyetlere dayalı “yorumlara” yol açmamak için söyleşideki görüşleri kendi yorumlarımızla tartışmıyoruz. Bahsimizin tek amacı Türk iktidarının bir bölümünün nasıl düşündüğü, ya da ne dediği ile ilgili bilgi sunmaktır.

'KEMALİSTLER VE İSLAMCILAR'

Kıbrıs konusunun sohbetini, geçmişte, Annan Planı'nın oylanmasından hemen sonra 2004 yılında, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ile ilgili Türkiye’de düzenlenen uluslararası konferansta, Kıbrıs’taki Türk stratejisinin mimarı Erim’in babasını izleyen ve konu ile ilgilenen oğlu dahil olmak üzere, Kemalist temsilcilerin yanında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Avrupa yanlısı İslamcıları” ile de yaptım. O dönem Ordu ve Denktaş ile çatışmakta olan ikinciler ile, Avrupalıların Kıbrıs ve Tasos Papadopulos’a karşı argümanlarını basit bir şekilde tekrarlamaktan başka bir şey söylemedikleri ve beni planın eleştirmeni bellediklerinden, düşmanca olmasa bile şaşkınlıkla bana karşı çıktılar ve aramızda hiçbir uzlaşma ve iletişim temeli oluşmadı.

Tam tersi, birinciler, Kemalistler, her ne kadar silahların onuruna resmi Türk duruşunu savunsalar da diğer şeylerin yanında, her iki toplum ve barış yararına bir çözüm oluşturmayan, Kıbrıs’taki Türk ve Yunanların ve ayrıca Yunanistan ile Türkiye’nin arasında sorunlar yaratacak sürdürülemez bir düzenleme olan Annan Planı’na karşı eleştirilerimi büyük bir ilgi ile dinledikleri anlaşılıyordu. İlgileri daha da büyüktü çünkü bunları bir Yunan'dan duyuyorlardı ve çeşitli kuruluşların Yunan akademisyenlerinden duymaya alıştıkları genellikle Batılı “düşünce havuzlarının” uzantısı görüşlerden tamamen farklı şeylerdi. Ve duydukları onları ilgilendiriyordu.

'BİZE TUZAK KURUYORLAR'

Konferans birkaç gün sürdü ve bir an, Türk katılımcılardan bir Türk dış politika enstitüsü şefi bana yaklaşarak “Haklısın, bize tuzak kuruyorlar, hali hazırda İncirlik Üssü varken bizden Lefkoniko’da (işgal altında) neden üs kurmak istiyorlar?” dedi. Ankara’da büyük soruların sorulmasına ve Washington ile ilişkilerde ilk krize yol açan, Irak’ın Amerikan-İngiliz işgalinden bir yıl sonrasıydı.

Sohbet sonuçta Kıbrıs meselesine geldi ve konuya nasıl yaklaştığını sordum. Türkiye’nin “kırmızı çizgisi” iki devlettir şeklinde yanıt verdi.

Bu konuya ve aynı zamanda Annan planının öncülerinden olan ve şimdi iki devlet çözümünü benimsemiş görünen Netanyahu’nun şartlı dönüşüne –bu bilgiler doğru ise, öyle bir dönüş ki, İsrail’in Başkan Anastasiadis ve Yunan hükümeti üzerinde büyük etkisi olacaktır- tekrar geri döneceğiz.

'MUTLAK FELAKET TASARIMLARDAN BİRİ'

Ancak önceden söyleyelim. Kesin olan şudur ki, Kıbrıs ve Yunanistan için mutlak felaket, çirkin tasarımlardan biri ile “iki devletin” birleşmesi sonucu sözde konfederasyon şeklinde oluşturulacak “düzenlemedir”. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “rütbesi” bir “devletçiğe” indirilecektir. Ve ne yazık ki, Kıbrıs ve Yunanistan siyasi liderlikleri böyle bir çözümü müzakere edebileceklerini kanıtlamışlardır

matrix24.gr'de yayımlanan yazıya ulaşmak için TIKLAYIN
inewsgr.com sitesinde yayımlanan yazıya ulaşmak için TIKLAYIN
Sonraki Haber