Bugün kayyım demokrasinin gereğidir

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, ‘PKK güdümlü belediyelere kayyım atanmazsa, yerel yönetimler ABD ve İsrail zorbalığına ve PKK terörüne teslim edilir. O durumda demokrasi ve özgürlüğün çiğnenmesine boyun eğilir.’ dedi

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal ekranında belediyelere kayyım atamaları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ikinci kez Öcalan’ı Meclis’e çağırması, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye’yle normalleşme mesajları ve ABD seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Perinçek, Çıkış Yolu programında Ulusal Kanal Genel Müdürü Çağdaş Cengiz, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, Aydınlık Gazetesi Genel Müdürü Beyhan Korkman ve Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tevfik Kadan’ın sorularını yanıtladı.

Bakan Fidan'ın bir mülakatındaki “Bizim temennimiz Esad'ın kendi muhalefetiyle anlaşması. Ancak anladığımız kadarıyla kendisi ve ortakları muhalefetle anlaşmaya ve büyük bir normalleşmeye hazır değil.” sözlerinin sorulması üzerine Perinçek, şöyle konuştu:

“Uluslararası hukuk bakımında da, Türk Devleti'nin gelenekleri, imparatorluk kültürü ve devrim kültürü bakımından da bir komşumuza ‘sen muhaliflerinle anlaş’ dayatmasında bulunmak ve bunu şart koşmak yanlıştır, ihanettir.

“Sayın Cumhurbaşkanımızın haberi olmadan bu tür konuşmalar yapılabilir mi? Burada Tayyip Erdoğan hükûmetinin politikası var. Suriye'nin muhalifleri Amerikancı ve İsrailci değil mi? Suriye'deki muhalifler Amerika ve İsrail güdümünde Sayın Beşar Esad yönetimini devirmek için çalışıyorlar. Peki siz o muhaliflerle anlaşan bir hükûmetle nasıl PKK'yı ortadan kaldıracaksınız? Sayın Hakan Fidan'ın açıklaması tamamen çelişkilerle dolu.

‘İSRAİL’E REJİM DİYOR MU?’

“Sayın Fidan, iki yerde Suriye yönetimine rejim diyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışmayan bir rejim sözüdür gidiyor. Bütün dünyanın tanıdığı Suriye'nin devleti ve hükûmetinden söz ediyorsunuz, Suriye Hükûmeti, Suriye Devleti diyeceksiniz. Sayın Dışişleri Bakanımız, İsrail'e rejim diyor mu? Amerika'ya rejim diyor mu? Suriye'nin günahı ne? Suriye'nin günahı Amerika'ya kafasını dik tutmak, Amerika'nın yaptığı bütün karışıklıklara ve kışkırtmalara karşı kahramanca mücadele etmek.

"Hakan Fidan'ın rejim dediği hükûmet, 14 yıldır Amerikan emperyalizminin ve İsrail siyonizminin yıkamadığı bir hükûmet. Sayın Hakan Fidan'ın rejim dediği, Sayın Tayyip Erdoğan'ın rejim dediği, İsrail'in sürekli bomba attığı, işgal etmek istediği Suriye Hükûmeti. İsrail dostu musunuz? Amerikan dostu musunuz? Nesiniz? Bir kere önce kimliğinizi belirleyin. Denge politikalarının bittiği bir süreçteyiz. Onun için çok açık konuşmak zorundayız.

‘TÜRKİYE’Yİ İRAN VE RUSYA’DAN AYIRIYOR’

“Sayın Dışişleri Bakanımızın bu açıklamasında aynı zamanda Türkiye'yi, İran ve Rusya'dan koparan bir eğilim de var. Çünkü Suriye ile beraber aynı zamanda Rusya ve İran’ı da karşısına alıyor. Bu politikayla yuvarlanacağınız bir tek yer var. Amerikan'ın ve İsrail'in güdümüne yuvarlanırsınız. Sayın Hakan Fidan, Suriye rejimi ve ortakları gibi ifadelerle İran'a, Rusya'ya dokundurarak Amerika'ya ve İsrail'e yaranamazsınız.”

‘MECLİS’TE VE BELEDİYELERDE PKK’YA YER YOK’

CHP'li Esenyurt Belediyesi ile bazı DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına ilişkin görüşlerini de açıklayan Perinçek, şunları söyledi:

“Meclis'te, belediyede PKK'ya yer yok. Halk ne diyordu? ‘Meclis'te PKK istemiyoruz!’ Yine milletimiz ne diyor? ‘Belediyelerde PKK yönetimi istemiyoruz!’ DEM Parti'nin yönetimleri doğrudan PKK. CHP'nin bazı belediye yönetimleri de PKK'ya teslim edilmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunu seyredecek değil, seyretmemesi lazım. Devlet zaafını yenmek zorundayız. Türkiye devlet zaafları yüzünden buralara geldi. Kayyım atanmasıyla bu düzeltilmeye çalışılıyor.

‘HALKIMIZDA TEREDDÜT YARATIYOR’

“Ama başından bir bozukluk var. Anayasaya ve siyasi partiler kanununda yasaklı olduğu halde, bölücü terör örgütünün partisine fırsat veriliyor, yasallık tanınıyor. Onun terörist ve para toplamasına, propaganda yapmasına olanak sağlanıyor. Bu, Kürt halkımızda bir takım tereddütler yaratıyor; ‘Acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti buralardan vaz mı geçiyor? Başımıza PKK gelip bela mı olacak?’ diye düşünüyor. ‘Türkiye oralardan vazgeçecek’ kanaati, oyları da etkiliyor. DEM Parti'ye giden oyların esas sebebi budur. PKK'ya fırsat veren, ona yasal olanak tanıyan, onun seçimlere girmesine izin veren, ona belediyeleri teslim eden devlet zaafı faturasını çıkartıyor.

‘DEVLET İÇİNDE ZAAFINI HOŞGÖRMEYEN DAMAR VAR’

“Devlet içinde bu zaafları hoş görmeyen, buna razı olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleneksel bir damarı da var. O damar yer yer etkin oluyor. Burada Vatan Partisi'nin mücadelesi çok çok önemli. TSK da şehitler vererek belediyelerin PKK'ya verilmesinin bedelini ödüyor. Türkiye'de silahlı güçlerimiz PKK'yı temizliyor ama siyasi merkezler, Anayasa Mahkemesi'nin DEM Parti'yi, HDP'yi kapatmaması ile askerimizin, polisimizin kanla canla temizlediği PKK'ya yasallık tanıyarak tekrar imkan veriyor.

“Vatan Partisi devlet zaafını yenmek amacıyla bir Milli Devlet Bildirgesi yayımladı. Milli devletin güçlendirilmesini ve o devletin hükûmetinin güçlendirilmesini Vatan Partisi bugünün en temel meselesi olarak tahlil etti.

"Türk Devleti’nin içinde ve toplum ile siyaset alanında milli devlet damarı, milli devletin kurumlarını ayakta tutma birikimi mevcuttur ve o, zaman zaman etkili oluyor. Devlet zaafını temsil eden güçlerle, güçlü devleti temsil eden güçler arasında bir mücadele var. Aslında bugün Türkiye siyasetindeki temel mücadele budur.”

VATAN PARTİSİ’NDEN ‘DEM KAPATILSIN’ BAŞVURUSU

Dr. Doğu Perinçek, Vatan Partisi’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına DEM Parti'nin kapatılması için yaptığı başvuru hakkında da bilgi verdi. Perinçek şu ifadeleri kullandı:

“Vatan Partisi, PKK'nın eli, kolu, ayağı, dili olan HDP ve DEM Parti’nin kapatılması için mücadele verdi, nöbetler tuttu. Genel Sekreterimiz Sayın Özgür Bursalı, Yargıtay binası önünde DEM Parti'nin kapatılması konusundaki başvuru gerekçemizi kamuoyuna açıkladı. Çok büyük yankı uyandırdı. 60’ın üzerinde yayın mecrası başvuruyu yayınlandı ve milyonlarca insana ulaştı.”

‘DEMOKRASİ KILIÇLA GELDİ’

Siyasi partilerin kapatılmasının demokratik yaşamdan bir feragat olacağı, kapatmanın çözüm olmayacağı, kapatılınca yeniden açılacağına yönelik bazı itirazlar olduğu yönündeki soruyu yanıtlayan Perinçek, şöyle konuştu:

“Bölücülüğe demokrasi olmaz. Demokrasi dünyaya Fransız Devrimi’nde, İngiliz Devrimi’nde, Amerikan Devrimi’nde bölücülüğe karşı kılıçla geldi. Türkiye'nin tarihinde de öyle. Bölücülük de olsun, gericilik de olsun dediğinizde demokrasi yok. O zaman Fransız Devrimi olmazdı. Fransız Devrimi, Fransız toplumu içindeki derebeyliğe, feodal bölünmeye, krallığa son verdi.

"Kralların, kraliçelerin başları giyotin sepetine gitti. Demokrasi krallığı bertaraf ederek oldu. Feodaliteyi, derebeyliğini yıkarak demokrasi olabildi. Atatürk'ün dediği gibi ‘Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz.’ Demokrasi bölünmeyi ezerek inşa edilir. İnsanlık tarihinde ve Türkiye’de de demokrasi Ortaçağ’ı tasfiye ederek, ezerek silahla inşa edilmiştir.

‘KAYYIM İLAN EDENLER DEMOKRASİNİN YANINDA’

“Kayyım atanmasına karşı demokrasi ve özgürlük adı altındaki hareketler, demokrasi düşmanıdır. Kayyım ilan edenler demokrasinin yanındadır. Kayyım ilan edenler, yani Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü kararlılıkla savunan devlet iradesi demokrasidir. PKK güdümlü belediyelere kayyım atanmazsa, yerel yönetimler ABD ve İsrail zorbalığına ve PKK terörüne teslim edilir. O durumda demokrasi ve özgürlüğün çiğnenmesine boyun eğilir.”

BAHÇELİ’NİN AMACI

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan ile ilgili sözlerini tekrarlaması konusunda da Perinçek, Bahçeli’nin MHP’yi bitirmek istediğini söyledi. Perinçek şu ifadeleri kullandı:

“Herkes Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan'ı parlamento kürsüsüne çıkartmak istiyor noktasına odaklanmış durumda ama esas amaç bu değil. Esas amaç, Devlet Bahçeli'nin MHP'yi bitirmek istemesi. Devlet Bahçeli bilmiyor mu MHP'yi batırdığını? Bütün Türkiye biliyor. Milliyetçi Hareket Partisi boğulurken, ortağı olan AK Parti'ye de sarılarak, onu da dibe çekiyor.

"Bunu, aynı Ecevit hükûmetini yıktığı ve Amerika'nın Türkiye'de tezgahladığı AK Parti hükûmetini getirdiği gibi, hükûmeti yıkmak için yapıyor. Devlet Bahçeli çok açık bir şekilde başında Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu hükûmeti yıkma faaliyeti içindedir.

"Hükûmet yüzde 20 oyla, hele girdiğimiz ekonomik hoşnutsuzluk ve derin kriz koşullarında Türkiye'yi yönetemez. Bahçeli, bu koşullardan da yararlanarak Cumhur İttifakı ortaklığının hükûmetini yıkma ve Atlantikçi bir hükûmetin kurulması gayreti içerisinde.

“Biz ABD’nin yıkmak istediği Tayyip Erdoğan hükûmetinin yerine milli hükûmet seçeneği daha tam oluşturulmadan bu hükûmetin yıkılmasını doğru görmüyoruz. Bir milli hükûmet seçeneği oluşturalım. O seçeneğin içinde bütün milli güçler, üretim amaçlı güçler yer alsın. Ondan sonra bu hükûmetten zaten Türkiye vazgeçecek.

"Bu hükûmet, sonunu zaten kendisi getiriyor. Devlet Bahçeli ile ele ele tutuşarak da sonunu getiriyor. Ekonomi politikalarıyla da sonunu getiriyor. Ukrayna'yı destekleyen, Suriye ile işbirliğinden kaçınan politikalarıyla da zaten kendi sonunu getiriyor.

“Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın, üretim odaklı bir ekonomi ve Suriye ile silahlı işbirliği yapan, ve dostlarıyla buluşmayı hedefleyen, Ukrayna cephesinde Rusya ile buluşan, güneyimizdeki cephede Suriye ile İran ile buluşan bir dış politikaya yönelmediği sürece oy cambazlıklarıyla bir çıkışı yok.”

‘ABD İÇ ÇATIŞMAYA GİDİYOR’

ABD’de yapılan seçimlerle ilgili de Perinçek şu değerlendirmeyi yaptı:

“İki dengeli kuvvet var ve bunlardan biri sırf sandık yoluyla yenilgiyi kabul etmeyecek. Sandıkta kaybeden başka yollardan iddiasını sürdürmeye çalışacaktır. Amerikan ordusunun bu konuda bölündüğü apaçık. Her iki tarafın da Pentagon'da, ABD Silahlı Kuvvetleri içerisinde gücü var. Toplum içinde de silahlananlara, Trump'a yapılan suikastlere baktığımız zaman, ABD’nin iç çatışmalara ve kendi içinde hesaplaşmalar ortamına doğru gittiğini görüyoruz.”

‘CUMHURBAŞKANI NEDEN KKTC’NİN TANINMASI ÇAĞRISI YAPMIYOR?’

“İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın konuşmasını dinledim. ‘Filistin Devleti’nin tanınması için dünyaya çağrıda bulunuyoruz.’ diyor. Tamam güzel. Peki Sayın Cumhurbaşkanımız neden dünyaya hitap etme şansını değerlendirerek ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyın.’ çağrısında bulunmuyor. KKTC Müslüman değil mi? Gazze'nin tepesine yağdırılan bombalar nereden gidiyor? Güney Kıbrıs'tan... İsrail'in karşısında olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ve Akdeniz'de Kıbrıs'ı Amerika'ya ve İngiltere'ye ve İsrail'e vererek siz hangi sorununuzu çözeceksiniz? Cumhurbaşkanımızın o konuşmalarını yazanlar bunu görmüyor mu? Cumhurbaşkanımız ‘Arkadaşlar niye buraya Kuzey Kıbrıs'ı yazmadınız!’ demiyor.”

‘İHANETİN ARKASINDAN GİDECEK KÜRT BULAMAYACAKLAR’

“DEM Parti Mardin'de bütün milleti çağırdı. Bir avuç adam toplayamadı. İhanetin arkasından gidecek Kürt bulamıyorlar, bulamayacaklar. Bunları yalnız bırakmak en akıllıca çözümdür. Bunları girdikleri kanlı yolda, Amerikan yolunda, İsrail yolunda yalnız bırakmak Kürt halkına bugün yapılabilecek en büyük hizmettir.

"Türk milletine, bütün vatanımıza Kars'ından, Van'ından, Muğla'sına Edirne'sine kadar bütün vatanımıza yapılacak en büyük hizmet bunları yalnız bırakmaktır ve yalnız kalıyorlar. DEM Parti ve PKK yöneticileri, Türkiye'ye silah çektikleri için, kendi kardeşlerine silah çektikleri için, ellerine ABD ve İsrail silahı aldıkları için kendi yalnızlıkları ve ihaneti içinde boğulacaklar.

"Onları bu ihanetten vazgeçmeye davet ediyorum. Ellerindeki Amerikan silahlarını atsınlar. PKK terörünün kurbanı olanlara, gençlere sesleniyorum. Elinizdeki Amerikan silahını, İsrail silahını atın. Gelin, kendi kardeşlerinizin, kendi milletinizin yanına geçin. Türkiye'nin silahlı güçlerine, devlet güçlerine gelin, katılın. Türk yargısının kararları aynı zamanda sizin kurtuluşunuz anlamına gelmektedir.

"Şeyh Sait’lerin, Seyit Rıza'ların sonunu paylaşmak kurtuluş değil, ihanet ve ölümdür. Ama Türk milletiyle beraber Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi ve Sünni kardeşliğinde cephe tutmak, yer almak yüce bir tavırdır ve o aynı zamanda biricik kurtuluş, biricik özgürlük, biricik demokrasi, biricik refah yoludur.”

‘HÜKÛMET’İN TEK ÇIKIŞI SURİYE İLE SİLAHLI İŞBİRLİĞİ’

“İçine girdiğimiz süreçte Tayyip Erdoğan hükûmetinin yıkılmasını bir tek şey önler: Suriye ile askeri işbirliği. Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütleri temizlenir. Bu, ekonomiyi de canlandırır. İran'dan, Rusya'dan, Suriye'den ucuz enerji alırsınız. Batı Asya coğrafyasıyla Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler canlanır. Türkiye’nin ihracatı artar. Suriye'nin yeniden inşasında Türkiye'nin iş insanları büyük kazançlar sağlar.

"Çin'e kadar uzanan, Azerbaycan'da, Kırgızistan'da, Kazakistan'da, Türkmenistan'da, Özbekistan'da, Türk Devletleriyle işbirliği, Rusya, İran ve Çin'le işbirliğiyle olur. Rusya'ya tavır alan Kırgızistan'a da, Azerbaycan'a da tavır alır. İran'a tavır alan Özbekistan'a, Türkmenistan'a tavır alır. Erdoğan hükûmeti, bu cepheden vazgeçtiği zaman ABD ve İsrail'e yalvarmaktan başka bir yol bulamaz ve o yalvarışlar da onları kesinlikle kurtaramaz.”

Sonraki Haber