Tereddüdün aydını Peyami Safa

Türk Edebiyatının önemli yazarlarından biri olan; Cingöz Recai, 9. Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Fatih-Harbiye gibi eserleri ve politik duruşu ile tanınan Peyami Safa, 15 Haziran 1961’de hayatını kaybetti

Türk Edebiyatının önemli yazarlarından biri olan; Cingöz Recai, 9. Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Fatih-Harbiye gibi eserleri ve politik duruşu ile tanınan Peyami Safa, 15 Haziran 1961’de hayatını kaybetti. Nâzım Hikmet’le yaptığı tartışmalar ve özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki ideolojik tutumuyla akıllarda kalan Safa, bugün “muhafazakâr aydın” olarak tanıtılıyor.

2 Nisan 1899 tarihinde Fatih’te dünyaya gelen Safa, 1910 yılında başladığı Vefa İdadisinde ilk edebi eserlerini kaleme aldı. Ağabeyiyle birlikte çıkardığı Yirminci Asır gazetesinde yazdığı “Asrın Hikayeleri” yazılarıyla edebiyat ve fikir dünyasında tanınan bir isim haline geldi. 1924'te Arsen Lupen’den esinlenerek yarattığı Cingöz Recai tiplemesi ise ilk polisiye eseri olarak gösterildi. "Server Bedi" ve "Peyami Safa” isimlerini kullanan yazar, 1928-1940 yıllarında Cumhuriyet’te edebiyat sayfası editörlüğü de yaptı.

Safa’nın ilk romanı 9.Hariciye Koğuşu, Nâzım Hikmet’in teşvikiyle 1930 yılında yayımlandı. İkilinin arkadaşlık yıllarından ezeli düşmanlığa uzanan hikayesi ise 1928 yılına Resimli Ay dergisinde başladı.

Sabiha Sertel bu durumu, Nâzım Hikmet’in Peyami Safa’yı kazanmaya çalıştığını belirterek, “Nazım yeni bir edebiyatın temelini atmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyalizm davasına yeni unsurlar kazanmaya çalışıyordu. Bir zamanlar Peyami Safa'yı da kazanmak sevdasına tutulmuştu. Peyami o zamana kadar vasat hikayeler, romanlar yazardı. Nazım'la temasa geçtikten bir müddet sonra Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanını yazdı. Nazım, Resimli Ay'da bu kitabın tenkidini yaparken, Peyami'yi övüyor, kendi sanat görüşünü belirtiyordu” ifadeleri ile anlattı.

NAZIM HİKMET’TEN PEYAMİ SAFA’YA PROVOKATÖRLÜK SUÇLAMASI

Nazım Hikmet’in Yanardağ isimli şiirini Cumhuriyet’te yayımlaması, gazete ile yollarının ayrılmasına neden oldu. İkilinin arkadaşlıklarının geliştiği dönemde Safa Hikmet’ten “O sadece ağlamayan ve haykıran zekasının malzemesini eski insanlıktan aldığı halde çatısını yeni bir teknikle kuran, ona müstakbel dünyaların rengini veren büyük bir kafa mimarıdır” sözleriyle bahsetti. Yol ayrılıkları ise Safa’nın Hikmet’e Sovyetlerden para aldığı iması yapmasıyla başladı. Usta şair bu imaya çok sinirlendi ve Peyami Safa’yı provokatörlükle suçladı.

Nazım Hikmet, 5 Ocak 1935’te Akşam gazetesinde Orhan Selim mahlasıyla "İt ürür kervan yürür" başlıklı bir yazı yayımladı. 1 Eylül 1935’te ise “Bir Provokatör Üstüne Hiciv Denemeleri” adlı şiirini kaleme aldı. Hikmet’in bu şiirinde, “Sen bu kavgada / bir nokta bile değil / bir küçük, eğri virgül / bir zavallı vesilesin!..” dizeleri, Safa ile aralarındaki düşmanlık adına tarihe düşülen bir not oldu.

PEYAMİ SAFA VE NAZİLER

Hayatı boyunca pek çok kez ideoloji değiştiren Peyami Safa, tereddüdün yazarı olarak bilindi. İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi Almanya’sının teşvikiyle bir propaganda yazısı yazdığı da ortaya çıktı.

Alman Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükelçisi Franz von Papen'e bir mektup gönderir. Gönderilen mektupta, Türk basınının önemli isimlerine Nazi propagandasına uygun köşe yazıları yazdırılmak istenir.

26 Ağustos 1942 tarihinde Almanya Büyükelçiliğine ulaşan mektubun üzerinden 5 gün geçtikten sonra ise Peyami Safa, Tasvir-i Efkâr'da bu direktiflere uygun bir yazı yayımlar. Safa bu yazısında, Nazilerin direktiflerine uygun olarak İngiltere ve müttefiklerinin büyük kayıplarını, Almanya'nın büyük kazanımlarıyla karşılaştırır.

SAFA’NIN ROMANLARINDA AYDIN BUNALIMI

Peyami Safa’nın romanlarında kişilik tahlilleri sıklıkla karşımıza çıkar. O’nun karakterleri bunalımlıdır. Bu bunalımın esas sebebi ise Türkiye’nin yaşadığı ya da yaşadığı düşünülen medeniyet çatışmasıdır. Bu karakterlerden öne çıkanlar Mahşer’de Nihad, Bir Tereddüdün Romanı’nda Muharrir, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nda Ferit ve Biz İnsanlar’da Orhan’dır. Keza yazarın “Fatih-Harbiye” adlı eseri bu medeniyet çatışmasının ana tema olarak işlendiği eserlerdendir. Eserde Şinasi’nin arkadaşı olan Ferit, Doğu ve Batı medeniyetlerinin sentezini savunur. Ona göre; Türkiye tamamıyla Batı’dan kopamaz buna karşın Batı’nın kültürel köklere kadar nüfuz etmesine de karşıdır.

Ferit bu durumu eserde şöyle açıklar:

Şark ve Garp âlemleri, güneşin doğduğu ve battığı cihetler kadar birbirinden ayrı değildirler. ‘Prototipik' vasıflar ararken basitler üzerinde konuşmuş oluyoruz. Şark ve Garp insanlığın külçesini terkip ederler, bu itibarla, medeniyet dediğimiz şey yeni terkiplere doğru mütemadiyen istihale eder.

MUHAFAZAKARLIK TARTIŞMALARI VE PEYAMİ SAFA

Peyami Safa, tıpkı Yakup Kadri gibi Türkiye’nin içinde bulunduğu buhran yıllarından ve geri kalmışlıktan Türk aydınını sorumlu tutar. Bir yazısında “Bütün buhranlarımızda aydının (münevverin veya entelektüelin) mesuliyet payı büyüktür. ...çünkü devletten evvel kendisine terettüb eden vazifeden kaçmaktadır” der.
Peyami Safa’nın Doğu-Batı sentezi liberal muhafazakâr fikirlere uygundur. Moderniteyi reddetmeyelim ama özümüzü de kaybetmeyelim fikri “mütedeyyin” kitleyi ABD’ye ve Batı’ya ikna etme argümanıdır. Bu bağlamda; Peyami Safa tutum olarak konjonktüre göre hareket etmiştir. Türk Edebiyatı’nın tereddütlü yazarı Peyami Safa bugün de tartışılmaya devam ediyor.

Sonraki Haber