Pierides ve uşak Türkler
1964’te Kıbrıs’a BM Barış Gücü yerleştirilmesine karar verilmişti. Rumlar BM askerlerini kendi yanlarına çekmek için her yolu deniyorlardı. Bu Rumlardan biri de İsveç’in Başkonsolosluğu görevini yürüten büyük zenginlerden Zeno Pierides idi. Pierides, BM İsveç Barış Gücü Komutanı Albay Jonas Waern’i villasına davet etti. Sözü Waern’e vermeden önce bir parantez açıp Pieridesleri tanıyalım.
Pierides ailesi Kıbrıs’ın köklü ve 1700’lü yıllardan bu yana en etkili ailelerinden biri. Avrupa ile, İskandinavya ile ve özellikle İsveç ile ilişkileri İsveç’in Kıbrıs temsilcisi olacak kadar iyi.
Dede Demetrios Pierides (1811–1895) Larnaka’da Osmanlı Bankası’nın müdürüydü. İngiltere’nin Kıbrıs Konsolos Yardımcılığını yaptı (1849-1850). 1883’te Lefkoşa’da Kıbrıs Müzesi kurulması için çalıştı. Baba Loukis Z. Pierides (1865–1933) 1911’den öldüğü 1933 yılına dek İsveç konsolosluğu yaptı. Aynı zamanda Almanya ve Avusturya konsolosuydu. Siyasetçi, bilim adamı ve antika koleksiyoncusuydu. 1921’de İsveçlilerin Kıbrıs’ta kazı yapmalarını sağladı. Onları korudu. Prens Gustaf Adolf’a pekçok antika eser hediye etti. Parlamento’dan bir yasa çıkmasını sağlayarak eserlerin yüzde 65’inin İsveçlilerde kalmasını sağladı. İsveçliler 1927–1931 yılları arasında 25 kazı bölgesinden 18.000 eser çıkardılar. Bunların 12.000 adedini gemilerle İsveç’e taşıdılar. Bunların arasında, Vouni Sarayı’ndaki Athena Tapınağında günışığına çıkarılan, “Kıbrıs’ın en güzel başı’’ olarak nitelendirilen, tanrıça Athena heykeli, Engomi’de bulunan altın takılar, işlemeli kaplar, Lapitos şehrinde bulunan Geometrik döneme ait kaplar, Agia İrini’den Arkaik döneme ait çok sayıda tasvir, Mersinaki’de Hellenistik özellikler taşıyan heykeller ve kazısı yapılan diğer yerlerde ortaya çıkarılan paha biçilmez çok sayıda kireç taşından ve pişmiş topraktan (terracota) yapılmış heykeller. Bunun haricinde, Kıbrıs’taki şehir krallıklarına ait sikkeler, binlerce vazo, çanak, çömlek, metal bakır objeler, altın ve gümüş takılar vardır. Bu eserlerden bir bölümü İsveç Akdeniz Müzesi’nde sergilenmiştir. Binlercesi müzenin depolarındadır. Müzede uzun süre görev yapan İsveçli Arkeolog Marie Louise Winblad bu eserlerin pekçoğunu Stockholm’deki Akdeniz Müzesi depolarında harap olmuş durumda bulduğunu açıkladı. Ailenin de yıllar içinde muhteşem bir tarihi eser koleksiyonu oluşmuştur. Bu eserlerden kalanlar 1974’te Pierides Müzesi’ne konmuştur.
24 Aralık 2021 Aydınlık
İsveç Barış Gücü Komutanı Jonas Waern’in ziyaretine gittiği Oğul Zeno Pierides de (1900-1967) “veliaht” olarak Larnaka’da İsveç Konsolosluğu yaptı. Çok daha fazla zengin oldu. Denizcilik şirketi, sigorta şirketi ve bir banka kurdu. Pieridesler bir de Pierides Vakfı kurdular. Bu vakıf kültür alanında da ödüller veriyor. Ödül 1998’de Şair Neşe Yaşın’a verildi. Neşe Yaşın Güney Kıbrıs’ta yaşayan, KKTC ve Türk kimlikleri de olan, hem KKTC hem Güney Kıbrıs milletvekili seçimlerinde aday olan, adanın taksimine karşı bir isim. Şiirlerinden biri:
YURDUNU SEVMELİYMİŞ İNSAN
“Yurdunu sevmeliymiş insan,
öyle diyor hep babam.
Benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından,
hangi yarısını sevmeli insan?”
İşte ödül, böyle, adanın hangi yarısını seveceğini düşünüp taşınıp, Güney’de yaşamayı yeğleyen, Rum görüşlerine uygun şiirler yazan bir Türke verilmiş.
Şimdi sözü İsveç’in Rum başkonsolosunu ziyaret eden Jonas Waern’e bırakalım:
“İnceleme günlerimden birinde bizim İsveç Başkonsolosumuz Zeno Pierides’in muhteşem villasına öğle yemeğine davet edildim. Kazılarda çıkan çok fazla sayıda görülmeye değer tarihi eseri gururla bana gösterdi. Bir ara fırsat bulup 1963 yılı öncesi Rumlarla Türklerin ilişkilerinin nasıl olduğunu sordum. Ev sahibim, ‘O garip anayasa nüfusun Türk kısmına aşırı koruma verdiği için bazı sürtüşmeler oldu. Ama büyük düşmanlıklar olmadan bir arada yaşayabiliyorduk. Hatta Rumlar ve Türkler yarışmalarda ve spor takımlarında Kıbrıs’ı birlikte temsil ettiler. Örneğin Davis Cup Tenis Turnuvası’nda’ yanıtını verdi.
'O zaman, bir yabancı için, geçmişin bu güzel anılarının tamamen unutulup yerini acı ve koyu bir düşmanlığın almış olmasının anlaşılması çok zor' dedim ve sordum, 'Rumlarla Türkler arasındaki çatışmaların sebebi nedir?'
Pierides, ‘Bunu anlamak benim için de zor’ dedi ve devam etti, ‘They have always served us well (Onlar bize her zaman iyi hizmet ettiler) ’
Böylece bilmeden düşmanlığın önemli nedenine işaret etmiş oldu. Bir Rum olarak Türkleri Rumlara hizmet eden, onlardan aşağı seviyede, ikinci sınıf halk durumuna yerleştiriyordu.”
Perides
İsveçli Subay Jonas Waern buradan yola çıkarak şu tespiti yapıyor: “Rumlar her demokratik seçimde kendi çoğunluklarının geçerli olmasını talep ediyorlardı. Azınlık hakları onların istek ve kararlarına bağlı olacaktı. Bu da Türklerin durumunu kabul edilemez hale sokacaktı.”
24 Aralık 2021 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin bir haberine göre, “KKTC’deki Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (Türk-Sen), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)'nde ENOSİS'çi, ırkçı, Türk düşmanı çizgisiyle bilinen EOKA'cıların sendikası SEK ile Türkleri Kıbrıs vatandaşlığına zorlayan ve göçü özendiren ortak bir proje başlattı. Proje kapsamında on bin Türk işçisi Güney Kıbrıs’ta çalışacak”.
Türk-Sen sendikası başkanı Arslan Bıçaklı 15 Aralık 2021 tarihli Kıbrıs Gazetesi’ne verdiği demeçte, “Kimse bize kahramanlık taslamasın, milliyetçilik dersi vermeye çalışmasın” diyor.
Bıçaklı ve onun gibi düşünenlere aslında 1964 yılında, bundan 58 sene evvel Rum Zeno Pierides Efendi gerekli dersi vermiş:
“İkinci sınıf vatandaş olarak, benim istek ve kararlarıma uyarak ve benim uşaklığımı yaparak Kıbrıs’ta yaşayabilirsin!”
Başka derse gerek var mı ki?