Piyasalarda çanlar TL için mi çalıyor?
FED'den gelen açıklamalar sonrası dolar karşısında değer kaybeden TL'ye yönelik spekülasyonlar arttı. Bazı kurumlar TL'de değer kaybı beklemezken, ekonomistler ise olumsuz tahminler yapıyor.
Küresel piyasalarda son iki haftadır artan bir gerginlik söz konusu. ABD Başkanı Biden'ın teşvik paketine rağmen piyasalarda riskten kaçınma eğilimi hakim. ABD borsa endekslerinde zayıf bir seyir hakim. Hafta içinde ABD Merkez Bankası Başkanı Powell'ın yaptığı açıklamaların piyasaları germesi daha doğrusu piyasanın beklentilerini karşılayacak derecede güçlü mesajların gelmemesi yüzünden Türk lirasında da değer kaybı görüldü. TL'deki kayıp; içerideki dolarizasyonun kırılmaması, enflasyon beklentilerindeki olumsuz seyir ve faiz artışına karşın ekonomik aktivitenin soğumayarak döviz ihtiyacını sürdürüyor olmasından kaynaklı. Dün gün içerisinde 7.55 TL'ye kadar çıkan dolar kuru sonrası tartışmalar da alevlendi.
RİSKE EN AÇIK ÜLKE TÜRKİYE
Merkez Bankası'nın eski başekonomisti, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, The Economist'in ABD tahvil faizlerindeki artış karşısında riskli görülen ülkeler grubuna Türkiye'yi almadığına dikkat çekti. Prof. Dr. Kara, derginin HSBC'nin raporuna atıf yapıldığına işaret ederek, her ne kadar bu olumlu görünse de cari açık, rezervler ve kısa vadeli borçların durumu yüzünden risk iştahındaki bozulmaya karşı ülke olarak duyarlılığımızın yüksek olduğunu kaydetti. Bunun yanında TL'nin değerli olmamasının 2013'e göre koruyucu bir faktör olduğunu kaydeden Hakan Kara'nın Twitter hesabından yaptığı bu değerlendirmeye karşılık, Türkiye'yi yakından takip eden yabancı ekonomistlerden biri olan Timothy Ash ise, TL'nin son iki haftadır rand (The Ekonomist'in kırılgan ülkeler içinde saydığı Güney Afrika'nın para birimi) karşısında sergilediği düşük performansın bu analizin kötü olduğunu gösterdiğini söyledi. TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç da küresel satış anında en çok satış yiyen ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekerek, emsaller arasında en yüksek enflasyonun ve milli gelirin yüzde 30'u ile yine en yüksek dış finansman ihtiyacı olan ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatarak, Türkiye'nin riske en açık ülke olduğunu dile getirdi.
TAHVİL FAİZİ 1.5 YILIN ZİRVESİNDE
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başekonomisti Robin Brooks aylardır TL için adil değerin 7.50'ler civarında olduğunu belirtiyordu. Hızla aşağı inen TL'nin en sonunda bu seviyelere geldiği görülüyor. Bu anlamda The Economist'in ilave kayıp beklemeyen analizini destekleyen bir durum. Aynı dergi ekim ayında yayınladığı bir analizde Türkiye için ödemeler dengesi krizi öngörmüştü. Türkiye faiz politikasındaki normalleşme ile bu krizi önledi. Brooks'un yayınladığı son notta ise; doların aşırı değerlenmesinin gelişen ülkeler için olumlu bir ortama işaret ettiğini belirtirken, ABD faizlerindeki artışın ise gelişen ülkelere sermaye akışına zarar verme riski olduğunu, geçen hafta yaşanan durumun bundan ileri geldiğini söyledi. ABD tahvil faizlerinin artması Türkiye'de de faizleri yukarı çekiyor. Türkiye'de iki yıllık devlet tahvilinin faizi dün itibarıyla yüzde 16'yı aştı. Tahvil faizleri en son 2019'un Temmuz ayında bu seviyelerdeydi. Diğer yandan enerjide ithalatçı olan Türkiye için haftalardır dikkat çektiğimiz Brent petrolün varil fiyatı dün 68 doları aştı. ING
FAİZ ARTIŞINA ZORLANABİLİR
Analistlerinin tahvil piyasasının barut fıçısı üzerinde oturduğuna yönelik olumsuz senaryosuna göre ABD tahvil faizleri yüzde 2'ye çıkabilir. Bu durum Türkiye gibi gelişen ülkeler için sıcak para partisinin bitmesi demek. Küresel piyasalarda riskten kaçınma eğiliminin arttığı şu dönemde Türkiye'nin önümüzdeki hafta açıklanması beklenen ekonomik reform paketiyle havayı kendi lehine çevirme şansı var. Ancak pakette beklenen anlamda reform adımları görülmezse TL üzerindeki baskının artması beklenebilir. Bu sefer top Merkez Bankası'nda olacak. Bazı analistler şimdiden mart ayında ilave bir faiz artırımına ihtiyaç duyulabileceğini söylemeye başladılar.
AĞBAL'IN MESAJLARI ATEŞİ ALDI
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal dün bankanın blog sayfası Merkezin Güncesi için bir yazı kaleme aldı. Yazısında fiyat istikrarı vurgusu yaparak ortaya konulan stratejinin geçici olmadığını kaydeden Ağbal'ın yazısının ajanslara düşmesinin ardından TL'nin değer kazanmaya başladığı görüldü. Dolar kuru 7.50 TL'nin altına çekildi. Güven konusuna birçok kez atıf yapan Başkan Naci Ağbal, “Kalıcı fiyat istikrarı; sürdürülebilir büyüme için, toplumun refahı için, daha adil gelir dağılımı için ve daha fazla istihdam için bir ön koşuldur. Amacımıza ulaştığımızda paramız hak ettiği değere kavuşacak; üretenler, emek verenler, ekonomiye can verenler kazanacak. Böylece, geleceğe güvenle baktığımız, daha çok ürettiğimiz, daha çok kazandığımız, güçlü ve istikrarlı ekonomiyi tam anlamıyla pekiştirmiş olacağız” dedi.
Ağbal ayrıca, “Sermaye girişlerinin istikrarlı ve güçlü bir hale gelmesi, yurt içi yerleşiklerin dolarizasyon eğiliminin tersine dönmesi ile birlikte döviz alım ihaleleri yoluyla rezervlerimizi artıracağız. Şartlar oluştuğunda, buna yönelik planımızı da açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşacağız” mesajı verdi.