PKK ve FETÖ ile iktidar projesi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultay'da Rand Corporation'ın raporundaki stratejide adeta kendisine biçilen görevi ilan etti. PKK’yı Türk Ordusu'nun süngüsünden kurtarmak, hükümet ortağı yaparak Türkiye’yi PKK ve FETÖ ile birlikte yönetmek...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilan ettiği programın merkezinde PKK’ya karşı silahlı mücadeleyi durdurmak, böylece PKK’yı Türk Ordusu'nun süngüsünden kurtarmak vardır.
Kılıçdaroğlu PKK’yı hükümet ortağı yapacak, Türkiye’yi PKK ve FETÖ ile birlikte yönetecek stratejiyi açıklamıştır. Mağdurlarla iktidara yürüme planının ortakları şimdi aleni hale gelmiştir.
RAND projesinin de özü budur. RAND Raporu CHP’yi PKK ile birlikte hükümet yapma projesiydi, İYİ Parti de buraya ekleniyordu.
Sayın Meral Akşener’e soruyoruz: İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun ilan ettiği “Millet İttifakı” adı altında PKK’yla ittifaka ne diyecektir? ABD’nin, hükümeti PKK ve FETÖ ile birlikte yıkıp Batıcı bir iktidar kurma projesinde yer alacak mıdır? CHP örgütü bu plana evet diyecek midir?
Kılıçdaroğlu hükümeti yıkmak için şiddetçağrıştıran bir çağrı yapmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin “İktidar Kurultayı” konuşmasında, Türkiye’nin “cumhuriyet tarihinin en büyük buhranı” içerisinde olduğunu, “baskıcı bir yönetimin” hüküm sürdüğünü, demokrasi ve hukuktan söz edilemeyeceğini ifade etti, bu yönetimin yıkılması gerektiğini, bunun da ancak bir ittifakla olabileceğini öne sürdü. Verdiği mesajlarla CHP, PKK/HDP, FETÖ, Davutoğlu ve Babacan ile birlikte bir ittifak çağrısı yaptı. FETÖ ve PKK’yla mücadele eden yargıyı hedef aldı, “Kürt sorununa demokratik çözüm” ifadesiyle açılım sürecine dönüşü gündeme getirdi. İçi boş Ortadoğu’da barış çağrılarının arkasında Rusya ile düşmanlık körükledi.
Bu Atlantikçi iktidar stratejisi, kelimesi kelimesine aynı ifadelerle RAND Corporation’un Ocak 2020’de yayımladığı “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporda ortaya konmuştu. Bu rapor 24-28 Haziran 2020 tarihlerinde Aydınlık’ta yayımlanan “RAND Raporu: CHP, İYİ Parti ve HDP’nin Kılavuzu” başlıklı yazı dizimizde geniş bir şekilde incelenmiştir.
KILIÇDAROĞLU’NUN ABD’YE BİAT KONUŞMASI
Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşması ABD’nin PKK ve FETÖ ile iktidar stratejisine biat açıklamasıdır. Kılıçdaroğlu’na göre Türkiye’nin birinci sorunu “demokrasi sorunudur:
Yasama, yargı ve medya bir kişinin vesayeti altındadır.” RAND Raporu’nda da Cumhurbaşkanı Erdoğan “otoriter” ve “tek adam” olarak tanımlanmakta, Türkiye’nin en önemli sorunu hukuk ve demokrasi olarak anlatılmaktadır.
Kılıçdaroğlu “Bir devlet hukukun üstünlüğünden ve adaletten vazgeçerse o devlet bir süre sonra organize suç örgütü haline dönüşebilir... Bir kişinin baskısıyla ve bir kişinin talepleriyle bir devlet yönetilemez” ifadesiyle gayrimeşru yönetim fikrini beslemektedir. Konuşmasına Adalet Yürüyüşünü hatırlatarak başlayan Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki duvarı yıkacağız demiştim. 31 Mart yerel seçimlerinde duvarın arkasına geçtik, o duvarı şimdi dostlarımızla birlikte ve milletimizin ferasetiyle parça parça yıkacağız” diyerek şiddet çağrıştıran bir çağrı yapmaktadır. Siyasi literatürde iktidarı indirmek, iktidardan kurtulmak ifadeleri kullanılabilir ancak yıkmak sadece şiddet içeren eylemleri anlatmak için kullanılır.
KILIÇDAROĞLU’NUN ATLANTİKÇİ İTTİFAK FORMÜLÜ
Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki ilk seçimlerde dostlarımızla birlikte iktidar olacağız” ifadesiyle temel stratejilerini ortaya koymaktadır. Hedeflerini “baskıcı bir yönetim” ve “tek adam rejimi” olarak niteledikleri iktidarı bir ittifakla devirmek ve “demokrasiyi getirmek” olarak açıklamıştır. “En geç 2023’te cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız” ifadesi RAND raporunda Türkiye’nin önüne konulan dört senaryodan “Yeniden Dirilen Demokrasi başlığında açıkça açıklanmıştır: “Bir muhalefet lideri veya koalisyon 2023’ten sonra Erdoğan’ı yenmeyi başarır; 2017 referandumunda onaylanan anayasa değişikliklerinin bazılarından geri döner ve daha Batı merkezli bir dış politika ve güvenlik politikasına geri döner.
”Kılıçdaroğlu “Bir araya gelerek çözeceğiz, birlikte mücadele edeceğiz. Hep birlikte yapacağız bunu... dostlarımızla yani Millet İttifakı’nı oluşturan dostlarımızla birlikte çözeceğiz” çağrısı yapmaktadır. Ancak PKK’ya karşı silahlı mücadelenin durdurulması gerektiğini söyleyen, FETÖ’yle mücadele eden yargıyı suçlayan, Fetullah Gülen’in ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu,ittifakın gizli ortaklarını da alenileştirmiştir.
CHP’nin “Hep birlikte yapacağız” çağrısı HDP’nin çağrısına olumlu cevap niteliğindedir.
HDP Eş Genel Başkanları 1 Haziran’da yaptıkları çağrıda “Hep Birlikte Demokratik Geleceğe” başlıklı dokuz maddelik bir bildiri yayımlamış; “Tüm demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini eşitlik, özgürlük ve adalet için bir araya gelmeye” davet etmişti.
FETÖ’YLE MÜCADELE YOK FETULLAH GÜLEN’İN KILAVUZLUĞU VAR
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında tek bir kez bile FETÖ ifadesi geçmezken Fetullah Gülen’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan için 2013’ten bu yana sık sık kullandığı “Firavun” ifadesi kullanılmıştır. Kılıçdaroğlu’nun “Firavunların iktidarını yıkıp halkın iktidarını kuracağız. Her firavunun bir Musa’sı, her Nemrut’un bir İbrahim’i vardır” sözlerindeki “Firavun ve Nemrut adlandırmaları Fetullah Gülen’in 18 Kasım 2013’te yaptığı, FETÖ'cü “herkul.org” sitesinde yayımlanan açıklamasında aynen geçmektedir.
FETÖ’ye yapılan ittifak çağrısı bu mesajla da sınırlı değildir: Konuşmada FETÖ’yle mücadele konusunda hiçbir ifade yoktur, ancak cezaevlerindeki “kalemini satmayan onlarca gazeteciden” bahsedilmektedir. FETÖ’yle ve PKK’yla mücadele eden yargının “vesayet altında” olduğu iddia edilmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminden bahsedilmeyen konuşmaya göre, asıl darbe “20 Temmuz Sivil Darbesidir”. FETÖ’ye karşı mücadele açıkça hedef alınmakta, zayıflatılmaya çalışılmaktadır. RAND raporunda da darbe girişimi sonrasında alınan tedbirlerin demokrasiyi ve hukuku ortadan kaldırdığı iddia edilmektedir.
PKK’YLA MÜCADELE YOK PKK’YI KURTARMA ÇAĞRISI VAR
Terörle silahlı mücadeleden bahsetmeyen Kılıçdaroğlu’na göre: “Başta Kürt sorunu olmak üzere, tüm toplumsal sorunlarımız demokrasi temelinde ve TBMM’nin öncülüğünde çözülecektir.” Böylece TSK’nın silahlı mücadelesiyle bitme noktasına gelen PKK kurtarılmaya çalışılmaktadır. Silahlı mücadele durdurularak PKK konusu meclise taşınmaktadır.
Konuşmada PKK ifadesi kullanılmamıştır. Terörle mücadele mafyayla mücadele arkasına gizlenmektedir: “Toplumsal barışın kalıcı hale getirilmesi için tüm terör örgütleri ve yeraltı suç örgütleri ile mücadele, ödün verilmeksizin sürdürülecektir.”
Oysa Demirtaş’a özgürlük çağrıları çok açık yapılmaktadır: “Selahattin Demirtaş içeride kalacak, hapse atacaksınız, beraat mı boş verin onu, üst mahkeme, alt mahkeme boş verin onu, içeride kalacak, gereği yapılıyor, içerde kalıyor.”
PKK’ya karşı mücadelede önemli bir yeri olan, PKK’ya destek veren belediye başkanlarının görevden alınması uygulamasına karşı çıkılmaktadır: “Kayyum uygulamalarına son verilecek, seçimle gelen belediye başkanlarının, ancak seçimle gidecekleri güvence altına alınacaktır.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında evlatlarını PKK’dan kurtarmak için mücadele eden “Diyarbakır Anaları” yoktur ama konuşma “Cumartesi Annelerine” selamla başlamaktadır.
CHP’deki “muhalifler” de HDP ile açıktan ittifaka destek vermiştir. Genel Başkan adayı İlhan Cihaner “Savaş tezkerelerine evet dedik... Ortadoğu halklarının gözyaşlarına boğulmasına evet dedik... Afrin meselesinden dolayı Kürt halkı size ittifakta nasıl oy verecek?” sözleriyle PKK’ya karşı verilen mücadeleye açıkça karşı çıkmıştır.
RAND Raporunda Türkiye terörle tehdit edilmekte, Erdoğan hükümeti etnik ayrışmayı kışkırtmakla suçlanmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında da aynı ifadeler kullanılmaktadır: “Siyasi iktidar, başta Kürt sorunu olmak üzere, neredeyse tüm toplumsal sorunlarda kutuplaşma ve kamplaşmayı derinleştirmekte, ötekileştirmekte ve politikaları bunun üzerine inşa etmektedir.”
YENİ ANAYASA ÇAĞRISI
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki en önemli vurgulardan biri yeni bir Anayasa yapma çağrısıdır: “Birinci hedefimiz: Yeni bir Anayasa ile güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçilecektir.”
Kılıçdaroğlu konuşmasında “Yeni bir Merkez-Yerel Dengesi Kurulacak” açıklaması yapmıştır. Hedeflenen “Yeni Anayasanın” CHP’nin daha önce kabul ettiği Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik şartını da içereceği ortadadır. CHP’nin daha önce yaptığı Anayasa çalışmalarında “Türk Milleti” tanımı silinmekte, PKK’nın savunduğu “eşit yurttaşlık” tanımı getirilmektedir.
RAND RAPORUNDAKİ FİTNELERE DEVAM
RAND Raporunun bir amacı da ABD karşıtı kuvvetler arasına nifak sokmaktır. Raporda
Türkiye Cephesinin birliği ve Türkiye’nin komşularıyla dostluğu hedef alınmaktadır. Kılıçdaroğlu da konuşmasında Türkiye – Rusya dostluğunu hedef almaktadır. “Suriye’de 36 askerimiz şehit oldu. Sorumlusu kim, sorduk mu? 36 askerimizin kanı yerde duruyor.” sözleriyle İdlib’deki kışkırtmayı hatırlatmakta, açıkça çatışma kışkırtıcılığı yapmaktadır. Bu çağrının Rus uçağını düşürmekten bir farkı yoktur.
KILIÇDAROĞLU’NUN SÖYLEMEDİKLERİ
Bir saati aşkın konuşmasında tek bir kez bile FETÖ, PKK demeyen Kılıçdaroğlu, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı ikinci İsrail devletinden, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye yönelen tehditten, ABD hegemonyasına karşı gelişen Astana Süreci’nden, Türkiye’nin yani güvenlik stratejisinin simgesi olan S400’lerden de bahsetmemektedir.
CHP’nin “İktidar Kurultayı”nın mesajı açıktır: Kılıçdaroğlu “Yeni bir siyaset anlayışını başlattık, yeni siyaset anlayışıyla yola çıkacağız” ifadesiyle “Millet İttifakının” yeni bir döneme girdiğini, CHP’nin Atlantikçi iktidar için önüne konulan görevlere hazır olduğunu açıklamaktadır. PKK ve FETÖ ile hükümet ittifakın ABD stratejisindeki “Yeniden Dirilen Demokrasi” senaryosunun aktörleri sahneye çıkmıştır. ABD hegemonyası Batı Asya’da ve bütün dünyada güç kaybederken ABD patentli “demokrasi ittifakının” başarı şansı sıfırdır. Atlantik’le birlikte hareket edenler, onun sonunu paylaşacaktır.
RAND RAPORUNDAKİ ABD STRATEJİSİ
ABD’nin beyni diye adlandırılabilecek strateji üretme kuruluşu RAND Corporation, bu raporu Amerika’nın önümüzdeki on yıllık Türkiye ve bölge politikalarını planlamak için kapsamlı bir strateji belgesi olarak hazırlamıştır. Rapor ABD adına düşman ve dost kuvvetleri belirlemektedir. Düşman kuvvetler (ABD karşıtı cephe) arasına nifak sokmayı, ABD yanlısı kuvvetleri (Atlantik Cephesi) birleştirmeyi ve cesaretlendirmeyi hedeflemektedir.
RAND Raporunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gittikçe otoriterleşen” bir lider olduğu, özellikle 2016’daki FETÖ Darbe girişimi sonrasında alınan tedbirler nedeniyle Türkiye’de hukuktan bahsedilemeyeceği söylenmektedir. RAND, Türkiye - ABD çıkarlarının artık örtüşmediğini ve Türkiye’deki Amerikan karşıtlığının hızla arttığını tespit ediyor. ABD rotasından uzaklaşan ve Asya kuvvetlerine yaklaşan Türkiye’nin ancak Batı yanlısı bir ittifakın, Erdoğan hükümetini devirmesiyle Atlantik çizgisine dönebileceğini anlatıyor. Raporda Erdoğan hükümetini devirmek için CHP, HDP ve İYİ Parti’nin bir araya gelmesi gerektiği açıkça söyleniyor.