PKK'da TSK’nın Kuzey Suriye’ye müdahele korkusu
Herkes 24 Temmuz 2015 öncesi ve sonrası arasındaki farklılığı yaşayarak gördü. ABD emperyalizmi ve kara gücü, Türkiye’de hendeklere gömüldü ve yenildi. Yakındır, Suriye’de de hendeklere gömülecektir.
Murat İnce
Türkiye, Suriye’nin Kuzeyi'ne tarih vererek müdahale için tüm hazırlıklarını tamamladı. Bunun üzerine PKK ardı ardına açıklamalarda bulundu. Suriye PKK’sı PYD/YPG’de SDG denilen paravan örgüt kanalıyla savaşa hazır olduklarını açıkladı.
PKK’YI KORKU SARDI
ABD’nin bir dediğini iki etmeyen PKK son açıklamalardan rahatsız oldu. ABD’nin manevralarını da hesaba katan örgüt, çekilme yönlü girişimlerden rahatsız olduğunu itiraf etti. Kuzey Suriye operasyonuna yönelik olarak şunları dillendirdi: "ABD yaptığı açıklama ile gösteriyor ki, hem Rojava’nın işgal edilmesine hem de IŞİD'in sorumluluğunun Türk devletine verilmesine karar vermiş. ABD’nin kararının hiçbir ahlaki ve insani boyutu yoktur. 100 yıldan beri devletlerarası çıkarlara kurban edilen Kürt halkı bir kez daha kurban edilmek isteniyor. Ancak bu sefer onların umduğu gibi olmayacak. Kürt-Arap-Asuri-Süryani halkları ve onların uluslararası alandaki gerçek dostları sonuna kadar soykırımcı sömürgeci Türk devletine karşı direnerek, kendi tarihlerini yeniden yazacaktır"
“100 yıldan beri kurban edilen Kürt halkı bir kez daha kurban edilmek isteniyor” cümlesi ABD’nin ipiyle kuyuya inilmesinin faturasını akla getiriyor. Çünkü emperyalizmin işbirlikçiliğini kabul ederseniz; o da seni çıkarlarının gereği olarak kullanır ve kullanım süresi bittiğinde ortada bırakır.
KUZEY SURİYE
PKK, Suriye’nin Kuzeyi'ni Batı Kürdistan anlamında Rojava Kürdistanı olarak değerlendirir. ABD’nin desteğiyle işgal bölgelerinde “Rojova Devrimi” propagandasıyla palazlanmaya çalıştı. Zannettilerki ABD kalıcı ve hiç gitmeyecek! Fakat umdukları gibi olmadı ve ABD emperyalizminin tüm desteğine rağmen PKK ve yan kolları büyük çıkmaza saplandı.
Avrupa’da yayınlanan Yeni Özgür Politika Gazetesi’nin 7 Ekim tarihli nüshasında PKK Rojova yerine Kuzey Suriye demeyi tercih etmesi anlamlıdır. “Kuzey Suriye’de işgal alarmı” manşetiyle çıkan gazetede yayınlanan haberin içeriğinden PKK’daki korkunun derinliğini anlıyorsunuz.
'TÜRKİYE - SURİYE GÖRÜŞÜYOR'
PKK’nın kurduğu örgütlerden TEV-DEM’in Eşbaşkanı Xerîb Hiso, “Erdoğan’ın kendilerini karşı savaşta ısrarlı olduğunu ve savaş kararının Türkiye, Suriye, Rusya ve İran’ın ortak kararı olduğunu” söyledi. Fıratın doğusuna yapılacak harekât başlamadan örgüt paniklemeye ve çareler aramaya başladı. Dün karşı çıktığı diğer bölücü örgütlere bile destek çağrılarında bulunması çaresizleklerinide dışa vuruyor.
Adı geçen haberde ilginç açıklamalar bulunuyor. Bunlardan dikkatimizi hemen çekeni ise şöyle; “Türk hükümetinin Rusya ve İran’ın arabuluculuğunda Suriye rejimiyle görüşmeleri yoğunlaştırdığı öğrenildi. Tahran, Moskova, Bağdat ve Hmeymim’de yapılan ve bazılarına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı görüşmelerin Adana Mutabakatı çerçevesinde sürdüğü belirtildi. Türk Devleti, 5-6-7 Ağustos tarihlerinde ABD’yle yaptığı ‘Sınır Güvenliği Mekanizması’ mutabakatını ilk etapta olumlu karşıladı. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Ağustos’ta Moskova’ya yaptığı ziyaret sonrası anlaşmayı tanımadığının ve bölgeyi işgal için yeni girişimlerin içinde olduğunun sinyalini verdi. İşgal söylemleri Ankara’da Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ruhani arasında yapılan üçlü zirve sonrası ise artmaya başladı. Edinilen bilgilere göre; Erdoğan rejimi, bir süredir çeşitli kanallar ve aracılar üzerinden görüştüğü Suriye rejimiyle Ankara zirvesinden sonra görüşmelerini sıklaştırdı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı görüşmeler Hmeymim, Tahran ve Moskova’da yapıldı. Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un da Bağdat’ta rejimle görüştüğü basına yansıdı.”
ADANA MUTABAKATI VE SURİYE’YE TAAHHÜT
TEV-DEM Eşbaşkanı PKK’nın sözcüsü olarak, Türkiye’nin askeri operasyonlarının yaratacağı yeni durumun farkında... PKK/PYD’nin yönettiği DSG’nin silahlı gücünün sınırı belli ve düzenli-güçlü bir orduya karşı uzun süre direnmesi mümkün değil. PKK, olabildiğince Suriye Devleti'ni yaklaşan ve an meselesi olan TSK’nın müdahalesini engellemek veya en azından geciktirmek taktiği izliyor. Erdoğan-Esad karşıtlığını kaşıyan örgüt, “Kürt karşıtlığı temelinde yıllardır “Katil Eset” dediği ve ülkesini yakıp yıktığı Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la görüşmeleri yoğunlaştıran Erdoğan Hükümeti'nin, işgal için ortak noktanın ise 1998 tarihli Adana Mutabakatı’nda bulduğu öğrenildi. Erdoğan Hükümeti'nin Avrasyacı ve Ergenekoncu kanadının Adana Mutabakatı’nın hayata geçirilmesinin özellikle Kürtler'in kazanımlarını yok etmeye yeteceğini savunduğu belirtiliyor.” sözleriyle çelişmeleri derinleştirmeye çalışıyor.
PKK bir gerçeği çok iyi görmüş ve açıklamasına yansıtmıştır: “MİT’in Rusya ve İran’ın arabuluculuğunda Suriye istihbaratı Muhaberat’la yaptığı görüşmede, Türkiye’nin bölgeye yönelik harekatının “Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmayı hedeflemediği, PYD'nin bertaraf edilmesi ve ABD’nin bölgeden çekilmesini sağladıktan sonra Adana Mutabakatı çerçevesinde 5 kilometrelik sınır hattına çekileceğini” taahhüt ettiği belirtildi.”
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ
Yeni Özgür Politika Gazetesi’nde yayınlanan yazıda Türkiye-Suriye arasında düzenli iletişimlerin farklı kanallarla yürütüldüğü görülüyor. Rusya ve İran’ın bilgi aktarımının yanı sıra devlet tecrübesi asırlara dayanan Türk Devleti’nin de kendi kanalları vasıtasıyla gerekli bilgileri edindiği ve bir akışın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. PKK’nın yayın organındaki TEV-DEM yöneticisinin şu sözleri pek çok şeyi açıklamaya yeter: “Yapılan görüşmelerde Türk ordusunun harekatıyla Deyrezor, Rakka, Tabka ve Haseke gibi yerlerin Suriye Hükümeti'nin denetimine geçmesinin planlandığı, Türkiye’nin ise gireceği bölgelerde belli bir süre kaldıktan sonra 5 kilometrelik sınır hattına çekilmesinin görüşüldüğü ifade ediliyor. Diğer yandan Fırat’ın doğusunda uygulanmasının görüşüldüğü bu planın Türkiye’nin işgali altında bulunan Cerablus, Ezaz, Bab, Afrin ve İdlib gibi yerlerde de uygulanabileceğinin görüşüldüğü kaydediliyor. Söz konusu planla ABD öncülüğündeki Koalisyon’un bölgeden çıkarılacağını varsayan Rusya ve İran’ın da destek verdiği ifade ediliyor. Edinilen bilgilere göre, Rusya’nın Efrîn işgali sırasında Halep’te YPG/YPJ denetiminde olan bazı mahallelerin ve Şebba’nın rejimin eline geçmesini örnek verdiği öğrenildi.”
'ULUSLAR ARASI CAMİA SESSİZ'
Türkiye’nin kararlı duruşu PKK’yı fena halde sendeletti. Örgütün HDP dâhil farklı kuruluşları ardı ardına açıklamalarda bulunarak TSK’nın müdahalesini engellemeye çalışıyor. CHP önderliğinin ABD/PKK yanlısı açıklamalarınıda katarak şu gerçeği vurgulayabiliriz; ABD emperyalizminin işbirlikçiliğine soyunanlar aynı kaderi paylaşacaklardır. CHP bu yanlış tavrıyla bir kez daha gösterdi ki; ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le ve ne de onun kurduğu "devrimci CHP" ile uzaktan yakından alakası kalmamıştır.
PKK’nın kurduğu ANF ajansına konuşan sözde Rojava Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Eşbaşkanı Xerîb Hiso, “Uluslararası güçler, hatta Suriye rejimi bile Türk Devleti'ne bu uluslararası yasaları hatırlatma gereği duymadı. O yüzden bu kadar ileri gidebiliyorlar. Herkes tehlikeyi görmesine rağmen ne yazık ki buna karşı şimdiye kadar ses çıkaran da yok. Ama uluslararası camia sessiz. Herkes bilmeli ki bizler savunmamızı yapacağız. Erdoğan’ın harekat tehditlerini tek başına savurmadığını Rusya ve İran’ın desteğiyle Suriye rejimiyle ortak bir plan dahilinde gerçekleştirdiğini ve Suriye rejimi de bu tehdit ve işgal saldırılarının ortağıdır. Erdoğan’ın tehditleriyle eşzamanlı olarak Suriye rejiminin de QSD’yi (DSG) hedef alması bu planın ortak bir plan olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Her iki devlet bu planı birlikte uygulamaya çalışıyor. Bunların arkasında da İran ve Rusya var. Bu planı ortak bir şekilde işletiyorlar.” Doğru söze ne denir?
TSK KAZANACAK YANİ TÜRKİYE KAZANACAK
Suriye’nin Kuzeyine müdahale bir kez daha halk/ordu birlikteliğini dosta düşmana gösterecek. Milli ordunun direneceği gerçeğini zamanında gören Vatan Partisi, bu mücadelenin en aktif örgütüdür. Siyasi önderliği tartışılmaz olan Vatan Partisi halk/ordu birlikteliğinin en geniş kitlelere ulaşmasında öncü görevi görecektir.
Evet, 24 Temmuz 2015 atılımı devam ediyor. Artık Vatan Savaşı sadece yurt içinde değil Suriye’nin kuzeyindeki Amerikancı, Siyonist devlet, İsrailci güçlere yönelik olarak bir üst aşamaya varıyor. Gelişmeler iyi, güven verici ve güzel.