Polis Akademisi raporu: Tehdit algısı değişti

Koronavirüs salgını hayatımızın her alanında değişikliklere yol açtı. Güvenlik yaklaşımımızda da... Nano-teknolojinin, biyokimyasal temelli teknolojilerin ve yapay zekanın kullanıldığı güvenlik teknolojilerinin büyük önem kazanacağı öngörülüyor.

Polis Akademisi Başkanlığınca "Kovid-19 Salgını ve Sonrası Psikolojik ve Sosyolojik Değerlendirmeler" raporu hazırlandı. Raporda terör örgütlerinin Kovid-19 ile mücadele eden devletlerin bu alandaki olası zayıflığını kullanarak terör eylemlerinde biyolojik silahlar kullanabileceği öngörüsünde bulunuldu.

Ülkelerin salgına băğlı sağlık sorunları karşısında düştükleri zayıf durumun, tehdit tanımlamalarında ve güvenlik yaklaşımlarında belirgin bir değişimi beraberinde getireceğine işaret edilen raporda şu ifadeler yer aldı:

"Bu değişim iki yönlü olabilir. Terör örgütleri, devletlerin bu konudaki zayıflığını değerlendirerek kendi açılarından bu durumu bir avantaja dönüştürebilir ve gelecek yıllarda terör eylemlerinde biyolojik silahlara yer verebilirler. İkinci olarak terör örgütlerinin bu tür yollara başvurma ihtimalinin belirmesi, devletlerin tehdit anlayışlarında değişimi beraberinde getirebilir. Bu değişim, intihar bombalarının güvenlik anlayışı ve güvenlik teknolojileri üzerindeki etkisine benzer bir etkiyle kendisini gösterecektir. Nano-teknolojinin, biyokimyasal temelli teknolojilerin ve yapay zekanın kullanıldığı güvenlik teknolojilerinin büyük önem kazanacağı söylenebilir."

AİLE BAĞLARI VE DAYANIŞMA

Salgınla birlikte görülme sıklığı artacak ölüm korkusu ve yaygın dehşet hissi insanların benlik saygılarını etkileyeceğinden bu saygıyı tamir etmek için insanların kültürel değerlerine ve inanç sistemlerine daha fazla sahip çıkmaya yönelecekleri tespitine yer verilen raporda, salgın sırasında kültürel içe kapanma söz konusu olabileceğinden komplo teorilerine inanma durumunda ve yabancı düşmanlığında artış olabileceğine işaret edildi. Raporda, Kovid-19 salgınına ilişkin tespit ve öngörüler şöyle sıralandı: Salgın, teknolojik araçlarla yaygın iletişim kurmanın önemli olduğunu göstermiştir.

Öte yandan sosyal medyanın ve iletişim teknolojilerinin günlük yaşamdaki rolünün artmasıyla orta yaşlarda teknolojik bağımlılık oranında artış beklenebilir. Salgının olumsuz etkilerinin yanında olumlu birtakım sonuçları da olabilir. Örneğin aile bağlarının güçlenmesi, dayanışma, yoksullara yardım, sınıflar arası empati gibi konularda kalıcı gelişmeler beklenebilir.

Diğer bir olumlu sonuç da salgın karşısında rasyonel tutumlar geliştirmek bakımından bilimsel araştırmaların önemine ve genel anlamda bilime karşı kütlesel düzeyde ilginin ve saygının artması olarak görülebilir.

Salgın sonrasında bazı teknolojik uygulamaların da hızla yaygınlaşması öngörülüyor. Yapay zeka, kişisel verilerin depolanması ve paylaşımı, bireylerin izlenmesi, bu uygulama alanlarının başında geliyor.

YENİ KÜRESEL SAĞLIK ÖRGÜTLENMESİ

Salgının, uluslararası örgütlenmeler üzerinde köklü etkileri olacağı varsayılıyor. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü’nün varlığı ve fonksiyonları ciddi anlamda sorgulanmaya başlandı, örgüte önemli finansal kaynak sağlayan ABD, 2020 yılının nisan ayında bu kaynağı durdurduğunu açıkladı. Bu durum, yeni ve daha işlevsel bir küresel sağlık örgütlenmesine doğru geçişin ilk işareti olarak görülüyor.

BİREYCİLİĞİN ÇÖKÜŞÜ

Salgının insanların hijyen, sosyal mesafe, tüketim ve tasarruf alışkanlıklarında ve davranışlarında kalıcı değişiklikler getirmesi ve bu alanlarda yeni normların gelişmesine aracılık etmesi de mümkün. Ayrıca sosyal güvenlik anlayışında ve uygulamalarında değişiklikler bekleniyor. Kovid-19 salgınıyla birlikte özellikle ABD gibi bireyciliğin ön planda olduğu ülkelerde ekonomik imkanlardan yoksun bireylerin sosyal güvenceden de yoksun olmasının aslında bireysel bir konu olmadığı, toplumun tamamını ilgilendiren bir sistemik soruna kolaylıkla dönüşebildiği görülmüştür."

Pandeminin psikolojik etkilerinin, "sosyal ilişiler", "belirsizlik" ve "yaşamsal kırılganlık" olmak üzere üç boyutta değerlendirildiği raporda, Kovid-19 ile insanların hayatına giren fiziksel izolasyon ve monoton aktivitelerin, sosyal ilişkileri olumsuz etkilediği ifade edildi.

Raporda, fiziki izolasyon sürecindeki tekdüze hayat tarzı ve salgındaki belirsizlik etkileriyle süreç içerisinde bazı insanların komplo teorilerine daha fazla inanabileceklerine, bireyler arası şiddetin yanı sıra zihinsel, duygusal bozukluklar ve davranış bozukluklarında artış görülebileceğine dikkat çekildi.

Sonraki Haber