Prof. Dr. Kemal Üçüncü süreci değerlendirdi (2): Yeni bir paylaşım kültürüne ihtiyaç var
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Üçüncü ile koronavirüsün ekonomilere etkisini değerlendirmeyi sürdürüyoruz.
- Sadece Türkiye değil Avrupa da, Amerika da kamuculuğu, kamu ekonomisini konuşmaya ve liberal ekonominin bittiğini tartışmaya başladı. Nasıl bir süreç öngörüyorsunuz?
Belli ki küresel sistemlerin hegemonyayı sağlayan araçları yeni bir karar aşamasındalar. Bundan sonra elektronik paraya geçme, klasik merkez bankaları muhalefetini açma, trans-nasyonal, uluslararası yapıyı zorlayacaklardır. Artık ulus devletlerin pazar kontrolünü ve hukuk kontrolünü bir şekilde aşmaya çalışacaklardır ama bunun arkasında insan ve toplum desteği yok. Şimdi Amerika da dahil toplum ikiye bölündü. Trump ve çevresinin temsil ettiği milli ekonomi çevresi, "Bizim ne işimiz var 5 kıtada 500 bin askerle?" diyordu. "Yeniden 1950’lerin refah Amerika’sını inşa edelim" diyordu. Fakat küresel lobiler, "Küresel hegemonyaya devam edelim" diyorlar ve ona zorluyorlar.
İKİ SİSTEM KARŞI KARŞIYA
Dünya’da bu iki sistem karşı karşıya gelecektir. Bundan sonraki saflaşma burada bekleniyor. Artık insanlar tedirgin oldular. Toplumlar ve devletler biyopolitik süreçleri kullanmaya çalışacaklardır. Bir disiplin toplumu inşa etme açısından "Aman ha hasta olursunuz, virüs gelir, sendikal gösterilere çıkmayın" gibi araçlarla da bunu kullanacaklardır.
İkincisi, asimetrik tehdit dünyada bambaşka bir hal aldı. Bu bahsedilen virüsleri doktora seviyesindeki bir öğrenci bir laboratuvarda geliştirebilecek düzeyde. Dehşet verici bir şey. Konvansiyonel savunma sistemlerinin de boşa çıktığı bir dünyayı yaşıyoruz yani böyle bir tehdit karşısında veya bir başka virüs karşısında biz ne yapabilirizi, dünya toplumları düşünecek ve yeni bir küresel sivil işbirliği modelinin, fakirlerle zenginlerin hiyerarşik değil eşit olarak yer aldığı paylaşımcı bir düzene gidilme zorunluluğu vardır. Dünyanın ve Türkiye’nin yeni bir paylaşım kültürüne ihtiyacı var.
KAMUCU SİSTEMLERİN ULUS ÖTESİ DAYANIŞMASI
- Avrupa bir çöküşün eşiğine geldi ama Çin’e baktığımız zaman, Rusya'ya, Küba'ya... Avrupa’nın almadığı gemileri bu ülkeler kabul ettiler. Nasıl başardılar bunu?
Küresel düzeyde devrimci bir dayanışmanın müthiş bir örneğini gösterdiler; Küba, Rusya ve Çin. Hiç kimsenin kendi savunma konseptindeki ülkelerin dahi yardım etmediği İtalya’ya bu ülkeler yardım ettiler. Burada yeni bir şey görüyoruz. İnsan odaklı kamucu sistemlerin de, ulus ötesi bir dayanışma perspektifini oraya koyduklarını görüyoruz. Bir şey daha var dikkatinizi çekmek isterim; bu virüs sonrasında ideolojik dinsel referanslı totaliter rejimlerin ve anlayışların da boşa çıktığını görüyoruz. Biz biraz da meseleye ülkemiz açısından bakacak olursak Vatan Partisi programında da ortaya konulan Atatürk perspektifinin ne kadar doğru olduğunu, kamu-özel işbirliğine dayalı üretim devriminin ne kadar önemli olduğunu bir kez görmüş bulunuyoruz.
'DEVLET YOL GÖSTERİCİ OLMALI'
- Hükümetin ne yapması gerekiyor?
Kamunun öncülük ettiği, planlamacı, planlamaya dayanan, kaynakları rasyonel kullanan yeni bir sisteme ihtiyacımız vardır. Bunun temelinde de Atatürk’ün söylediği milli ekonominin temeli tarımdır, hayvancılıktır bunu yeniden öne almamız lazım. Bu ülkenin kendi kendini besleyebilecek stratejik üretimi, tarımı garanti altına almamız lazım. Paramız yoksa da karnımız doyuyor, bu son derece önemlidir ve stratejiktir.
Belediyeler, valilikler, kamu özel şirketleri işbirlikleriyle bulundukları vilayette işsiz gençleri istihdam ederek, devlet alım garantisi vererek et, süt gibi, endüstriyel ormancılık gibi sektörleri devreye sokup ithal etmeden kamunun finansörlüğünde bu üretim seferberliğini başlatmalıyız. Planlı ekonomi diyelim buna; çünkü Türkiye’nin sermaye birikimi yetersizdir. Sermaye birikiminin yetersiz olduğu toplumlarda -bütün kalkınma tarihi bunu gösterir- devletin öncülük etmesi, yol gösterici olması lazımdır.