'Programımızla ittifaktayız' dedi bölücülük vadetti!

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Mesud Barzani ile görüşmek için gittiği Kuzey Irak'ta yönetime bağlı Rudaw'a röportaj verdi.

Seçimlere üç hafta kala Kuzey Irak’ta Barzani ile görüşen Zekeriya Yapıcıoğlu, ‘Meclise’e girdiğimizde programımız çerçevesinde Kürt sorununu çözeceğiz’ dedi.

Yapıcıoğlu, Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler öncesinde yaptıkları bu ziyareti kısa tuttuklarını, seçimlerden sonra yeniden bölgeyi ziyaret edeceklerini söyledi.

'NE İSEK OYUZ'

Seçim öncesi bu ziyaretin değişik çevrelerce rahatsızlığa yol açıp açmayacağı sorusuna Yapıcıoğlu, “Biz her tarafın havasına göre tavrımızı değiştirmiyoruz. Ne isek oyuz. Ne rengimizi, ne düşüncelerimizi, ne de siyasi tavrımızı değiştirmiyoruz. Kardeşlik, barış istiyoruz. Ulusal bir kimliğimiz var, siyasi bir kimliğimiz var. Elbette bazıları rahatsız olacak, birileri eleştirecek, birileri de memnun olacak. Ama biz doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Amaçlarının AK Parti listelerinden seçime katılan dört adaylarının da Meclis'e girmesi olduğunu belirten Yapıcıoğlu, kendi programları ve tavırları ile ittifak içerisinde yer aldıklarını belirtti.

Yapıcıoğlu, “Kürt sorunu” olduğunu savundu. Meclis'e girdiklerinde “Kürt sorunu ve Kürt dili” için ne yapacakları sorulan Yapıcıoğlu şunları söyledi:

“Doğrusu programımızda Kürt sorununa ve Kürt diline ilişkin geniş bir nokta var. Biz kendi kimliğimiz, programımız ve kendi tavrımız ile ittifak içinde yer edindik. Kürt sorununu da bu çerçevede çözeceğiz.”

O PROGRAMDA NELER VAR?

Yapıcıoğlu'nun işaret ettiği program PKK'nın siyasi uzantısı HDP'ninkiyle ortak. Parti programında “KÜRT SORUNU” başlığı altında şu ifadeler yer alıyor:

“Cumhuriyet ideolojisi, temel olarak iki ilke üzerine kurulmuştur. Bunlardan biri laiklik, diğeri de Türklüktür. Laiklik ile bağlantılı uygulama ve inkılâplar yüzünden Kürtler, batıdaki Müslüman Türk kardeşleri ile beraber büyük eziyet ve sıkıntılar çekmişlerdir. Ancak onların çektiği sıkıntılar bununla sınırlı değildir. Bunun dışında Kürt oldukları için Türklük/Türkleştirme politikalarının sonucu olarak büyük sıkıntılar yaşamışlardır. Bu şekilde hem laiklik hem de Türklük dayatmalarına tepki olarak vuku bulan Şeyh Said Kıyamı, Dersim ve Ağrı Ayaklanmaları büyük bir şiddetle ve katliamlarla bastırılmış, bunlar ve Zilan’daki katliamlarla beraber yüz binlercesi öldürülmüş, yaralanmış ve çok daha fazlası da aç ve çıplak bir halde batıya sürgün edilmişlerdir. Bu dönemde yapılan zulüm ve vahşet akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.

“Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.”

'KÜRTÇE RESMİ DİL OLSUN'

“Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır.”

“İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan ‘Andımız’ ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ gibi yazılar silinmeli, 'Bir Türk dünyaya bedeldir.' şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.”

“Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir.

'VATANDAŞLIK TANIMI DEĞİŞSİN'

“Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.

“İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerine eski adları geri verilmelidir.

“Bölgede çok yönlü sorunlara yol açan koruculuk sistemi derhal lağvedilmeli, ancak mağduriyetlere de sebebiyet verilmemelidir.

KARŞIDEVRİMCİLERDEN ÖZÜR

“Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı, İstiklal Mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır. Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalıdır.

“Katı merkeziyetçi yönetime son verilerek yerel yönetimler güçlendirilmeli ve tüm yerel yöneticiler halk tarafından seçilmelidir.”

Sonraki Haber