Rakam halüsinasyonunun gizlediği gerçekler

Asgari ücretlinin boğazından bir lokma ekmek geçmese dahi barınamıyor. İki asgari ücretin girdiği bir ailenin bu evde kaldığını düşünelim. Bu durumda da kıt kanaat geçinme hali söz konusu. O para anca barınma ve gıdayı karşılıyor. Yetmediği yerde de dar gelirli yüksek faizlerle krediye başvuruyor

Aralık ayının gelmesiyle birlikte asgari ücret tartışmaları yeniden canlandı. İktidar kulislerinde asgari ücrete “beklenen enflasyon” üzerinden yani yüzde 25 bandında zam yapılacağı konuşuluyor. Bu durumda asgari ücretin 22 bin TL civarında olması bekleniyor. Hükümetin “talebi azaltma” formülüyle dar gelirlinin tepesine binme politikası asgari ücret tartışmalarında da kendini gösterecek gibi duruyor.

İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda asgari ücretle yaşayabilmek mümkün değil. Ankara koşullarında ev kiraları 20 bin TL bandına çıktı. Geçen sene kasım ayında 15 bin TL’ye tuttuğumuz ev, yüzde 25 sınırının kalkmasıyla birlikte yüzde 60 zamla 24 bin TL oldu. Üzerine apartman aidatı, faturalar, yakıt gideri gibi giderler eklenince sadece evde barınabilmek için yaklaşık 27 bin TL ödemek gerekiyor. Bu koşullarda 17 bin TL asgari ücret alan birinin sadece barınabilmesi için 10 bin TL’ye daha ihtiyacı oluyor.

Asgari ücretin 22 bin TL olduğu koşullarda ise 5 bin TL’ye daha ihtiyacı var. Dikkat ederseniz bunun içerisinde gıda yok. Asgari ücretlinin boğazından bir lokma ekmek geçmese dahi barınamıyor. İki asgari ücretin girdiği bir ailenin bu evde kaldığını düşünelim. Bu durumda da kıt kanaat geçinme hali söz konusu. O para anca barınma ve gıdayı karşılıyor. Yetmediği yerde de dar gelirli yüksek faizlerle krediye başvuruyor ve bir süre sonra krediler birbirini kovalar hale geliyor.

SÜRPRİZE YER YOK ÇOCUK HAYAL KAZA LÜKS

Ne olumlu ne de olumsuz bir sürprize asgari ücretlinin hayatında yer yok. Çünkü asgari ücretlinin bu sürprizlerin maliyetini karşılayacak dermanı yok. Asgari ücretli evlenemez, çocuk sahibi olamaz, trafik kazası geçiremez ya da başına bir hastalık gelemez. Trafik kazası geçirmek dahi asgari ücretli için bir lüks haline geldi.

Her şeye zam gerlirken beklenen enflasyon üzerinden -ki geçmiş enflasyon yüzde 60 deniyor ancak daha fazla olduğunu yaşayan biliyor- maaş zammı geldiğinde aradaki yaklaşık yüzde 40’lık fark, zaten mevcut koşullarda dahi geçinemeyen dar gelirlinin cebinden çıkmış oluyor.

DAR GELİRLİNİN SIRTINA BİN AMAN ZENGİNE DOKUNMA!

Hükümetin zenginlere dokunmayıp dar gelirlinin sırtına binen ekonomi politikası, 2025 yılında yürütülmesi mümkün olmayan bir politika haline gelecek. Bu koşullarda dar gelirlinin 2025 başı itibarıyla tahammül edilemez ekonomik sorunlar yaşayacağını düşünmek sürpriz olmaz.

Bu durumda asgari ücret tartışmalarını sadece zam üzerinden yapmak sağlıklı değil. Çünkü önceki yıllarda da gördük ki asgari ücrete yapılan yüksek orandaki zamlar da çare olmadı. Tutarsız ve kararsız ekonomi politikalarıyla ocak ayında yüksek gibi görünen asgari ücret mart ayında erimeye başladı.

Hatta öyle eridi ki haziran geldiğinde ikinci zam konuşulmaya başlandı. Yani asgari ücret tartışmalarını toplam ekonomi politikalarıyla birlikte ele almadığımızda gelen zammın da bir anlamı olmuyor.

KAMUCU POLİTİKA OLMAZSA ZAMMIN NE ANLAMI VAR?

Türkiye’de en temelde üretimin artırılmasına yönelik bir ekonomi politikası oluşturmamız gerekiyor. Bolluk ortamını artırmadıkça onun bölüşümünde de sorunlar yaşarız. Bunun yanında ekonomide serbestlik değil kamuculuk öne çıkmalı. Hükümet ekonomiye üreticiler ve dar gelirliler lehine müdahale etmeli. Geçmiş dönemde kiralara getirilen yüzde 25 sınır bunun örneklerindendi.

Bu sayede dar gelirli bir nebze olsun korundu ancak şu an piyasanın insafsızlığına bırakıldı. Üretimin önündeki en önemli engel lojistik maliyetler. Bu çerçevede benzin-mazot fiyatlarını düşürecek bir dış politika kurgulanmalı. Yani toplam olarak asgari ücret zamlarıyla birlikte bu asgari ücreti koruyacak önlemler de gündemimize girmeli. Aksi taktirde rakamların yarattığı halüsinasyon toplumu yanıltmaya devam edecek.

Sonraki Haber