Resneli Niyazi ve geyiği

Resneli Niyazi Bey, 17 Nisan 1913 günü Balkan komitacıları tarafından, sırtından üç kurşunla vurularak şehit ediliyor. 1908 Hürriyet Devrimi’nin ilk ateşini yakan, halkın “Hürriyet Kahramanı” olarak adlandırdığı Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en fedakâr ve disiplinli önderlerinden biridir. Niyazi Bey, dağa çıkarak Abdülhamit’in istibdat yönetimine isyan ediyor. Böylece 1908 Hürriyet Devrimi’nin ilk ateşini yakan vatansever olarak adını tarihe yazdırıyor.

Bu, Niyazi Bey’in ilk kahramanlığı değildir. Onun 1897 Türk-Yunan Savaşı’ndaki kahramanlığı dillere destan… O, 1908 Hürriyet Devrimi’nden önce de bir halk kahramanı olarak tanınıyor, seviliyor. Niyazi Bey, 1908 öncesi dört yıl avcı taburuyla Balkanlar'da ayaklanan Sırp ve Bulgar çetecilerle göğüs göğüse çarpışıyor. Başarısı sonucu kolağası, yani kıdemli yüzbaşı oluyor. Kahramanlığıyla tüm İmparatorlukta hayranlık uyandıran haklı bir şöhret kazanıyor. Vatanseverliğini yaşamını ortaya koyarak, birçok kez kanıtlıyor. Makam mevki hesabı hiç olmuyor...

CEMİYET’İN AMACI

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öncelikli amacı, anayasal bir düzen kurarak ülke içindeki birliği sağlamak, büyük devletlere baş eğmeyen güçlü bir yönetim kurmaktır. Böylece Sarayın devamlı taviz veren, keyfi yönetimine son verilecektir. Cemiyet, büyük devletlere bir beyanname ile örgüt olarak varlığını duyururken, vatanı savunma kararlılığını özellikle vurguluyor. Enver Bey de dağa çıkış gerekçesini açıklarken bunu belirtiyor: “Meşrutiyet usulünü yeniden tesis etmek, vatanın selameti için şarttır.” İttihatçıların esas dertleri vatanı savunmaktır.

Niyazi Bey’in, 1908 Hürriyet Devrimi’nin başarısında rol oynayan iki önemli eylemi var. Birincisi: Dağa çıkmasıdır. Kendi anlatımıyla, “Alçakça yaşamaktansa ölmeyi seçtim. Onun için mavzerlerle silahlı 200 vatan çocuğu ile vatanım için ölmeye gidiyorum” diyerek başlattığı cesur başkaldırıdır. Bu eylemi, örgütünü (İttihat ve Terakki Cemiyeti) sıkıntıya sokmamak için bütünüyle kendi olanaklarıyla hazırlıyor. Ama başlamadan önce örgütünden onay alıyor. Tabii Niyazi Bey bu eylem sürecinde her adımda örgütüyle haberleşiyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti de bütün gücüyle onu destekliyor.

İkinci büyük eylem: Müşir Osman Paşa’nın engellenmesidir. Bu bütünüyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin düzenlediği, yönettiği bir harekettir.

MÜŞİR OSMAN PAŞA’NIN ENGELLENMESİ

12 Temmuzda Manastır’a gelen Müşir Osman Fevzi Paşa, bazı kaynaklara göre Tatar Osman Paşa, “Manastır Alî Kumandası vazifesiyle” öldürülen zalim Şemsi Paşa’nın görevini yerine getirmek, yani birbirini izleyen “Dağa çıkmalarla” daha da büyüyen isyanı bastırmak üzere görevlendiriliyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Manastır merkezi, Osman Paşa’ya karşı, kendisine zarar vermeden, görev yapmasını engelleyecek bir eylem planlıyor. Bazı üyeler tarafından öldürülmesi önerildiyse de bu öneri kabul edilmiyor. Atılacak her adım, alınacak her tedbir merkez, tarafından düzenleniyor. Cemiyet, öncelikle Niyazi Bey’den ve Eyüp Bey’den oluşturacakları biner kişilik Resne ve Ohri Milli Taburlarıyla Manastır’a gelmelerini istiyor. Yapılan çağrıyla İttihat ve Terakki örgütlerinin kurulduğu köy ve kasabalardan silahlı gruplar, buluşma merkezinde bir araya geliyorlar.

NİYAZİ BEY’İN GEYİĞİ

Yukarda söz edilen gruplardan biri, peşlerine takılan iki yaşında uysal bir dişi geyikle birlikte tabura katılıyor. Niyazi Bey geyiği çok seviyor. Tüm tabur geyiği, “İlahi bir müjdenin işareti olarak görüyor”.

Osman Paşa’yı etkisiz kılmak amacıyla yapılan “gözetim altına alma” hareketi başarıyla tamamlanıyor. Bu gelişmeler sırasında bazı kişiler tutuklanmış ama ölen olmamıştır. Müşir Osman Paşa, bir süreliğine gerekli saygı gösterilerek, misafir edilmek üzere, beyaz bir at sırtında Resne’ye götürülüyor. Geyik de taburun önünde koşarak bu sefere katılıyor. Sevimli hayvan, Osman Paşa’nın da ilgisini çekiyor. Sorunca, geyiğin öyküsü ona da anlatılıyor.

Birçok kaynakta, Niyazi Bey’in bu geyiği sahiplendiği ve ona, “Rehber-i Hürriyet” adını verdiği yazılıyor. Çok ünlenen geyik, İstanbul’a götürülüyor. Orada sergileniyor. Meraklıları ve hatta Padişah tarafından ziyaret ediliyor.

MANASTIR VALİSİNİN TELGRAFI

Manastır Valisi Hıfzı Paşa’nın, 23 Temmuz 1908’de, sadrazama çektiği telgraf, bölgedeki durumun daha iyi anlaşılmasını sağlıyor:

“Bu gece Kolağası Eyüp ve Niyazi Beylerin kumandasında halk ve erlerden müteşekkil iki bin kadar silahlı Manastır’a kadar gelerek benim ve diğer büyüklerin evlerini kuşattığı gibi, sekiz yüz de Müşir Osman Paşa’nın kaldığı yeri sararak kendisinin muhafaza birliğinin silahlarını alıp, Paşa’yı kaldırıp götürmüşlerdir.

“Manastır’da bulunan askerin tamamı ve halktan da üç bin beş yüz kişi kendilerine katılmış olduğunun bilinmesini arz ederim.”

HÜRRİYETİN TOP SESLERİ VE ŞENLİKLER

Saray için artık Meşrutî idareyi kabul etmek dışında bir seçenek kalmamıştır.

23 Temmuz 1908 Perşembe günü, Manastır’da toplar atılarak, büyük merasimlerle hürriyet ilan ediliyor. “Müslümanlar ve Hıristiyanlar hürriyetin yarattığı kardeşlik, müsavat güneşi altında bayram” yapıyorlar. “Bu akşam benimle ilk defa ayaklanıp çeteyle dağa çıkan erler, hayatlarının en mesut gününü yaşıyorlar, hepsi evlerine, çocuklarına, eşlerine kavuşmuştu. Saadet ve sevinç birbirini takip ediyordu” diye yazan Niyazi Bey de mutludur.

Selanik ve Resne’de büyük bayram 24 Temmuz 1908 günü kutlanıyor. Resne köylüleri şehre doluyor. Alanlar; yaşasın ordu, yaşasın İttihat ve Terakki Cemiyeti, yaşasın millet, yaşasın hürriyet, müsavat, kardeşlik, adalet sözleriyle çınlıyor.

Trenle Selanik’e gelen Enver ve Niyazi Beyleri karşılayıp kutlayan Talât Bey, “İşte kahraman-ı hürriyet, yaşasın Enver, yaşasın Niyazi” sloganıyla onları halka tanıtıyor, alkışlatıyor.

Bu zafer, Genç Türklerin yanı sıra onların ataları olan Yeni (Genç) Osmanlıların da başarısıdır. Nitekim Hürriyetin ilanının ilk gününden itibaren Mithat Paşa’nın ve Namık Kemal’in resimleri duvarları ve vitrinleri süslüyor.

1908 Hürriyet Devrimi; Talât, Enver, Niyazi, Atıf, Eyüp Sabri Beylerde ve daha pek çok vatanseverin kimliğinde, kendini feda eden kahramanlarını buldu. Onlar “ecnebi yumruğunu görmemek” için, canlarından aziz bildikleri vatan ve millet yolunda kendilerini, feda etmekten kaçınmadılar.

1908’de Hürriyetin ilanını izleyen günlerde emekli olup Resne’ye yerleşen Hürriyet Kahramanı Niyazi Bey, Balkan Savaşı patlak verince, hiç tereddüt etmeden ülkesini savunmak için Cevdet Paşa’nın ordusuna katılıyor. Yenilgiyle biten savaştan sonra, İtalya üzerinden İstanbul'a gitmek üzere Arnavutluk'un Avlonya iskelesinde vapur beklerken, şehit ediliyor.

Resneli Niyazi Bey’in Avlonya’da olan naaşı, İstanbul’a, “Hürriyet-i Ebediye” tepesine, Talât Paşa, Enver Paşa, Eyüp Sabri Bey, Atıf Bey gibi diğer hürriyet şehitlerinin yanına getirilmeli.

Tüm şehitlerimizle birlikte Resneli Niyazi Bey’i büyük bir saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.

Kaynak

Feyziye Özberk, Resneli Niyazi/ Vatan Fedaisi ve Rumeli Dağlarından Cumhuriyete, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul2019.

Sonraki Haber