Rezerv yakan politika motora su kaynattırır mı?
Merkez'in enflasyon yerine büyümeyi önceleyerek yaptığı şok faiz indirimi sonrası KKM'den beri oluşturulan kurgu riske girdi. Gözler taahhüt edilen makroihtiyati tedbirlerde.
Merkez Bankası (TCMB) beklenmedik bir şekilde politika faizini yüzde 14'ten yüzde 13'e çekti. Yayınlanan Para Politikası Kurulu (Kurul) metninde indirime gerekçe olarak şu ifadeler yer verildi: “...üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler iktisadi faaliyette bir miktar ivme kaybına işaret etmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin (eğiliminin) sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir.”
BANKALARIN KÂRINI ARTIRACAK KARAR
Bu ifadelere göre Merkez Bankası imalat sanayisi ivme kaybetmesin diye uygun kredi politikasını sürdürmek için bir miktar daha gevşemeye gitmiş oldu. Fakat aynı Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 60.4 olarak son enflasyon raporunda açıkladı. Merkez Bankası anketine göre piyasanın enflasyon beklentisi yüzde 81 düzeyinde. TÜİK'in Temmuz enflasyonu yüzde 79.6 seviyesinde. Merkez Bankası verilerine göre ticari kredi faizleri 5 Ağustos itibarıyla yüzde 27.2 seviyelerinde. Üç aylık TL mevduat faizi yüzde 20.02, bir aya kadar olanlar da yüzde 16.53 düzeyinde. Merkez Bankası bankaları yüzde 14 ile fonluyor. Şimdi yüzde 13 ile fonlayacak. Böylece Kasım 2021'den beri yaşadığımız süreç devam edecek. Yani bankalar daha kısa vadeli olan mevduatlarda faizi indirirken krediler tarafında (tüketici kredilerinde faiz yüzde 30'un üstünde) faizler yüksek kalacağı için kazançlarını artırmaya devam edecekler.
TL'DEN KAÇIŞ NASIL ÖNLENECEK?
Mevduatların yüzde 53.84'ü dövizdeyken 100 baz puanlık faiz indiriminin krediler cephesinden imalata ilave nasıl bir katkı vereceği ise merak konusu. Çünkü zaten TL'de kredi/mevduat açığı olduğundan risk etkisi yüzünden kredilerde yukarı gidiş söz konusuydu. Bu faiz indirim kararı ile birlikte, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın geçen yıl sonundaki kur atağının önüne geçmek için şapkadan tavşan çıkarırcasına devreye aldığı Kur Korumalı Mevduat sayesinde (KKM) güçlenen TL mevduatlarda yeniden erime yaşar mıyız, endişesi de gündeme geldi. Yukarıda aktardık enflasyon beklentilerinin yukarı yönlü olduğu ve negatif reel faizden dip seviyenin ne olduğunun bilinmediği ortamda en muhafazakar tasarruf sahiplerinin bile TL'de kalması zorlaşıyor. Böyle bir durumda faiz indiriminin istenen sonucu vermeyeceği açık. Merkez Bankası Kurul kararında, “...son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının parasal aktarımın etkinliğini azalttığı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede kurul, makroihtiyati politika setini, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarla daha da güçlendirmeye karar vermiştir.” diyerek, böyle bir durumun yaşanmaması için ilave tedbir alacağını ilan etmiş oldu. Gazetemiz baskıya hazırlandığı sırada henüz bir karar açıklanmadı.
OLUMLU HAVA TERSİNE DÖNER Mİ?
12 Ağustos haftasında TL mevduatlarda 139.6 milyar liralık artış oldu. Yabancı para mevduatlarda ise pariteden arındırılmış hesaplama ile 310 milyon dolarlık azalış yaşandı. TL mevduat artışının bir kısmının ise KKM ödemelerinden geldiği biliniyor. Merkez Bankası'nın brüt rezervleri ise geçen hafta 113.7 milyar dolara yükseldi. 22 Temmuz'da rezervler 98.3 milyar dolardı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin dışarıdan döviz girişi olduğu yönündeki açıklamasından bu yana 15.4 milyar dolarlık rezerv artışı oldu.
Yine geçen hafta hisse senetlerine 270 milyon dolarlık yabancı girişi yaşandı. Böylece dolar/TL kuru 18 liranın altında tutulabildi. Hazine'nin 2 yıllık tahvil faizi bu süreçte geçen yıl sonundan beri ilk defa yüzde 20'nin altına gerilemişti. Bakan Nebati ağustos ayı başında Türk lirasının reel olarak değer kazanmaya başladığını açıklamıştı. Dışarıda risk iştahının da artmasıyla Türkiye'nin risk primi CDS'ler 900'lerden 600 puanlara inmişti. Ta ki dünkü faiz artışına kadar. Karar sonrası doların fiyatı 18.14 TL'ye dayandı.
HAZİNE NE İÇİN ÇALIŞIYOR?
Bugüne kadar Rusya ve Körfez'in (enerji şirketi satın alması) etkisiyle rezervlerde 15 milyar dolardan fazla artış gördük. Sızan ve dış basında da yer alan bilgilere göre Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, Körfez'den ilave 20 milyar dolar gelmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Bu sayede cari denge üzerinden TL'ye gelecek baskı önlenerek enflasyona ilave bir kur etkisi önlenmeye çalışılacaktı. Hazine ve Maliye Bakanlığı otomotiv ve konut sektörünü mercek altına alarak bir yandan aşırı fiyatlamaların önüne geçmeye çalışırken diğer yandan vergiden feragat ederek KDV indirimleri ile temel ürünlerdeki artışı sınırlamaya çalıştı. Piyasaların öngörülebilir seyrettiği ortamda bu adımların bir miktar olumlu etkisi de görülmeye başlıyordu. Bakan Nebati'nin amacının 2023 seçimlerine giderken enflasyonun düştüğü, halkın alım gücünün göreli olarak yükseldiği bir ortam hazırlamak ve böylece Cumhurbaşkanı'na seçim kazandırmak olduğu biliniyor. Merkez'in dünkü faiz adımının ise bu çabaları bozacak bir piyasa etkisini tetikleyip tetiklemeyeceği izlenecek. Belki bu anlamda atılacağı ifade edilen makroihtiyati adımların önleyici bir katkısı olur.
BU ADIM KURGUYU BOZAR MI?
Çünkü 100 baz puanlık faiz indiriminin düne kadarki göstergeler dikkate alındığında imalatı hızlandıracak bir etkisinin olması pek beklenemez. Neden? Türkiye'nin ana ihracat pazarı Avrupa ekonomisi soğuyor. Bunun yansıması imalat PMI verilerinden izleniyor. İç pazarda da hazirandan sonra durgunluk eğilimleri başladı. Bana kalırsa hükümetin stratejisi sonbahara kadar ekonominin biraz soğumasına izin verip Avrupa'da kış etkisi görülene kadar beklemek ve seçim ekonomisini Körfez parası geldikten sonra başlatmaktı. Ancak Merkez'in dünkü adımı bu kurguyu bozan bir hamle oldu. Reel sektörden gelen Hazine Bakanı'nın “faiz indirin” diye bastırması, bankacı olan Merkez Bankası Başkanı'nın “diretmesi” beklenirken son haftalarda reel sektörle tartışmalar yaşayan Merkez'den beklenmeyen bir adım geldi.
HEDEFLENEN ENFLASYONA GÖRE FAİZ
Esasen merak edilen ise Merkez'in faizi 14'ten 13'e çektiği! Çünkü Kurul kararında mütemadiyen yazıldığı üzere, “TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecek.” Geçen yıl eylülden beri beklenen enflasyona endeksli bir faiz politikası izlenmediği aşikar. Bu anlamda politika faizini orta vadeli enflasyon hedefi olan yüzde 5'in bir miktar üzerine indirmek öngörülebilirlik açısından çok daha anlamlı olurdu. Şu haliyle faiz kararının ardından görülen kur hareketi devam eder TL reel anlamda yeniden değer kaybetmeye başlarsa enflasyonist etkiler tekrar devreye girecek. Bugüne kadar rezerv yakarak imalattaki üretimi destekleyen faiz politikası, dış pazarlardaki durgunluk nedeniyle ihracatı istenen oranda artıramazsa bu saatten sonra ekonominin motorunun su kaynatmasına yol açar mı?