Ruhi Su'nun bıraktığı müzik hazinesi

Ruhi Su'nun ilk çıkardığı albüm, 1971 yılında yayınladığı "Milli Seferberlik ve Kuvayi Milliye Destanı"ydı. Bunu da ertesi yıl çıkardığı Yunus Emre albümü izledi. Bugün vefatının ardından 36 yıl geçen Ruhi Su, 1971 ile 1981 yılları arasında 11 adet müzik albümüne imza attı. Yunus Emre Albümünü de Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal ve Köroğlu albümleri izledi. Ardından "Ruhi Su Dostlar Korosu" çalışmaları geldi ve son olarak da 1981'deki Zeybekler albümü. Ruhi Su'nun vefatının ardından 14 adet daha albümü yayınlandı. Büyük ustanın özellikle hayattayken çıkardığı çalışmalar, günümüze ışık tutuyor.

Kendi deyimiyle, “Birinci Dünya Savaşı'nın ortada bıraktığı çocuklardan biri" olan Ruhi Su, kurtuluş savaşını kazanıp milli bağımsızlığını ilan eden Atatürk Türkiyesi'nde dev bir sanatçıya dönüşmüş. Ruhi Su, gerçekten de Birinci Dünya Savaşında ailesiz kalmış, fakat "kimsesizlerin kimsesi" Türkiye Cumhuriyeti, onun ailesi olmuş. Köy Enstitülerinden Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'na, opera sanatçılığından verdiği toplumsal mücadeleye kadar Ruhi Su'nun hayatı, adeta Atatürk Devrimi'nin süreç içerisinde müzikteki yansıması gibi. Talip Apaydın, sanatçıdan bahsederken şu ifadeleri kullanır: "Ruhi Su’dan önce, aydınlarımız türkülerimizi küçümserlerdi. Türküler, Ruhi Su’nun çalışmalarıyla birlikte ciddiye alınmaya başladı. Halk müziği, ancak Ruhi Su’nun çalışmalarından sonra, önem kazandı.”

Konservatuarda türküleri dinleyen hocalarından Markovich de, "Türk müziğinin bu kadar güzel olduğunun ilk defa farkına varıyorum" yorumunu yapmıştı. Peki Ruhi Su'yu büyük sanatçı yapan şey, sadece Türküleri sevdirmesi ve saygınlık kazandırması mıydı? Elbette hayır. Modern eğitimi bilinçli bir şekilde aldı ve kendi toprağıyla bütünleştirdi. Ortaya koyduğu eserlerde ise eklektizm bulunmuyor.

Eğitimini aldığı opera-şan tekniklerini dinleyicinin “gözüne sokarcasına” kullanmak gibi bir çaba içinde olmadı. Bağlamasını çaldı ve sesi su gibi aktı. Onlarca opera eserinde rol alan, klasik müzik konserleri vermiş olan Ruhi Su, bugünlerde yapılan “Senfonik Türk Müziği” adı altındaki senfoni düzenlemesinin eşlik ettiği biçimde de türkü söylemedi. Yaptığı müzik doğaldı. Çünkü sanatı sadece matematiksel buluşlarla değil, halkla bütünleşerek yaptı.

Bugün ulusal kültür çok boyutlu alanlarda geliştirilmeye çalışılıyor. Bu yapılırken ne sadece yerel öğelere saplanmak, ne de gelişmiş ülkelerin ortaya çıkardığı evrensel sanatlara angaje olmak gerekiyor. İkisinden de beslenerek kendi kimliğinizi ortaya koymanız gerekiyor. Çünkü ulusal kültür, toplumların öz kaynaklarıyla evrensel değerlerin birleşiminden oluşuyor. Ruhi Su'nun hayatı boyunca ortaya koyduğu eserler, Türkiye için muazzam bir kaynak, sağlam bir temel sunuyor. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Ruhi Su ustamızın sesi 21. Yüzyıl’da da müziğin evrensel gücünü dünyaya yaymaya devam edecek.

Sonraki Haber