Rus darbesi sonrası Afganistan’daydık: Aydınlık, Hikmetyar ve Rabbani ile görüşmüştü

1979 yılında Sovyet işgaline karşı direnen Afganistan’lı savaşçıların karargahına girdik. Sovyet müdahalesini, ABD’nin siyasetlerini, Çin’e bakışlarını ve Türkiye’ye yönelik görüşlerini yayımladık. İşte o görüşme

Afganistan, İngiliz işgalinden sonra 1979 yılında Sovyetler Birliği (Rusya)’nin işgaline uğradı. 24 Aralık 1979 günü gerçekleşen işgalin öncesinde her şey 27/28 Nisan 1978 gecesi yapılan darbeyle başladı. Sovyet yanlısı Afganistan Demokratik Halk Partisi, Afganistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Davud Han’ı devirerek “sosyalist” yönetimi ilan etti. Babrak Karmal da devlet başkanı oldu. Ülkenin adı da Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Bu hamleyle ülkede iç savaş da başladı.

O günlerde günlük yayın yapan Aydınlık gazetesi bu gelişmeleri günü gününe okurlarına aktardı. Bununla da kalmadı muhabiri İlhan Sürmeli(*) ve Ragıp Duran’ı bölgeye gönderdi. Sürmeli ve Duran, Ağustos 1979’un sonunda Afganistan’a Pakistan üzerinden girdi ve uzun bir geziden sonra edindiği bilgileri okurlarına duyurdu. Bu izlenimlerini 10-23 Ekim 1979 tarihinde dizi yazı olarak yayımladı. Aydınlık okurları geleceğin Afganistan’ının işaretlerini bu yazılarda buldu. Çünkü Afgan halkı daha o günden başlamıştı Rusya yanlısı yönetime karşı durmaya ve ardından gelecek olan işgale… Aydınlık muhabiri ayrıca geleceğin önemli liderleri (Başbakan) Gulbeddin Hikmetyar, (Devlet Başkanı) Burhaneddin Rabbani ve 1992 yılında Devlet Başkanlığı yapan Sibgatullah Müceddidi ile de görüşmüştü. Genç birer direnişçi olan bu iki lider geleceğin Afganistan’ında önemli bir yer tutacaklardı. İşte o günlerde sıradan iki lider olan Hikmetyar, Rabbani ve Müceddidi ile yapılan görüşmeler:

Ragıp Duran - Hikmetyar

HİKMETYAR İLE GÖRÜŞME

Aydınlık muhabiri Ragıp Duran 12 Eylül 1979 günü Hizb-i İslâmi Afgani (Afganistan İslam Partisi) lideri Gulbeddin Hikmetyar ile Afganistan’ın Kunar eyaletindeki genel merkezinde görüşür. Bu görüşmeyi Duran’ın kaleminden izleyelim:

  • Türkiye’den beklediğimiz iki gazeteci geldiler.
  • Buyurun içeri, Mühendis Gulbeddin Hikmetyar sizi bekliyor.

Peşaver’in Fakirabad semtindeyiz. Üç katlı bir han Hizb-i İslâmi Afgani’nin (Afganistan İslam Partisi) genel karargâhı haline getirilmiş. Örgütün basın sorumlusu Hacı Hüseyin Mangal karşılıyor bizi ve görüşme odasına giriyoruz. Biraz sonra içeri uzun boylu, kalpaklı ve sakallı genç mühendis geliyor. Yüzü ve hatta gözleri gülümsüyor. Üzerinde kahverengi uzun bir elbise var.

  • Türk kardeşlerimiz selamünaleyküm, diye selamlıyor bizi. Hacı Hüseyin’in tercümanlığı ile görüşmeye başlıyoruz.

Biz sorulara geçmeden Gulbeddin Hikmetyar, Hizb-i İslâmi Afgani’nin kuruluşunu anlatıyor.

  • Afganistan’da İslâm Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlamak için mücadele eden en eski örgüt biziz. Örgütümüz 1968 yılında Kâbil Üniversitesinde kuruldu. Hatırlayacaksınız o dönemlerde zaten bütün dünyada öğrenci hareketleri gelişmekteydi. Bizim ülkemizde de halkı ve gençliği yozlaştırmaya çalışan Zahir Şah rejimi vardı. Bunlar bir yandan Batılı kapitalistlerle işbirliği içine girerken, bir yandan da sosyal kapitalistlerle gizliden pazarlığa oturdular.

Biz üniversitede bir avuç genç, bu rejimin halkımızın yaşantısına uygun düşmediğini tespit ettik. Önceleri üniversite ve gençlik çevrelerinde kültürel çalışmalar yaptık.

  • Ne tip kültürel çalışmalar yaptınız, diye ayrıntı istediğimizde, Hizb-i İslâmi’nin genç lideri bize şunları anlattı:
  • Bir kere Kuran’ın güncel bir yoruma kavuşturulması gerekir. Öte yandan, İslâm ülkeleri arasında birliği sağlamak için Körfez ülkelerinde çalışan ve okuyan Afganlılarla temasa geçtik. Eğitim konusundaki çalışmalarımızı tamamlayınca her öğrenci doğduğu bölgeye yani köylere gidip örgütlenme çalışmasına başladı. Bu dönemde düzensiz aralıklarla da olsa “Şehadet” adında bir dergi yayınladık.

Gulbeddin Hikmetyar daha sonra örgütünün Afganistan toplumu hakkında yaptığı incelemeleri anlatıyor. Kabile toplumunun özelliklerine uygun ve son derece dindar bir halkla nasıl kaynaşılması gerektiği konusunda bilgiler veriyor:

  • Bizim ülkemizde Müslümanlıktan daha güçlü bir akım yoktur. Çünkü halkımız Müslüman’dır ve dinine sıkıca bağlıdır. Mesela şimdi bizim gerillalarımızın mücadele azminde Müslümanlık duyguları tayin edici bir rol oynamaktadır.
  • Peki, Sovyet müdahalesinden ve 27 Nisan darbesinden sonra mücadeleniz nasıl gelişti?
  • Biz aslında silahlı mücadeleye Davud Han zamanında başladık. 1973’ün başlarında biz Rusya’dan kanlı bir darbe geleceğini tespit etmiştik. Çünkü bu Zahir Şah olsun ve onu darbeyle iktidardan alaşağı eden yeğeni Davut Han bir bakıma bu Terakkilerin Aminlerin babasıdır. Çünkü Afganistan Komünist Partisi o zamanlar kuruldu (1965). Bunların içinde iki hizip vardı: Halkiler (Terakki-Amin kliği) ve Perçamçılar (Bayrakçılar, Kemal Babrak kliği). Her ikisi de o dönemden beri serbestçe faaliyet gösterdiler. Gazeteler çıkarttılar. Özellikle de Halkiler Rusya’da eğitim görmüş olan subayları ordu içinde örgütleyerek cunta kurdular.

15 EKİM 1979

HİKMETYAR’IN SADE YAŞAMI

Hizb-i İslâm Afgani’nin başkanı Gulbeddin Hikmetyar oldukça sakin bir insan. Ağır ağır konuşuyor ve yüzünde sürekli bir gülümseme var. Basın sorumlusu Hacı Mangal, Hikmetyar’ın yaşam öyküsünü anlatırken şunları söyledi: “Bizim örgütümüz halk örgütü olduğu için liderimiz de halkın sade yaşantı tarzını benimsemiştir. Örneğin, diğer örgütlerin liderleri Peşaver’de büyük villalarda oturuyorlar. Mühendis ise iki odalı bir evde yaşar. Bizim gerillalar da büyük güçlükler içinde olmalarına rağmen son derece sade bir hayat tarzı içinde yaşarlar. Mesela Parti, her savaşçıya günde 3 rupi para verir. İşte bu para ile sağlarlar geçimlerini.”

3 Pakistan rupisi ile geçinmek gerçekten zor. Ama örgütün kentlerde kalan üyeleri kolektif bir yaşantı içinde masraflarını asgariye indiriyorlar. Zaten onların da Nan-ı Vatan’dan başka yedikleri bir yemek yok. Biz Peşaver’de kaldığımız 4 gün boyunca Hizb-i İslâmi’nin savaşçılarıyla bir arada yaşadık ve Hacı Mangal’ın anlattıklarını gördük.

Hizb-i İslami örgütünü daha iyi tanımak için uluslararası politika ile ilgili sorular yöneltiyoruz, Gulbeddin Hikmetyar’a:

  • ABD yönetiminin Afganistan konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • ABD’nin bu konudaki tutumu aslında oldukça tutarsızdır. Onlar bir yandan Afganistan’ın Sovyet denetimine girmiş olmasından memnun değiller. Ama öte yandan ABD bizim ülkemizde bir İslâm Cumhuriyetinin kurulmasına da karşıdır.

8 EKİM 1979

BATI’NIN TUTUMU

Hikmetyar’ın görüşme bürosunda çeşitli mücadele resimleri var. Duvarlarda büyük yeşil afişler ve bayraklar bulunuyor. Bizim görüşmemiz yaklaşık iki saat sürüyor ve Mühendis Hikmetyar bütün sorularımızı ayrıntılı bir şekilde cevaplıyor.

  • ABD’den sonra Batı Avrupa ülkelerinin tutumlarını nasıl değerlendirdiğinizi öğrenmek istiyorum...
  • Evet, Batı Avrupa ülkeleri de bugün Sovyetlerin tehdidi altında. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla Batı Avrupa, bu konuda pek mücadeleci bir tutum almıyor. Bakın mücadele cephesine, hep Müslümanlar savaşıyor. İran halkı, Filistinliler, Eritreliler, Filipinliler…

Batı Avrupa’nın tutumuna somut bir örnek olarak İngiliz BBC radyosunun yayınlarını verebiliriz. Bu radyo istasyonu Afganistan’da savaşan insanların kapitalistler ve toprak ağaları olduğunu iddia ediyor. Siz de bilirsiniz, bu radyo İran’da da aynı şeyi yaptı ve İmam Humeyni bu radyoyu yasakladı. BBC bu yayın siyasetini sürdürürse biz de yasaklamak zorunda kalacağız.

Hikmetyar’ın BBC’ye karşı yönelttiği eleştirilere rağmen gerek Peşaver’de gerekse kurtarılmış bölgelerde gerillalar, BBC’nin Farsça yayınlarını sürekli olarak dinliyorlar. Gerillalar, BBC muhabirinin Kabil’e gidemediğini öğrenince İngiliz radyosuna karşı olan düşmanlıkları bir nebze olsun azalmıştı. Ardından aynı muhabir Hizb-i İslâmi’nin denetimindeki kurtarılmış bölgelere gitmek istediğini söylemiş. Hikmetyar ile yaptığımız ikinci görüşmede parti başkanının görüşlerini bir ölçüde değiştirdiğine şahit olduk:

  • BBC’nin yayınlarında bir gelişme var galiba. Acaba bunların muhabirini Kunar’a göndersek mi?, şeklinde konuştu.

KENDİ GÜÇLERİNE DAYANIYORLAR

Batı Avrupa konusundaki tutumlarını da öğrendikten sonra Üçüncü Dünya ile ilişkiler konusuna geçiyoruz:

  • Bizim özelliğimiz Arap ve Müslüman ülkelerle güçlü bir dayanışmaya ihtiyacımız var. Ancak ne yazık ki, şimdiye kadar bir tek Arap ve Müslüman ülkenin hükümeti bize bir kuruş yardım yapmadı. Tabii hepsi basın yayın organlarında bizim mücadelemizi destekliyorlar. Ama biz düşmandan başka hiç kimseden pek geniş çaplı askeri araç ve gereç alamadık. Pakistan hükümeti ise mültecilerimize yardım ediyor. Kuşkusuz bu da çok sınırlı bir yardım.

Hizm-i İslâmi’nin ve Cemaat-i İslâmi’nin temel özelliklerinden biri de “kendi gücüne dayanmak” ilkesine sımsıkı bağlı olmaları. Çeşitli çevrelerin yaydığı “Afgan gerillalarını CIA, Çin, Pakistan ve İran destekliyor” iddiasını biz her gittiğimiz yerde somut olarak araştırdık. Peşaver’deki mülteci kamplarından, kurtarılmış bölgelere kadar hiçbir yerde ne bir tek yabancı uzmana, ne de bir tek yabancı yapısı askeri malzemeye rastladık. Afgan gerillalarının bütün silahları Rus malı. Bunun dışında çok cüzi miktarı '20 patlar' tabir edilen Hint yapısı otomatik tüfekler var. Onları da para ile satın almışlar.

Hizb-i İslâmi örgütünün lideri ve yetkilileri ile görüşürken ve bu partinin belgelerini incelerken komünizm konusunda ilginç bir tutuma şahit olduk. Örgütün yöneticileri ve resmi belgeleri kesinlikle antikomünist bir tutum almıyorlar. Rusya’dan söz ederken ise zaman zaman ‘hegemonyacı’, ‘Kâfiristan’ ve hatta ‘sosyal emperyalizm’ deyimlerini kullanıyorlar. Ancak bu tutum partinin tabanına henüz tam olarak yerleşememiş. Örgütün üyelerinde “Rusya-Komünizm” anlayışı hâlâ belleklerden silinmemiş. Bu konuda partinin görüşlerini öğrenmek için somut olarak şöyle bir soru yöneltiyoruz:

  • Peki, Çin Hak Cumhuriyetinin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Çin Halk Cumhuriyeti'nin Rusya’ya karşı mücadele etmesi ve Moskova’nın Afganistan’daki hegemonyasını, propagandalarında teşhir etmesi olumludur. Ancak Çin’in İslâm devrimi konusundaki tutumu berrak değildir. Yani biz Pekin’in bizim devrimimize karşı ne tutum alabileceğini bilmiyoruz.

TARİHİ DOSTLUK

Son olarak Türkiye ile Afganistan arasındaki ilişkiler konusundaki görüşlerini almak istiyoruz. Hizb-i İslâmi’nin lideri iki ülke arasındaki tarihi dayanışmayı anlatıyor. Türkiyeli uzmanların geçmişte Afganistan’a yaptığı katkılardan övgüyle söz ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

  • Türkiye ve Afganistan dünyanın önemli bölgelerinde bulunan iki Müslüman ülkedir. Biz Müslüman milleti olarak aramızdaki dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Çünkü düşmanımız ortaktır. Sizin ülkenizde de Müslüman halk yaşıyor, sizin ülkenizin de Rusya ile ortak sınırı var. Bu yüzden biz Türkiyeli kardeşlerimizden mücadelemizi desteklemelerini istiyoruz.

Gulbeddin Hikmetyar, “Lanetlenmiş Kâbil rejimine karşı cihad açtık. Bütün Müslümanları var güçleriyle cihadımızı desteklemeye çağırıyoruz. Bizim devrimimiz milli devrim olacaktır. Milli derken milliyetçi demek istemiyorum. Yani bizim devrimimiz Afgan milletinin eseri olacaktır” dedikten sonra bize de başarılar diliyor ve gecenin geç saatinde bizzat kendi kullandığı arabasıyla bizi otelimize kadar bırakıyor.” (Aydınlık, 13-15 Ekim 1979, s.8.)

(*) Not: Aydınlık muhabiri İlhan Sürmeli, 24 Haziran 2006 günü Afyon yakınlarında geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Antakya doğumlu olan Sürmeli’yi rahmet ve saygıyla anıyoruz. Ragıp Duran ise Aydınlık’tan sonra birçok gazete ve ajansta çalıştı ve halen Çanakkale’de yaşamaktadır. Duran, Aydınlık’taki dizi yazısını “Afgan Savaşçıları” ismiyle 1980 yılında kitaplaştırdı.

YARIN: BURHANEDDİN RABBANİ İLE GÖRÜŞME.
Sonraki Haber