Rusya Batı’nın insan hakları sicilini açıkladı

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı, Batı’nın insan hakları sicilini raporlaştırdı. Raporda, Batı’nın, insan haklarını ülkelerin iç işlerine ve egemenliklerine müdahale için kullandığı vurgulandı.

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda, kendilerini gelişmiş demokrasiler olarak gören, kendilerini insan haklarının korunması açısından “örnek” sayan ve bu ülkelere yakın olan devletler de dahil olmak üzere, bazı ülkelerdeki insan hakları durumunun incelendiği belirtildi. Raporun önsözünde, “Özellikle bu devletler, evrensel standartlar kisvesi altında demokrasi ve insan hakları standartlarını aktif bir şekilde ‘ihraç etmeye’ çalışmakta, diğer devletlerin içişlerine karışmakta; bağımsız dış politika izleyen ve kendi tarihi, kültürel ve dini değerlerini ve normlarını savunan ve bu nedenle hoşnut olmadıkları ülkelerdeki insan hakları durumunu aktif bir şekilde eleştirmektedir.” denildi.

Oluşturulacak yeni dünyada ve daha adil bir uluslararası ilişkiler sisteminde, dünya devletlerinin egemenliklerine, tarihi, kültürel, dini ve ulusal özelliklerine hakiki saygı gösterme ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirileceğine inanıldığı vurgulanan raporda, “Böyle bir sistemde sömürgeciliğe, neo-koloniciliğe, ırkçılığa, ırk ayrımcılığına ve hoşgörüsüzlüğe yer olmayacaktır. Bu sistem, bazı ülkelerin uluslararası hukuk sistemini tekeline alma ve evrensel insan hakları mekanizmalarını bencil amaçlar uğruna kullanma girişimlerine de meydan vermeyecektir” ifadelerine yer verildi.

Raporda şu bilgiler yer aldı:

ÇİFTE STANDART UYGULANIYOR

İnsan hakları alanında en ciddi sorunlardan biri, bazı durum ve gelişmelerin değerlendirilmesi sırasında çifte standart uygulamalarına devam edilmesidir. Çifte standart yaklaşımı, "kolektif Batı’nın" bazı ülkeleri tarafından gerginliği körüklemek amacıyla her geçen yıl daha da aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Bu devletler, insan haklarının evrenselliğine ilişkin kendi görüşlerinin tamamını hiçe saydı. Fiiliyatta insan hakları meselesi, artık aleni şekilde, uluslararası toplumun bir dizi üyesi tarafından bazı ülkelerin siyasi çıkarları uğruna içişlerine müdahale etmek, bağımsız devletlerin egemenliğini ihlal etmek için bir araç olarak kullanılmaktadır.

AÇIKÇA IRKÇI PROPAGANDA YAPILIYOR

Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile Avrupa Konseyi çerçevesinde geliştirilen ve işleyen, Nazizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve bunlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün yüceltilmesini reddeden, kınayan ve önleyen yasal mekanizmalara rağmen, bazı ülkelerde ırkçı fikirlerin ve değerlerin propagandası açıkça yapılmakta ve aşırı milliyetçilerin nüfuzu artmaktadır. Bazı ülkelerde ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğün tezahürleri kamusal yaşamın tüm alanlarına sızmıştır. Bu ülkelerin yetkililerinin geniş yelpazeli hoşgörüsüzlük tezahürleri karşısındaki eylemsizliği, ifade özgürlüğü hakkının sözde mutlak doğasına ikiyüzlü göndermeler yapılarak haklı gösterilmektedir.

BATI KENDİ KURALLARINI DAYATIYOR

Dikkat çekici bir diğer nokta, Batılı "örnek demokrasilerin" genelde ırkçı, neo-kolonici görüşlere sahip olmasıdır. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in dünyayı "harika bahçe" ve "jungle" (cangıl) olarak ikiye ayıran ve son zamanlarda yankı uyandıran ifadesi, bu tür neo-kolonici konseptin açık bir örneğidir. Batılı ülkelerin uluslararası hukuka alternatif olarak kendi "kurallarına dayalı düzeni" dayatma arzusu bu tür görüşlerle uyuşmaktadır. Bu yaklaşımda, özünde tüm devletlerin, bu kuralları yaratmaya "hakkı olanlar" ile Batı tarafından verilen talimatları harfiyen yerine getirmek zorunda kalanlar olmak üzere ırkçı bir şekilde bölündüğü aşikardır.

SUÇLULARI AKLAMA ÇABASI

Batılı ülkelerin ve müttefiklerinin İkinci Dünya Savaşı'nın tarihini yeniden yazma ve sonuçlarını gözden geçirme çabalarının yanı sıra, ırksal üstünlük teorisini yaratan ve uygulamaya koyan savaş suçlularını ve suç ortaklarını aklamaya yönelik alaycı girişimlerini de ayrıca hatırlamalıyız.

Sonraki Haber