Lavrov KKTC’yi işaret etti, Rumlar verdikleri nişanı geri istiyor

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Ukrayna'daki operasyonlarını gerekçelendirirken KKTC'yi örnek göstermesi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ta rahatsızlık yarattı. Rum-Yunan ikilisi, Moskova'ya ateş püskürdü

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri'ni tanıma yönünde aldıkları kararı anlatırken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ni örnek göstermişti. KKTC için ilk kez “sözde” ifadesini kullanmayan Lavrov, “Birleşmiş Milletler (BM)'in ele aldığı bir ihtilafta Batı, doğrudan diyaloga giren ülkelerin ilkesini reddetmez. Kıbrıs'a bakın. Kuzeyde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tek taraflı olarak ilan edildi. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymayı reddediyor, ancak kimse Kuzey Kıbrıs temsilcilerinin diyaloğun bir parçası olma hakkını inkâr etmiyor.” açıklamasında bulunmuştu.

Lavrov'un bu sözleri Rum-Yunan ikilisini rahatsız etti. Rum Yönetimi Sözcüsü Marios Pelekanos, Lavrov’a tepki göstererek “talihsiz bir açıklama” değerlendirmesinde bulundu. Pelekanos, Rum Hükümeti'nin bu konuşmaya tepkisini diplomatik yollarla göstereceğini ifade etti.

Rumların rahatsızlığı, Güney Kıbrıs’ta yayın yapan gazetelere de yansıdı.

'LAVROV VERDİĞİMİZ NİŞANI İADE ETSİN'

Alithia gazetesi, Lavrov'a sitem eden bir analiz yayımladı. “Lavrov bizi şaşırttı mı?” başlıklı analizde, şu ifadelere yer verildi:

“29 Temmuz 1974’te Türkiye Kıbrıs’a binlerce asker çıkarırken, Moskova, 353 Sayılı Karar'ın uygulanmaması için Atina nezdinde girişimde bulundu. Atina’daki Sovyet Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Angelos Vlahos’u ziyaret etti ve Yunan kuvvetlerini kast ederek, ‘yabancı askerlerin’ ayrılmasının öneminin altını çizdi. Vlahos verdiği yanıtta, kararın açık şekilde bütün Türk askerlerinden de söz ettiğini belirtti. Sovyet Büyükelçi, Vlahos’a ‘Türk kuvvetlerinin 353 Sayılı Karar'da ifade edilen yabancı kuvvetler ifadesine dahil olduğu konusunda aynı görüşte olmadığı’ yanıtını verdi.

“Kırk yıl sonra, Sovyet Birliği’nin ortadan kalktığı ve halefi, daimî dost Rusya Federasyonu ortaya çıktığı zaman, bizzat Vladimir Putin konuştu. Her yıl, bir nevi hesap verme şeklinde verdiği röportajda (18 Aralık 2014) Putin, bir Türk gazetecinin, Kıbrıs sorunuyla ilgili sorusuna yanıt vererek ‘Kıbrıs sorununun adanın hem kuzey hem güney hem Türk hem de Rum kesimini tatmin edecek çözüm yanlısı dengeli tutumla’ ilgili bilindik nakaratı vurguladıktan sonra, kelimesi kelimesine şunu izah etti: ‘Türkiye ile çok iyi ilişkilerimiz var, dolayısıyla şu ya da bu şekilde bu ilişkiler Kuzey Kıbrıs’a da uzanıyor.’

“Geçen gün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, Moskova’nın Ukrayna müdahalesini haklı göstermek için, 'so called' ifadesini kullanmadan, Kıbrıs’ın asker tarafından işgal edilen bölümüyle ilgili Türkiye’nin kullandığı ismi -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti- kullanmasına şaşırdık. Lavrov’un, Moskova’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerini yasal olarak gördüğü kadar, Kıbrıs Türk sahte devletini de yasal olarak görmesine şaşırdık mı? Peki, ne yapacağız? Lavrov 7 Eylül 2020 tarihinde Kıbrıs’ı resmî olarak ziyaret etti ve ona Kıbrıs’a sunduğu destekten ötürü ülkenin en önemli onursal unvanını verdik. Nişanı iade etmesi için onu davet edelim mi?”

TATAR TEPKİLERİ DEĞERLENDİRDİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Lavrov'a yönelik tepkileri değerlendirdi. Tatar, KKTC’nin bir gerçek olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguladı.

Lavrov’un “Hiç kimse Kuzey Kıbrıs temsilcilerinin diyaloğa katılma hakkını reddetmiyor.” şeklinde değerlendirmede bulunmasının büyük yankı yarattığını kaydeden Tatar, Rum Yönetimi’nin de Lavrov’a yönelik tepkilerinin devam ettiğine işaret etti.

“Sayın Lavrov’un ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ ifadesini kullanmasıyla ilgili olarak Rum Yönetimi, Rusya’ya yönelik diplomatik girişimlerde bulunacağını açıklarken, her zaman olduğu gibi Kıbrıs’taki gerçekleri gizlemeye ve dünya kamuoyunu aldatmaya çalışmaktadır.” diyen Tatar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olan Kıbrıs Türk halkının yöneticilerinin de 1959 Zürih ve Londra görüşmelerinde olduğu gibi, o yıllardan bu yana Kıbrıs konusuyla ilgili diyalog, gelişme ve müzakerelere katılma hakkına sahip olduğunu ve bunun yadsınamaz ve gizlenemez bir gerçek olduğunu vurguladı.

Sonraki Haber