Rusya KAAN’da işbirliğine istekli

Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov, Türkiye’nin geliştirdiği beşinci nesil savaş jeti KAAN’ın ortak üretimiyle ilgili soruya, ‘Bu konuda biz de askeri ve teknik işbirliği geliştirmek istiyoruz. İlgili şirketlerimiz ve birimlerimiz, birlikte çalışmaya hazır olduklarını bildirdiler.’ dedi.

AK Parti’nin “denge politikası” adı altında dümeni Batı’ya kırması, Türk savunma sanayiinin de yönünü şaşırttı. Kiev’de SİHA fabrikası, Teksas’ta mühimmat fabrikası derken şimdi de Savunma Sanayii Başkanlığı bünyesinde bir NATO Müdürlüğü kurulacağı ortaya çıktı. Bu müdürlüğün görev yetki ve sorumluluklarının ne olacağı henüz bilinmezken; ipuçlarını Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün veriyor:

“Tüm firmalarımıza NATO ihalelerine katılım için kendilerine yüksek hedefler koymalarını özellikle öneriyorum. Bu amaçla, NATO Ajans ve Karargâhlarına ziyaretler planlıyoruz.”

Böylece, bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları doğrultusunda yerli ve milli kabiliyetleri geliştirerek güvenliğimize eşsiz katkıları olan, ezilen ve gelişen dünyanın emperyalist işgalcilere başkaldırısına sorgusuz destek sunan Türk firmaları, şimdilerde NATO’nun komşularımıza, bölgemize ve Avrasya’ya yönelik saldırganlığının tedarikçisi yapılmaya çalışılıyor. Bu bir bumerang ve mutlaka geri dönecektir.

STRATEJİK KABIZLIK

Dünyada her ülke, coğrafi, siyasi, ekonomik ve toplumsal faktörleri göz önünde bulundurarak bir tehdit değerlendirmesi yapıyor. Bu değerlendirme neticesinde çizilen stratejik rota, değişen hükümetlere rağmen büyük oranda sabit kalıyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri, küresel hegemonyasını korumak adına deniz hakimiyet teorisini işletmeyi sürdürüyor. Çünkü yerküre üzerinde Atlantik ve Pasifik Okyanusu’na kıyısı olan tek devlet olmasının, kendisi için büyük bir üstünlük olduğunu değerlendiriyor. Hegemonyasına meydan okuyan diğer küresel güçleri ise kıtaya hapsederek geriletebileceğini düşünüyor. Bu nedenle Rusya ve Çin gibi rakiplerini, müttefik güçler ile birlikte çevreleme politikasını yürütüyor. Üstelik tam 77 yıldır.

Buna karşılık Rusya, çevrelenmeyi reddederek çemberi kırma çabasında. Çin, açık denizlere çıkarak kıyıbaşlarını tutma gayretinde. İngiltere, Fransa, Almanya, hatta Yunanistan bile ne yapacağının farkında. Ancak Türkiye’nin tehdit değerlendirmesinde ciddi sorunlar bulunuyor.

Ne yazık ki AK Parti Hükümeti, Türkiye’nin önümüzdeki 100 yıl boyunca etki alanını nereye genişleteceği konusuna kafa yormuyor. Açık denizlerdeki hak ve menfaatlerimizin farkında değil.* Rusya ile birlikte çevrelendiğimizi görmüyor ve tehdidin kaynağını saptayamıyor. Stratejik rotayı çizemeyenler, müttefik belirlemekte de çuvallıyor. İşte tam da bu nedenle Karadeniz’in huzurunu savunup, Ukrayna’ya silah yığıyoruz!

GÜVENLİK, REFAH, HUZUR, İLİM İRFAN YALNIZCA BATI’DA MI?

Bu uzun girişin bir nedeni var. Çünkü minareyi çalan kılıfını da uydurmuş durumda. Son derece sığ, günlük mülahazalarla sunulan argümanlarda, NATO’ya silah satarak dış açığımızı kapatabileceğimiz ileri sürülüyor. Ancak aynı NATO’nun dolar hakimiyeti için kurulduğunu, güçlü doların ise borçlu Türkiye olduğunu konuşan yok. Diğer yandan Türkiye’nin Ukrayna’ya silah sağlayarak teknoloji elde edeceğini savunanlar da az değil. İyi ama Ukrayna teknolojisi denilen Sovyetler Birliği’nin kalıntıları. Aynısı ve daha yükseği Rusya’da, Çin’de, ya da Avrasya’nın bir başka ülkesinde yok mu? Hz. Muhammed, “İlim Çin'de bile olsa gidip onu alınız” demiyor muydu? Ancak ilgilenmiyorlar. Şimdi gelelim başlıktaki konumuza…

GÜVEN VERMEYEN ‘ORTAKLAR’

Türk savunma sanayiinin önünde “prestij projeleri” denilebilecek bazı hedefler bulunuyor. Bunların başında ise beşinci nesil savaş uçağı olan KAAN projesi geliyor. Türk Hava Kuvvetleri, F-35 alamayacağımız anlaşılınca, yeni bir kuvvet planlaması yaparak KAAN’ın tasarımında radikal değişiklikler yaptı. Motorların itki gücü yükseltildi, faydalı yük miktarı artırıldı. Hava üstünlük uçağı olmasının yanında hava-yer görevlerini de yapabilecek bir platform yaratıldı. Gövdesi genişledi, ağırlığı arttı, aviyonikleri güncellendi... Böylece oldukça pahalı ama gerçek bir beşinci nesil jet ortaya çıktı. Şimdilerde Türkiye, bu uçağa yatırım yapabilecek başka ülkeler arıyor.

Örneğin geçen yıl Savunma Sanayii Başkanlığı, KAAN’da kullanılacak turbofan motorun ön tasarım fazı için ihaleye çıktı. İhaleye iki ortaklık teklif verdi. Biri, TEI’nin Ukraynalı Ivchenko Progress ile kurduğu ortaklık; diğeri Kale Grubu’nun İngiliz Rolls-Royce ile kurduğu TAEC Uçak Motor Sanayi A.Ş.

Tam da bu noktada mikrofonu Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov’a uzatıp şu soruyu yönelttim:

  • Türk savunma sanayiinin önünde beşinci nesil savaşı uçağı (KAAN) üretmek gibi büyük projeler bulunuyor. Bu noktada Türkiye, üretime katkı sunabilecek partnerler arıyor. Ancak ön tasarım ihalelerinde İngilizleri, Ukraynalıları görürken Rus firmaları görmüyoruz. Bu noktada Türk savunma sanayiine, teknoloji paylaşımı ve ortak üretim konusunda bir mesajınız var mı?

Yanıtı şöyle oldu:

  • Bu konuda biz de askeri ve teknik işbirliği geliştirmek istiyoruz. Geçmişte de tekliflerimiz olmuştur. Bu uçaklarla ilgili ortak çalışmaların yürütülmesi de dahil olmak üzere, resmi kurumlarımız ve şirketlerimiz arasında çeşitli seviyelerde çalışmalar da yapıldı. Bizim ilgili şirketlerimiz ve birimlerimiz, birlikte çalışmaya hazır olduklarını bildirdiler. Tabi somut işlerin ilgili şirketler arasında görüşülmesi gerekiyor.

ÇİNLİ FİRMA NASIL KOVULMUŞTU?

Peki Rus firmaların KAAN uçağı ile ilgili teklifleri neydi, nasıl değerlendirildi? Neden ihaleye girmediler? KAAN’ın motorunu halihazırda bombalanan Ukraynalı Ivchenko Progress’e mi, yoksa daima dolu bir bagajla gelen İngiliz Rolls-Royce mı emanet edeceğiz? Bu sorular önemli, çünkü daha önce hava savunma sistemi için anlaştığımız ve bizimle teknoloji paylaşmayı da kabul eden Çinli CPMIEC şirketinin, ABD’nin devreye girmesiyle nasıl kovulduğu hatırımızda. Şimdilerde de F-16, Eurofighter ve F-35 gibi havuçların uzatılması da tesadüf olmasa gerek. Zaten Nuland da son ziyaretinde muhabirin sorusunu şöyle yanıtlamamış mıydı: “Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının hemen ardından burada bulunmamın bir tesadüf olmadığı konusunda haklısın.”

* Denizler, her kıyısı olana zenginlik ve refah getirmemiştir. İngiltere, büyük bir deniz imparatorluğu kurmadan önce tam 22 kere denizden işgale uğramıştır.

S-400’LERİN İKİNCİ PARTİSİ NE OLDU

Rus diplomat Buravov, Türkiye’nin S-400'lerin ikinci partisini tedariki ile ilgili son durum hakkında şunları söyledi: “Bir anlaşma imzalandı. O anlaşma gereği birinci parti silahlar getirildi ve yerleştirildi. Bunun devamı konusunda iki ülkenin ilgili mercileri arasında temaslar oluyor ve zamanı geldiğinde zannediyorum sonuca ulaşacaktır.”

Sonraki Haber