Rüya Başkent: Pyongyang
Pyongyang her açıdan bir mucize. Her yer üstün estetik yapılarla, akılcı bir mimariyle inşa edilmiş. İki milyon nüfusa sahip şehirde insan yaşamına, geniş kültür alanlarına, ekilebilir topraklara yer ayırabilmesi açısından dikey mimari benimsenmiş...
İnsanlığın hayal gücünü ve sınırlarını zorlayan ve bir gelecek tasarımı sunan ütopyaları okurken gözümüzde hep bir şehir canlanır. Bizdeki türküler gibi, Erzurum çarşı pazar, içinde bir kız gezer. Hasan Yalçın, bir yazısında bu türküye gönderme yaparak, aşkı zaman ve mekan üzerine kurguluyordu. Sosyalizm mucizesinin yeryüzünde en canlı gözlemlendiği yer sanıyoruz Pyongyang... Bu büyük uyum, elbette bu sisteme uygun bir kentte yaşanabiliyor. Bu açıdan Pyongyang’ı incelemeden KDHC izlenimleri eksik kalacaktı.
Pyongyang her açıdan bir mucize. KDHC’nin en gelişmiş merkezi. Şehre girişler ulusal ve uluslararası anlamda özel izin gerektiriyor. Birkaç bina hariç hemen hemen bütün şehir, Amerika ile olan uzun savaşta hava saldırılarıyla yıkılmış. 70 yıl sonra gördüğümüz manzara ise tam anlamıyla bir mucize. Her yer üstün estetik yapılarla, akılcı bir mimariyle yeniden canlandırılmış.
KÜLTÜR, SANAT, SPOR ŞEHRİ
Şehirde en çok dikkat çeken, her yerde bir kültür sanat ve spor merkezinin olması. Halter için ayrı, su sporları için ayrı, atletizm için ayrı, tiyatro için ayrı, savunma sporları ve sayamadığımız onlarca dal için ayrı ve özel inşa edilmiş olağanüstü binalar... Dünyanın en büyük stadyumu olan, 150 bin kişilik May Day stadyumu olağanüstü yapılardan biri. Gökdelenler ve büyük iş merkezleri de var. Pyongyang’da dikey yapılaşmaya gidilmiş, ancak çarpık, plansız bir dikey yapılaşma değil. Şehirde insan yaşamına, geniş kültür alanlarına, ekilebilir topraklara yer ayırabilmesi açısından bu tarz benimsenmiş gözüküyor. Öyle bir plan dahilinde inşa edilmiş ki, şehirde gökyüzü ve geniş ufuklara bakabilme özgürlüğü hiç engellenmiyor.
Köşe başlarında büyük reklam panolarına rastlamadık. Fakat her noktada, kurtuluş savaşını temsil eden, Kore halkına özgüven veren estetik propaganda afişleriyle karşılaşıyorsunuz.
AÇIK HAVA MÜZESİ
Pyongyang, aynı zamanda KDHC’nin emperyalizmle savaş tarihinin müzesi gibi. Kore’de her çocuk ülkesinin büyük mücadelesini ve tarihini en çarpıcı biçimde öğrenerek yetişiyor. Özel bütçeler yaratılarak inşa edilmiş, panaromik, seslerle ve özel video görsellerle donatılmış müzeleri gezince, 70 yıl geriye gidip, savaş meydanında, cephede dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Tarihlerine verdikleri önem, müze sayısından da anlaşılıyor. Juche Kulesi, meydanlardaki büyük anıtlar, şehitlikler, gençlik hareketi müzesi, kurtuluş savaşı müzesi, uluslarası dostluk müzesi, saygıdeğer lider Kim İl Sung’un doğduğu ev gibi onlarca müze...
PYONYANG’IN RENKLERİ
Şehrin ortasında müthiş bir güzelliğe sahip olan Dedong nehri, parlamento binasının hemen karşısında alabildiğine uzanan çiçek bahçesi, irili ufaklı parklar, bütün yol boylarında çimlik alanlar ve ağaçlar, iki milyon nüfusu olan Pyongang’ı nefes aldıran bir şehir haline getiriyor. Özellikle 170 metre uzunluğundaki Juche kulesinin tepesine çıktığınızda bütün Pyongyang ayaklarınızın altında kalıyor ve bu mucizeye bir de tepeden bakıyorsunuz. Şehrin büyük bir planlama harikası olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Pyongyang hepimizde hayranlık uyandırıyor. Bütün caddeler, ara sokaklar tertemiz, kaldırımlar, bisiklet yolları bakımlı. Ne ana hatlarda ne de ara sokaklarda tek bir çöp görmedik. Çünkü yere çöp atma alışkanlığı hiçbir zaman olmamış. Yakınlarda çöp kutusu yoksa dahi, izmaritler kağıtlara sarılıyor, naylon atıklar ceplerde tutuluyor, ancak asla yere atılmıyor. Alabildiğine uzanan ağaçlar, Pyongyang’ın kenar süsleri gibi. Renklerin tüm güzelliğini bu temizlik ve büyük ahenk içerisinde yeniden keşfediyoruz.
ALIŞILMADIK BİR METRO
Programımızda olmamasına rağmen mihmandarlarımızdan Pyongyang metrosunu bize göstermelerini istiyoruz. Bu ricamızı kırmayarak, dünyanın en meşhur metrosunu izlemek üzere bizi şehir merkezinde bir durağa götürüyorlar.
30 yıl önce tamamlanan ve iki ana hattan oluşan Pyongyang metrosu, yerin 200 metre altında. Bu özellik aynı zamanda başkent için olağanüstü bir güvenlik sistemi işlevi görüyor. Metroya iner inmez sizleri yine sanat eserleri ve klasik müzik dinletileri karşılıyor. Büyük duvarlarda reklam panosu yerine özel çizim manzaralar, çiçekler, insanın içini açan tablolar bulunuyor. Bunların yanı sıra kurtuluş savaşını betimleyen, Kore halkını temsil eden çizimler de duvarlada dikkat çekiyor. Yine metroda, Kim İl Sung’un Koreli gençlerle ve halkla el ele, devasa bir fotoğrafını görüyoruz. Dönen panolara sabitlenen günlük gazeteler ve bilgilendirme notları dikkat çekici. Araçlar ne kadar eski de olsa, oldukça temiz ve bakımlı... İndiğimiz ikinci durakta da ilk durağı aratmayan manzaralar bizi karşılıyor.