Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanında hiç bilmediğiniz ayrıntı! O karakter gerçekte kim?
2 Nisan 1948 tarihinde öldürülen Sabahattin Ali'nin, en çok bilinen romanlarından birisi olan İçimizdeki Şeytan romanındaki ayrıntılar ortaya çıkmaya devam ediyor. Peki İçimizdeki Şeytan ne anlatıyor? İçimizdeki Şeytan romanı karakterleri gerçekte kimler? İşte yanıtı
Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde sınırı geçmeye çalışırken uğradığı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. "Kürk Mantolu Madonna", "Kuyucaklı Yusuf" gibi Türk Edebiyatı tarihine geçen romanların sahibi Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanındaki ayrıntılar ortaya çıktı. Peki Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanı ne anlatıyor? İçimizdeki Şeytan romanındaki hiç bilinmeyen ayrıntılar.
SABAHATTİN ALİ'NİN İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN ROMANI NE ANLATIYOR?
Sabahattin Ali'nin otobiyografik özellikler barındıran İçimizdeki Şeytan romanı İkinci Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Genç bir fikir adamı olan Ömer'le Balıkesir'den İstanbul'a öğrenim görmek üzere gelen Macide'nin aşkı etrafında dönemin siyasi ve kültürel anlayışları ele alınıyor. Bir vapurda Ömer'le Nihat arasındaki para üzerine başlayan sohbetle gelişen roman hem İkinci Dünya Savaşı'nın boğucu koşulları içerisinde arayış içerisinde olan genç aydınların savruluşlarını açık biçimde ortaya koyuyor.
ÖMER VE NİHAT MI YOKSA SABAHATTİN ALİ VE NİHAL ATSIZ MI?
Sabahattin Ali ve Hüseyin Nihal Atsız'ın "birer trajedi kişisi" olarak nitelendiren Selim İleri, İçimizdeki Şeytan romanını düşünsel inançları nedeniyle cinnete sürüklenen kişilerin anlatıldığı ibretlik bir roman olarak değerlendiriyor. Selim İleri, İçimizdeki Şeytan romanıyla ilgili "Tam tersine, hem Hüseyin Nihal Atsız'ın hem Sabahattin Ali'nin, gerçek yaşamda birer trajedi kişisi olduğuna inanıyorum. Dönemin müthiş baskısında, düşünsel inançları dolayısıyla handiyse cinnete sürüklenmiş kişiler... Üstelik yalnızca ikisi de değil!.. İçimizdeki Şeytan bu açıdan bir ibret kitabı gibi okunabilir. Karanlık siyasetin insanları birbirlerine nasıl kırdırtabileceğine işaret eden pek çok sayfası vardır." değerlendirmesini yapıyor.
Sabahattin Ali'nin bir dönem Hüseyin Nihal Atsız'la arkadaşlık ettiği biliniyor. Bir dönem arkadaş olan iki isim daha sonra ise karşı karşıya geliyor. İçimizdeki Şeytan romanında da Ömer'le Nihat arasındaki karşıtlık Sabahattin Ali'nin otobiyografik özelliklerini taşıyor. Romandan yapılabilecek çıkarıma göre baş karakter Ömer aslında Sabahattin Ali'yi temsil ediyor. Zira Ömer'in melankolik tavrı, Sabahattin Ali'nin gerçek kişiliğiyle de benzerlik taşımaktadır.
ROMANDAKİ BEDRİ KARAKTERİ BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU MU?
Ömer'in, Nihat karakteriyle olan önce arkadaşlığı sonra ise düşmanlığı Sabahattin Ali ile Nihal Atsız arasındaki çatışmayı hatırlatır. Zira Nihat karakteri de tıpkı Hüseyin Nihal Atsız gibi dergi çıkaran, politika yapmaya çalışan ve daha sonra hapse giren genç isimlerden birisidir. Sabahattin Ali'nin 1940'lı yıllara ışık tutan İçimizdeki Şeytan romanında Ömer ve Nihat karakteri dışında bir karakter daha vardır. Bu karakter ise, örnek ve sanatçı tavırlarıyla dikkat çeken Bedri'dir. Romanda müzik öğretmeni olan Bedri'nin ise gerçekte Bedri Rahmi Eyüpoğlu olabileceği düşünülmektedir.
İçimizdeki Şeytan'ın Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan baskısının önsözünde Selim İleri, Tahir Alangu'ya atıfta bulunarak, "Buradaki Yusuf, Kürk Mantolu Madonna'nın târiki dünyası Râif, İçimizdeki Şeytan'daki Ömer, hepsi bir tek insandır, 'atını sürüp dağlara doğru gider.' Yarattığı kişiliklerin sonları ile sanatçının akıbeti arasında ne derin ve düşündürücü bir benzerlik var!" cümlelerini kuruyor. Alangu ve İleri'ye göre Ömer karakteri Sabahattin Ali'yi temsil ediyor.
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN NE?
Peki Sabahattin Ali'nin romanına adını verdiği içimizdeki şeytan nedir? Burada yine romanın baş karakteri Ömer'e dönüyoruz. Hayattaki amacını bulamamış, felsefesini edinememiş Ömer, Bedri'ye şu itirafta bulunuyor:
"Halbuki ne şeytanı azizim ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var"
Sabahattin Ali'ye göre içimizdeki şeytan aslında iradesizlik, bilgisizlik, tembellik ve hakikatleri görmekten kaçınmak. Yazar, Ömer karakteri aracılığıyla büyük bir itirafta bulunuyor.
TÜRK AYDINININ ŞAHSİYET SORUNU
Romandaki örnek aydın karakteri olan Bedri ise Macide'ye Ömer, Nihat gibi isimlerin en büyük sorununun şahsiyetsizlik, kimliksizlik olduğunu söylüyor. Bedri'ye göre bu karakterler bir bütün olmadığı için ve çelişkiler barındırdığı için hayatta bir amaç ve felsefe de edinemiyor. Bir kısım aydınları sıradan insanlarla kıyaslayan Bedri, "Basit bir insan, mesela hiç okuması yazması olmayan bir köylü, bir amele, lalettayin bir adam bunlardan çok daha mükemmel bir bütündür. Çünkü o adam, mesela Hasan ağa, Hasan ağa olarak düşünür, böyle yaşar. Hükümleri hayatın verdiği birtakım tecrübelerin neticesidir ve kendine göredir. Konuşurken karşısında Hasan ağadan başka kimse yoktur." ifadelerini kullanıyor.
Ancak söz konusu şahsiyetsiz aydınlar olduğunda durumun tam tersi olduğunu belirtiyor Bedri ve şöyle diyor: "Fakat bu efendilerin hiçbiri kendisi değildir. Fikir diye ortaya attıkları her şey, kafalarına rastgele doldurdukları hazmedilmemiş, acayip, birbirine zıt bilgilerin tahrip edilmiş şekillerinden ibarettir. Mesela Mehmet beyle asla Mehmet bey olarak konuşmaya imkân bulamazsın"
Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanı bugüne ışık tutan romanların başında geliyor. Hem Türk aydınını tartışmaya açması bakımından hem de Türkiye tarihinin dönüm noktası olan 1940'ların siyasi havasını aktarması açısından roman Sabahattin Ali eserlerinin başını çekiyor.