Sadece binalar değil kentler depreme hazırlanmalı

Yılı geride bırakırken, milletçe en acı anımızdan söz etmeden geçemiyoruz: Binlerce vatandaşımızı molozlara gömdüğümüz 6 şubat depremleri. O günden bu yana depreme hazırlık anlamında mesafe kat ettik mi?

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, deprem ülkesi olarak 6 şubat depremlerindeki gibi kayıplarla bir daha yüz yüze gelmemek için yapılması gerekenleri anlattı.

Hükümetin kimi yerlerde kentsel dönüşümle yapı stokunu iyileştirme yönünde adımlar attığını ancak bunun yeterli olmadığını belirten Görür, halkın ve yerel yönetimlerin dahil olduğu bir seferberlik içine girilmesi gerektiğini söyledi.

Görür, “Bir kenti bütüncül olarak, halkıyla, alt yapısıyla, yapı stokuyla, ekosistemiyle, çevresiyle ve ekonomisiyle bütün olarak ele alıp depreme hazır hale getirmediğiniz sürece sadece yapı stokunu yenilemekle siz o kenti deprem dirençli yapamazsınız” dedi.

Prof. Dr. Naci Görür’ün sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz:

YOL YOKSA, TEMİZLİK HASTANE YOKSA…

  • 6 Şubat deprem felaketinin ardından yeni bir yıla giriyoruz. Büyük yıkım oldu, büyük kayıp verdik. O günden bu yana depreme hazırlık anlamında mesafe kat ettik mi?

Eskiye nazaran vatandaşlarda farkındalık biraz daha arttı. Halk zaten tedirgindi, bir şeyler yapmaya yeltendi. Ancak planlı programlı, hükümetin, yerel yönetimlerin vatandaşla işbirliği halinde sistematik bir çalışması olmadı. Hükümet kimi yerlerde kentsel dönüşüm gibi atılımlar yaptı. Ancak bilimsel anlamda kentin bütününü depreme hazırlama değil de yapı stokunu iyileştirme yönünde adımlar atıldı. Bu doğru değil. Bir kenti bütüncül olarak, halkıyla, alt yapısıyla, yapı stokuyla, ekosistemiyle, çevresiyle ve ekonomisiyle bütün olarak ele alıp depreme hazır hale getirmediğiniz sürece sadece yapı stokunu yenilemekle siz o kenti deprem dirençli yapamazsınız.

Güneydoğu'ya bakın, yol yok, köprü yok, doğru düzün havaalanı yok. Diyelim ki can kaybı var, çevre alabildiğine kirli, deprem molozları usulüne uygun bertaraf edilmemiş, hijyen yok, temizlik yok, sağlık yok, hastane yok, okul yok; ekosistem tamamen yaşanmaz halde; bu koşullarda sağlıklı yaşam sürdüremezsiniz. Öyle bir bölgede sizin evlerinizin büyük bir kısmı deprem dirençli olsa ne olur? Orada altyapıyı ve diğer unsurları kurmak için, bugün yapılan o yapıları zaten yıkacaksınız.

YAPI STOKU YENİLEMEK GÖSTERİŞLİ OLUYOR

Bir kenti depreme hazırlamak, ancak bütüncül bir anlayışla mümkün. Bugünkü hükümetler, siyasiler sadece yapı stokuna odaklanıyor. O, gösterişli oluyor, ihale yapılıyor, iş yapılıyor, müteahhitler memnun oluyor, vatandaş benim evim iyi olacak, sağlam olacak diyor. Ekonominin de çarkları dönüyor: mal satılıyor, demir satılıyor, çimento satılıyor… Bir hareket başlıyor. Bu da güzel…

ALTI BİLEŞEN

Yapı stoku bir kentin parametrelerinden sadece biri. Yani eğer o kentin diğer parametreleri tahrip olmuşsa, yapı stokunuz sağlam olsa bile nasıl hayatı devam ettireceksiniz? Okul yoksa, hastane yoksa, hijyen, temizlik yoksa, yol yoksa, köprü yoksa, kanalizasyon yoksa… Hükümet, belediyeler, depreme hazırlık noktasında bütüncül bir anlayışa sahip değil. Kenti depreme dirençli yerleşim haline getirmek, kentin bütün bileşenlerini dirençli yapmakla mümkün, sadece binayı değil. Altı tane birleşen saydık, bütün bunları deprem dirençli yaparsan o kent deprem dirençli olur. Altı bileşeni hazırlarsan, deprem oraya geldiği zaman minimum zarar verecek, günlük yaşam da kesintiye uğramayacak. Kaliforniya'daki gibi, Endonezya’daki gibi, Japonya'daki, Meksika'daki, İtalya'daki gibi. Daha büyük depremler oluyor, günlük yaşam kesintiye uğramıyor. Biz ise büyücek bir depremle karşılasak, on binlerce insanımızı telef ediyoruz.

BİZE YAKIŞMIYOR!

Deprem mekanizması 14 milyon sene önce oluştu, 14 milyon seneden beri depremler oluyor ülkemizde, daha milyonlarca sene de devam edecek, bizim ülkemiz öyle bir yer. Biz her depremde binlerce insanımızı bir gecede, bir saatte toprağa veremeyiz. Bize yakışmıyor! Yapacağımız şey belli, kentleri deprem dirençli hale getirmek. Bunun yolunu yordamını söyledik, biliniyor. Bizde olmayan şey siyasi irade, bizi yönetenlerin doğru dürüst bu işe sahip çıkıp yapmaya, kendilerini adamamaları. Bir de halkımızın kendi mülküne yani devletine sahip çıkmaması. Bu millet gözetim ve denetim tavrını sandıkta oy kullanırken gösterecek. Hem halk bilinçli olacak hem yönetimler ki kentleri hazırlayalım, deprem belasından kurtulalım.

  • Çok teşekkür ederiz.

‘BİZE, NE YAPALIM DİYE SORAN OLMUYOR’

  • Bir takım merkezi çalışmalar yürütüldü. Yetkililer, profesörler bir araya getirildi, komisyonlar kuruldu. Orada Türkiye'nin genel olarak deprem haritaları da ele alındı. O çalışmalar ne aşamada acaba?

Siz de yer alıyordunuz o komisyonlarda, değil mi? Ben yer almıyorum. Ben bakanlıkların veya yetkililerin yürüttüğü bir çalışmayla ilgili, gidip de daha iyidir, kötüdür diye bir onay makamı gibi davranmak istemiyorum. Bize ne yapalım ne edelim diye soran olmuyor. Yani yapıldıktan sonra biz şunu yaptık veya yapacakları zaman biz bunu yapacağız… Yapıyorlar, gelip ondan sonra söylüyorlar. Öyle bir komisyon içerisinde resmen görevlendirilmiş de değilim, zaten o anlayış ve yapı içerisinde olmak istemem doğrusu. Bugüne kadar Hükümetten hiçbir yetkili bana gelip de şu işi yapacağız, nasıl yapalım, bizimle çalışır mısın, eder misin demedi. Birilerini çağırmışlar 500 kişi, 100 kişi, siz de orada oturursunuz veya böyle çok sayıda komisyonlar kurarsınız, çok kafadan ses çıkar. Siz oradasınızdır. Ama bu sizin çalışma şekliniz değildir. Ben böyle zaten çoklu fikir almalarda, çoklu insanlarla konuşmayla olacağını zannetmiyorum. Zaten ne yapılacak, ne edilecek, önceden belli, siz de çağrılıyorsunuz oraya ama sizin dediğiniz doğrultuda çalışma olmuyor, size bir şey sorulmuyor. Benim hatırladığım toplantılarda durum böyle.

‘SEFERBERLİK İÇİN HALKI CESARETLENDİRECEKSİN!’

  • Nasıl yapılmalı?

Hükümet, yerel yönetim ve halk birlikteliği ile bu işler yürütülecek. Bir kentin bütün bileşenlerini kapsayacak şekilde el bildiğiyle, işbirliğiyle, adaletli… Halkı cesaretlendireceksiniz. Halk burada çok önemli denetim işlevi görecek. Mülkün, yani devletin sahibi halktır, ülkenin sahibidir, onun isteği doğrultusunda hareket etmek lazımdır. Yerel yönetimleri halk seçiyor; otoritesini kullanacaktır. Hükümet destek olmalı, yol gösterici, şefkatli, sarıp sarmalayan olmalıdır. Kentleri depreme hazırlama işi böylece seferberlik havası içinde yürütülecektir.

ÖNCE BİR BAKANLIK KURACAKSIN

Kentleri depreme hazırlamanın nasıl olması gerektiğini daha önce de söyledik. Önce bir bakanlık kuracaksın. Beş yıllık, 10 yıllık hedeflerin, ciddi planın olacak, programı olacak. Bir takım şeyler yapılıyor, tamam, Allah razı olsun. Ama yetmiyor, o çalışmayla kenti depreme hazırlamış olmazsın, sadece yapı stokuyla hiç olmazsın. Birileri rant peşine düşünce, vatandaş da depremi düşünmeyi bırakıp arsamı ne kadar pahalıya satarım hesabına giriyor. Bak İstanbul'da en fazla deprem hazırlığı Bağdat caddesinde yapıldı. Bağdat caddesi en fazla darbe yiyecek yer miydi? Ondan daha tehlikeli yerler var.

  • İstanbul için özel olarak vurgulayacağınız bir şey var mı?

Aynı şeyi yapacaksınız. Önce bir kentin tehlike analizini yapacaksınız. Tehlike nereden geliyor, hangi faylardan, ne zaman, ne büyüklükte geliyor… Önce düşmanını tanıyacaksın. O tehlike meydana gelirse senin kent bileşenlerine nasıl zarar verir? Bu zararı azaltmak için ne yapmalıyız? Bunlar için hazırlık çalışması yapacaksın, bütün dünyada yöntem bu.

Sonraki Haber