Sağlıkta sosyalizasyon yasasından tecimsel tıbba

Kendini haklına ve mesleğine adamış hekimlerimizin anısına saygıyla.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri sağlık hizmetlerinin yurt çapında eşit biçimde sağlanması her dönem olduğu gibi 1960 yıllarının da çok önemli konusu idi. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi Devlet Planlama Teşkilatı kurulduktan sonra gündeme gelen bir yasadır. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki 224 Sayılı Yasa olarak bilinen yasa, koruyucu toplum hekimliği ilkelerini benimser. Prof. Dr. Nusret Fişek tarafından söz konusu yasa büyük emeklerle hazırlanır.

Sosyalizasyon yasasının ilkelerini kısaca özetlemek gerekirse; önce koruyucu hekimlik, yetmezse tedavi edici hekimlik, sonuç alınamıyorsa rehabilite edici hekimlik hizmetlerini bir bütünsellik içerisinde sunmak. Sağlığı, bedensel, yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmayışı olarak değil, tinsel ve toplumsal yönden iyilik olarak ele almak. İnsanı fizik, biyolojik ve sosyal çevresi ile birlikte değerlendirmek. Herkese eşit, güvenilir, eksiksiz sağlık hizmeti götürmek. En çok öldüren, en çok sakat bırakan, en çok görülen olgulara öncelik vermek. Yalnızca hekimlerden oluşan değil, çeşitli meslek üyelerinden bir ekip ile hizmet sunmak. Ekiplerin birbirini tamamladığı ve desteklediği şekliyle ülke çapında hizmet vermek. Toplumdaki sağlık ile ilgili olayları sürekli olarak gözlemek ve bu gözlemlere dayalı, sosyo-ekonomik kalkınmanın bir parçası olan bir plan çevresinde hizmetleri geliştirmek.

KAMU SAĞLIĞI VE TOPLUM HEKİMLİĞİ

Bu ilkelere kısaca baktığımız zaman iki düzeyde planlama yapıldığı görülür. Bunlar kamusal sağlık ve toplum hekimliğidir. Kamusal sağlık, merkezin yoğun olduğu kamu hizmetidir. Toplum hekimliği, yerel boyutu ve toplumsal katılımı daha fazla olan hekimlik şeklidir. Yukarıdaki ilkelerin tümü, halkın katılımı ve özellikleri dikkate alınmadan yaşama geçirilemeyecek olan ilkelerdir. Nitekim “sağlığın sosyalleştirilmesi” kavramı ile anlatılmak istenen de budur. Sağlıkta 224 Sayılı Yasa hem dönemin özgün koşulları ve hem de toplumun sağlık düzeyinde varılan nokta yüzünde, “sosyalleştirilmeyi” yani “toplumla kaynaştırılmayı” olanaklı kılmıştı. Bu yasa ile hizmet en uç toplumsal örgütlenmelere kadar ve yerleşik bir biçimde götürüldü. Bir toplumsal katılım mekanizması olarak “Sağlık Ocakları Sağlık Kurulları” oluşturuldu.

KIRSAL GELİŞİMİN ÜÇ AYAĞI

Sağlıkta sosyalizasyonun bir başka boyutu da, sosyal kalkınmadır. Prof. Dr. Cevat Geray, 1963’te Muş’taki gözlemlerinden şu sonuçları çıkarmaktadır:

Sağlık ocağı ve evlerinin, yalnızca halka sağlık hizmeti sunmakla yetinmesi düşünülmemişti. Bu ocak ve evlerin, aynı zamanda kırsal kalkınma odakları işlevini de görmesi ön görüldü. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Milli Eğitim ve Tarım Bakanlıklarıyla birlikte üçlü bir önanlaşma yapıldı. Sağlık hizmetinin sunulacağı köylerde, aynı alan içinde, sağlık yapıları yanında aynı zamanda okul ve kurslar, tarım ve veteriner çalışmaları için yapılar, görevliler için kamu konutları yapılması, köye yönelik hizmetlerin buradan yürütülmesi, hizmetin en önemli öğesini oluşturuyordu. Böylece, kırsal gelişmenin üç sacayağını oluşturan, eğitim, sağlık ve tarım hizmetleri aynı odaktan çevre halkına sunulacaktı. Hizmetlerin daha iyi belirlenmesi açısından sayılama formları, geri bildirim ve bunların değerlendirilmesi, İhbarı zorunlu hastalıklar, sevk zinciri, kurallar ve genelgeler, bütçe, atama ve görevlendirme, denetim, eğitim ve araştırma faaliyetleri (Hıfzıssıhha Okulu, Halk Sağlığı Fakültesi) ve insan gücü planlaması, yasal çerçevenin geliştirilmesi... Bu kurallar sağlığın politikleşmesinin önüne geçmek sağlıklı bir yönetim için planlanmıştır.

DOĞUDAN BAŞLADI

Sosyalizasyon programı Milii Birlik Komitesi tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden başlaması kararlaştırılmıştır. İlk kez Muş’ta başlayan bu uygulama halkta büyük bir ilgi ile karşılanmış, coşku ve sevinç yaratmıştır. O günden kalan şu söz durumu özetlemektedir: Gökte Allah yerde sosyalizo. Kendini mesleğine adamış değerli hocamız Nusret Fişek’in büyük emekleri ve birikimi ile hazırlanan bu yasa kısa sürede sağlık uygulamasında eşitlik sağlamış toplumda bir kaynaşma yaratmıştır.

KAMUCU HEKİMLİĞİN ZOR GÜNLERİ

Ülkemizin sağlık alanındaki en önemli uygulamalarından biri olan bu yasa, 1980’li yıllarda sağlıkta dönüşüm nedeni ile hırpalansa da halkın sahip çıkması nedeni ile o dönemim yönetimleri bütünü ile kaldırmaya cesaret edememişlerdir. Ancak sağlık ocakları değişik nedenlerle zaman içinde etkisiz duruma getirilmişlerdir. Bu dönemin en büyük özelliği yerel ve duruma dayalı eşitsizlikler, altyapı sorunları ve parası olmayana niteliksiz hizmet, bu dönemin temel nitelikleridir. Kamu kaynakları özel sağlık sektörüne aktarılır ve koruyucu hizmetler aksar. Devlet bütçesinde sağlığın payı azalır ve hastaneler kendi kaynaklarını bulmakta zorlanır. Bu yıllarda hastaneler işletme olmaya başlamıştır, sağlık çalışanlarına hastane gelirlerinden döner sermaye verilir. Hal böyle olunca parası ve güvencesi olmayan hastalar hastane dışındadır. Doksanlı yıllara gelindiğinde sağlık sistemi ciddi bir krizle karşı karşıyadır, hastane masraflarını karşılayamadığı için rehin tutulan yoksul hastaların hikâyeleriyle dolup taşar. Tarımdaki çözülme ve uyum mekanizmalarının zayıflaması sonucunda artan kent yoksulluğu da yeni bir mağduriyet yaratır.

Bu ortamda politikacıların aklına yeşil kart uygulaması gelir, bu kart vatandaşlara bir güvence getirir görece olarak sağlık sitemini kurtarır. Eğer sosyalleştirme yasası bütün gerekleriyle uygulansaydı, böyle ihtiyaç tespitine dayalı bu tür bir uygulamaya gerek kalmazdı. Çalışma konumundan bağımsız olarak bütün vatandaşlar, sağlık hizmeti almada güvenli hissederdi. Sosyalleştirme, kamu sağlığı yararına tasarlanmış evrensel ve eşitlikçi bir programdı. Fakat ne yazık ki tam anlamıyla uygulanamadı ve herhangi bir sosyal güvenlik çatısı altında olmayanlar sistemden dışlandı.

Bugün yaşadığımız salgında hıfzıssıhha kurumu gibi sosyalizasyon uygulamalarının eksikliğini çekiyoruz. Sağlık zincirinin olmaması yerel ve yerinde bilgilendirme zafiyeti salgını daha zor hale getirmektedir.

Bugün gördüğümüz tablo şudur; ticari sağlık hizmetleri, yazar kasalı aile hekimliği, sağlık işletmesi olan hastaneler, güçsüz kılınmış merkezi yönetim ile yürütülmeye çalışılan sağlık hizmetleri. Yollarda özel hastane tanıtımları, tele tabip, tele tıp dönemi. Özetle paran kadar sağlık…

Sonraki Haber