Şair Ferhat Nitin yanıtladı: Doğan her sanatın ana kaynağı şiir

Günümüz Türk Şiiri soruşturmasına katılan genç kalemlerden Ferhat Nitin, şiirin bir ilk ve başlangıç noktası olduğunu söyledi. Doğan her sanatın ana kaynağının şiir olduğunu kaydeden Nitin, buna karşın şiirin belirli bir tanımı olmadığını dile getirdi

Türk Edebiyatının genç kalemlerinden Ferhat Nitin Türk şiiri soruşturmasına katıldı. Şiirin tanımsız olduğunu söyleyen Nitin, kendi şiir başta olmak üzere pek çok şairin şiirlerinin soyut ve anlamsızlığı öncelediğini kaydetti. “Doğan her sanatın ana kaynağının şiir olduğunu düşünüyorum” Nitin, şiirin sanatın diğer alanlarıyla etkileşim içinde olmasının doğal bir durum olduğunu kaydetti.Şiirin her türlü etkiden uzak olması gerektiğini savunan Nitin, “Her türlü etkiden uzak bir şiirin, şiirin ana damarını oluşturacağı kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.

'ŞİİR TANIMSIZDIR'

-21. yüzyılda şiirin yeni bir tanımından söz edilebilir mi?

Şiirin tanımı şiir ortaya çıktığı dönemden beri her şair ve anlayışa göre farklılık göstermekle birlikte konumlandırılan bir tanım üzerinde hiçbir şair aynı fikri paylaşmamıştır. Bu aslında şiirin öznelliğinden de kaynaklı. Bana göre şiir tanımsızdır ve öyle de kalmalıdır. Her kim şiirin tanımı şudur yahut budur diye diretmişse edebiyat tarihi onlara gereken dersi zamanın sayfalarında çürüterek vermiştir.

'ŞİİR YAZILMAYA DEVAM EDİYOR'

-Dönem dönem ortaya atılan bir iddiadır. Şiir bitti mi?

Şiir doğduğundan bu yana çeşitli evrelerden geçmiştir kuşkusuz. Bu evrelerden sonra da şiir yazıldı ve günümüzde hala yazılmaya devam ediyor. Divan edebiyatını temel alırsak onsan sonra da şiir bitti düşünceyle hareket edenlere Âşık Halk Edebiyatı cevap vermiştir. Bunun yanı sıra günümüze doğru gelirsek Garip’ten önce şiirin sonlandığı fikri çoğu şairce meşru görüşmüş ama ne yazık ki şairin ya da edebiyat çevresinin algısı çerçevesinde gelişen bir durum değil edebiyatın zamanla ve toplumun değişimini de çembere alıp değişkenlik ve yeniliğin başlatıcı unsurlarından biri olmuştur. Her ne kadar günümüzde ikinci yeninin devamı şeklinde şiirler ağırlıkta olsa da neoepik ve deneysel şiirlerle hala bu devinim güçlü bir şekilde yoluna devam etmektedir.

- Şiirin halkla arası nasıl? Geniş kitleler şiirin sesini ne kadar duyuyor?

Şiirimin halkla arasının pekiyi olmadığı kanaatindeyim çünkü yazdığım şiirin imgesel boyutunun çok soyut ve anlamsızlığı öncelediğini düşünüyorum. Şiiri oluşturan asıl boyutun bana göre imge ve soyutsallık olduğunu ve bu yolla da sanatın gerçekten sanat için ve ruhun taze, diri kalmasının birinci öncelik olarak planladım şiirimde. Tabii olarak bu halkta ne kadar yankı görüyor onu şiirin yazarı olarak bana değil okuyucuya düştüğü savını savunuyorum.

ŞİİR BÜTÜN SANATLARIN ANASI

-Bir fikir de şu: Şiirin aslında bütün biçimlere etki ettiği, onların içine sızdığı şeklinde. Bu bağlamda şiir ve resim, şiir ve sinema ve şiir ve müzik birlikte değerlendiriliyor. Sizce bu doğru mu? Doğruysa bu bağ nasıl oluştu?

Bu bağ aslında sanatın doğal boyutu. İster istemez şiirinde bir anı yazan şairin kuşkusuz bir filmin karesinden yahut bir şiirin bir filmin, müziğin bir anını etkilediğini kabullenmemek yanlış olur.bu etkileşim disiplinlerarasılığın sonucu olarak insanlık tarihinde hüzünlü anını ya da coşkulu anını dile getirmek için müzik aletleri eşliğinde söylenmiştir çoğu kez şiir. Bunu sinema için de söyleyebiliriz. Kuşkusuz sinema da yunanların dini törenlerinden yani tiyatrodan doğmuştur. Doğan her sanatın ana kaynağının şiir olduğunu düşünüyorum bu yüzden ilk doğan sanatın bütün sanatların anası olarak o sanatları etkilediği kaçınılmaz bir gerçektir.

-Son dönemde şiir kitaplarının satış oranları hayli düşük. Eskiden olduğu gibi dişe dokunur şiir eleştirileri ve polemikleri de yayınlanmıyor. Bunun sebebi nedir?

Bunun asıl sebebi edebiyatta kayırmacılık. Birkaç örnekle isim vermeden çeşitlendirirsek şayet şair ya da yazar eserini yayınevine gönderir olumlu, olumsuz bir dönüm alamaz. Lakin o yayınevinin editörü ile arkadaş ise o kişiden iyi şair yoktur. Kesinlikle eleştirilemez. Geçen gün sesli bir harfi şiir başlığı seçen birinin şiiri eleştiriliyor (linçleniyor) .Şiirin iyi veya kötü olması onlar için kabullenilecek bir durum değil. Arkadaşı ise sonuna kadar savunacak. İşte tam bu yüzden şiir eleştirisi yapılamıyor. İyi eleştirilerden başka herhangi bir dergide bir kitabın, bir şiirin olumsuz ifadeler içeren bir eleştirisine rastlamadım. Ne varsa güya eleştirilen kitap, şiir kitap tanıtımının önüne geçemiyor ne yazık ki.

-Şairin toplumda yönlendirici bir gücü vardı. Şair duyarlılığından ve şiirinin etkisinden hep söz edilir ki bu yüzden geçmişte pek çok şair gazaba uğramıştır. Günümüzde şairin böyle bir gücü kaldı mı?

Maalesef ki o etki kırıldı ve şairin şuan hiçbir gücü yok. Duyarlılığı ve dönemin otorite boşluğunu iyi kullanan şair ve yazarların zamanı geçti diye düşünüyorum. Bunun bir etkisinin de internetin yaygınlaşmasıyla oldu. Çünkü o dönem eline telefonu alıp gün boyu sosyal medyada hayatını paylaşan ve insanların ne yediğinden ne yaptığına kadar saniye saniye takip eden insanlar yoktu. Okuyan en azından bilinçli bir neslin ürünü olarak merak edip yazan çizen dönemden bu döneme geçişin ve saygının ortadan kalktığı bu dönemde bir şiir kitabını bitirmeyip o şairi dergi kapağına alan, şaire olmayan dize yaratan, başka şairin dizesinin başka şaire ait olduğunu belirten bir sürü edebiyatcık adamlar türedi. Bu tabirin bir sözlük anlamının olmadığını bu yazıyı okuyunca sizler de anlayacaksınız.

ÇETECİLİKTEN UZAK DURALIM

-Tarihin doğru tarafında durmak bir mesele. Günümüzde de bu konuda turnusol olabilecek pek çok olay yaşandı. 21.yüzyılda şair duruşunu nasıl belirlemeli?

Şairin duruşu her zaman edebiyattan yana olmalı, kavgadan, siyasetten ve çatışma ortamından uzak durmalı. Durmalı ki şiirini gerçek manada yaşayabilsin. Tabi bu benim görüşüm. Sanatın topluma değil sanata olan bağlılığıma armağan ediyorum desem abartmış olmam. Her türlü etkiden uzak bir şiirin, şiirin ana damarını oluşturacağı kanaatindeyim. Bu etkiden kastım ise siyaset, çatışma ve edebiyatta çetecilik.

Sonraki Haber