Saldırı ideolojik kadın mücadelesi kalkan çocuklar hedef
CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, ‘LGBT hareketi, kadına yönelik şiddetle tarihsel hiçbir ilgisi olmadığı ve aslında kadın cinsiyetini ortadan kaldırdığı halde, kadın mücadelesinin içine bilinçli olarak yerleştiriliyor.’ dedi.
LGBT hareketi, “toplumsal cinsiyet” kavramı, transfobi tartışmaları, doğal cinsiyeti inkâr, cinsiyetten bağımsız dille konuşma günümüzün adeta modası… “LGBT’ye özgürlük” meselesi dünya genelinde diğer bütün özgürlük meselelerinin önüne geçmiş durumda. Medyada, siyasette, sanat, spor hatta akademi çevrelerinde, iş dünyasında, ulusal ve uluslararası piyasalara, küresel markaların ürünlerine kadar her yerde bu konuya ait içerikler sürekli karşımıza çıkıyor. Propaganda faaliyetleri, algı çalışmaları almış başını gidiyor. Sınır, kural, edep, haya tanımıyor. Faaliyetlerle ilgili iki noktaya aklımız özellikle takılıyor. Birincisi bu konu neden kadın hareketinin içinde ele alınıyor? İkincisi yazılı, görsel ve dijital içerikler yoluyla ve sinsice çocuklarımız mı hedef alınıyor? Örneğin dört sezondur Netflix’te “7+” çocuk çizgi dizisi olarak yayınlanan “Jurassic Park”ın beşinci sezonuna iki kız çocuğun birbiriyle öpüşme sahneleri giriyor ve dizi “18+” klasmanına yükseltiliyor. Dört sezondur diziyi seyreden çocukların artık büyüdüğü mü düşünülüyor!.. Sorularımızı Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür cevapladı.
KADIN SORUNU
- Öncelikle “kadın sorunu” nedir?
Kadın sorunu tarihsel ve evrenseldir. Eski çağlardaki mülkiyetsiz komünal yaşamdan, üretim ilişkilerinin belirlediği mülkiyetli, sınıflı topluma geçişte kadın erkek eşitliği ortadan kalktı; kadın erkekten aşağı, erkeğe tabi cins sayıldı. “Kadın sorunu” bu yüzden var. Kadının, üretim ilişkileri içine girdikçe ezilmişliği ortadan kalkıyor. Kadın erkek eşitliği günümüzde hukuken var; hukuki eşitliği toplumsal yaşama tam olarak geçirme mücadelesi ise devam ediyor. Bu mücadelenin önemli bir parçası, insanlık suçu saydığımız kadına yönelik şiddeti bitirmektir. Bu şiddet basit ifadeyle “kadına, kadın olmasından kaynaklı verilen her tür zararı” içerir.
- LGBT hareketi ve LGBT özgürlüğü neden kadın sorunlarının içinde ele alınıyor?
LGBT hareketi, kadına yönelik şiddetle tarihsel hiçbir ilgisi olmadığı ve aslında kadın cinsiyeti ortadan kaldırdığı halde, kadın mücadelesinin içine bilinçli olarak yerleştirilmektedir. Ortadan kaldırmak için mücadele ettiğimiz kadına yönelik şiddet olgusu LGBT saldırısına paravan yapılmaktadır. Buna somut örnek İstanbul Sözleşmesidir. Sözleşme metninin içine “toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik” ifadeleri yerleştirilerek kadına yönelik şiddetle mücadele maskesi altında LGBT’yi tanıma, destekleme, anayasalara sokma gayretleri gösterilmektedir. LGBT hareketinde İstanbul Sözleşmesi’nin cansiperane savunulması, Sözleşmeyle birlikte seslerinin yükselmesi bundandır. İstanbul Sözleşmesi LGBT hareketinin kalkanı olmaktadır.
- Saldırılar ve baskı ideolojik mi? Eğer öyleyse, ağaç yaşken eğilir misali, hedef kitle de gençler, hatta çocuklar mı?
LGBT hareketinin eşcinsel ve transseksüel bireylerin haklarını savunduğunu sananlar, küçücük çocuklarımıza “mecburen bu cinsiyetle doğdun ama başka bir sürü cinsiyet var(!), cinsiyetini değiştirmeyi talep edebilirsin, bu senin hakkın” denmesini açıklayamazlar. LGBT hareketi, insanlığa, nesillere, toplumların geleceğine yönelik ideolojik bir saldırıdır. Saldırının ideolojik olduğu, çocuklara uzanmış olmasından bellidir. ABD ve Avrupa’da 18 yaş öncesi cinsiyet değiştirmede patlama yaşanmaktadır. Kendi sistemsel yozlaşmalarının ürünü LGBT’yi başlarına çıkaran bu ülkelerde de bu harekete karşı sesler yükselmeye başlamıştır.
ÖZEL OKULLARDA LGBT EĞİTİMİ
- Toplumumuzu, özellikle çocuklarımızı bu saldırılardan nasıl koruruz? Derneğinizin başlattığı başarılı bir “Uyuşturucuya Karşı Anneler Hareketi” var meselâ. Bu konuda da anneler mi, aileler mi, STK’lar ya da resmî kurumlar mı, kimlerden yardım istenebilir?
LGBT konusu ile uyuşturucu, insanlığı bozan neoliberal yozlaşmanın içinde ortak yönlere sahip olmakla birlikte birbirlerinden farklıdır. Madde bağımlılığı bir halk sağlığı sorunudur; hastalık ve ölüm nedenidir; tüm dünyada yasalar önünde suç içeren unsurlar taşır. Madde kullanmaya özendirmek dahi suçtur ve örneklerini yaşıyoruz. Uyuşturucuya karşı anneler hareketi çalışmamızda biz, neoliberal yozlaşmayı işlerken aynı zamanda çocuk-anne-baba olarak bireylere iniyoruz. Çalışmamız, broşür ve videolarımızı izleyen anne babaların davranışını değiştirmeye de yöneliktir. LGBT saldırısına karşı mücadele ise ideolojik boyutludur; bireylerle ilgili değildir. Kitle örgütleri olarak toplumu LGBT konusunda bilinçlendirme görevimiz vardır ve bunu yapıyoruz. Ancak bu konu devlet tarafından bütünsel bakışla ele alınmak zorundadır. İlk ve acil iş olarak LGBT milli eğitimden kazınmalıdır. Bazı özel okullarda sözde uzmanların LGBT eğitimleri verdiklerini, LGBT için kılavuzlar bastırılıp dağıtıldığını biliyoruz. Sosyal medyada, yazılı ve görsel medyada etkili bir denetim yapılmak zorundadır.
BATI’DAN FONLANAN STKLAR
- Netflix, Disney+ gibi platformlar, YouTube kanalları, çocuk kitapları, çizgi film, dizi ve reklamlar, markalı ürünler, bebek oyuncaklarına kadar her yerde önümüze getirilen LGBT içeriklerine karşı ne kadar tedbir alabiliriz?
Hepsinde denetim olmalıdır. RTÜK, mevzuat yönünden beslenmelidir. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları çocuk ve gençlerin ilgileneceği, bize, kültürümüze uygun kaliteli işler üretmek zorundadır. “O teknik bizde yok” devri bitti; o teknik bizde de olacaktır. Sonra, özel sektör… Kitap çevirileri, oyuncaklar, dijital eğlence ortamları… Bunlar ülkemizde olacaktır, ama birileri daha çok para kazanacak diye çocuklarımızın önlerine atılmayacağı bilinmelidir. Bir de LGBT’ci STK’lar konusu var. Batı devletlerinden büyük paralar ve fonlarla beslenen bu sözde sivil yapılar çocuklarımıza göz dikmişlerdir. Bunların engellenmesi şarttır.